274 gündür Kaz Dağları için nöbet tutan doğa savunucuları, salgın gerekçesiyle bölgeden çıkarılmak istenmelerine, ‘Şirkete ormanı yok etmek için yeni bir fırsat doğacak’ diyerek tepki gösterdi
Doğa savunucuları, Kanadalı Alamos Gold ve yerli taşeronu Doğu Biga Madencilik tarafından Kaz Dağları’nda kurulmak istenen altın madeni projesine karşı geçtiğimiz yıl 26 Temmuz’da ‘Su ve Yaşam Nöbeti’ başlatmıştı. Eylemin büyümesi üzerine şirketin izin ruhsatı yenilenmemiş ve faaliyetleri kısmi olarak durdurulmuştu. Kaz Dağları için tutulan nöbet 274’üncü gününe girerken, Çanakkale Orman Müdürlüğü 20 Nisan Pazartesi günü salgını gerekçe göstererek, doğa savunucularından bulundukları alanı boşaltmalarını söyledi.
Nöbet eyleminde bulunan Ferzan Aktaş, nöbet alanında toplumdan izole bir şekilde yaşamlarını sürdürdüklerini ifade derek, kararın salgınla bir ilgisi olmadığını belirtti. Aktaş, salgın nedeniyle verilen kararın uygulanması durumunda ‘hem kendi hayatlarının tehlikeye atılacağını hem de şirkete yeniden ormanı yok etmek için yeni bir fırsatın doğacağını’ söyledi.
‘İş makineleriyle varlıklarını devam ettiriyorlar’
Kaz Dağları’nda olduğu gibi ülkenin her yerinde bu tahribatın devam ettiğini söyleyerek, şirketlerin doğayı katletme uğraşlarına karşı nöbetlerini sürdüreceklerini vurgulayan Aktaş, “Kaz Dağları gibi koca bir ekosistemi katletmek istiyorlar. Bizim nöbetimiz de bunu durdurmak için. On yıllık hukuki süreçte sonuç alınamayınca en sonunda son çare olarak bu nöbet başladı. Ülkenin dört bir yanından bu haklı mücadele yüzlerce, binlere kişi destek verdi. Bu büyük destek karşısında 13 Ekim’de şirketin 10 yıllık sözleşme ruhsatı yinelenmedi. Fakat iptal da edilmedi. Hala şirket güvenlik görevlileriyle, iş makineleriyle varlıklarını devam ettiriyorlar. Bizim nöbetimiz de onlar buradan gidene kadar devam edecek” dedi.
‘Kaz Dağları üstünde onlarca madencilik projesi var’
Şirketlerin hukuksuz şekilde ağaçları kestiğini ve bunu belgelediklerini söyleyen Aktaş, ‘Bizim buradan gitmemiz demek, şirketin de her an bu hukuksuzluğa başlayabileceği anlamına geliyor. Bu yüzden nöbetimiz çok büyük önem taşıyor. Ayrıca bu proje dışında Kaz Dağları üstünde onlarca madencilik projesi var. Onlar da sırada bekliyorlar. Eğer burası siyanür madenciliğine açılırsa gerisi de gelecek. Birkaç şirket para kazanacak diye, milyonlarca canlının bir arada yaşadığı bir yer yok edilmez’ dedi.
‘Şirketlerin kuşatması altında’
Eylemde bulunan Ulaş Baş da, yer altı ve yer üstü kaynakları konusunda zengin bir coğrafya olan Çanakkale’nin bu şirketlerin kıskacında olduğunu dile getirdi. Merkezine yaşamı almayan şirketlerin para hırsı ile ekosistemi yok etmeye çalıştığını söyleyen Baş, şunları kaydetti: “Aslında tarımsal üretimde ön safta yer alan Çanakkale bölgesi, bu tarımsal faaliyetler destek verilmesi gerekirken ne yazık ki maden ocakları, JES’ler, Termik Santeraler ya da RES’ler gibi bu şirketlerin kuşatması altında’ dedi.
‘Doğayı yok edersek kendimizi de yok etmiş oluruz’
Savunucu Yılmaz Doğan ise, Covid-19 salgının ortaya çıkmasıyla birlikte insanlığın doğa ile olan ilişkisinin net bir şekilde görülmeye başlandığını belirterek, “Doğa bir bütün, biz de bu bütünün bir parçasıyız. Ancak bu bütünü bozmaya çalıyoruz. Şu anda Kaz Dağları kapitalist sistemin sermaye olarak gördüğü yerlerden bir tanesi. Hayvanları ve insanları hiçe sayıyorlar. Bu siyasilerin yaptığı bir şey. Doğamızı korumak için buradayız. Bu doğanın var olması gerekiyor. Doğa var oldukça insan var olur. Doğayı yok edersek kendimizi de yok etmiş oluruz” dedi.