Suyun yanlış kullanılması; yeraltı ve yerüstü sularının yanlış kent, sanayi, tarım ve silah gibi endüstriyel politikalarla çılgınca tüketimi küresel iklim değişikliğinin temel nedenlerindendir. Elbette daha öncede küresel bir iklim değişikliğinin temel nedeninin kapitalizmin aşırı kâr ve endüstriyel politikaları olduğunu söyledik. Bu kapitalizm krizinin önlenebilmesinin yolu, sistemin değişmesidir. Sistem değişikliği dışındaki çözüm önerileri ve bu yönlü çabaları sorundan uzak ama iyi niyetli adımlar olarak tanımlamıştık.
Bugünden geleceğin su savaşlarının belirtilerini görmekteyiz. Ortadoğu’daki savaşın en önemli nedenlerinden biri fosil yakıttır. Fosil yakıtla çalışan motorlar ve fosil yakıt türevlerinden elde edilen tükettirmeye çalıştıkları ürünler sermayenin küresel ölçekte devleşmesine neden oldu. Fosil yakıtın tükenme riskine karşı sürdürülebilirlik adına yeni varlıkların tespiti ve metalaştırma arayışı devam etmektedir. Bu arayışlarının yolu su ile kesişiyor.
Sınırı aşan sular ve tükenen varlıklar temel neden olacaktır. Bir su savaşı neden çıkar sorusunun en önemli ibareleri ise yapılan Baraj ve HES’lerin sayısının çok hızlı bir şekilde artması olarak karşımıza çıkar.
Yaklaşık 4 milyar yıl önce ölümcül füze olarak tanımlanabilen meteorlar 20 milyon yıl boyunca dünyaya düştüler. Bu meteor yağmuruyla kristalize halde bulunan su yerküreye ulaştı ve bugün bizim içtiğimiz su o dönemden günümüze gelen bir varlıktır. Dünyadaki su varlıklarının sadece %3’ü içilebilir niteliklere sahiptir.
Su ile ilgili iki önemli nokta vardır. Bu noktalar; suyun varlık olarak kabul edilmesi, insan dışı canlı yaşamında buna ihtiyaç duyacağı bilinciyle erişimin sağlanmasıdır. Sistem tüketim çılgınlığı ile suyun bitmesi için politikasını işletmekte ve bizler de buna uyum sağlamaktayız.
Diğer bir yöntem ise suyun kirletilmesidir. Elbette tükenebilir bir varlık olarak su, çoğunca sermaye eliyle bitirilmeye, azaltılmaya çalışılıyor. Kimi yerde maden, petrol ocaklarıyla yeraltı akiferlerini içilemez kılıyor. Kimi zaman kimyasal gübre atıkları nehirlere akıtılıyor. Fabrika atıkları ve onlarca kimyasal ile su varlıklarına saldırıları devam etmektedir. Kurak alanlarda yeraltı sularının tüketimini aşırı hızlandıran su tüketen bitkilerin üretiminin desteklenmesi başka bir boyut olarak karşımıza çıkmaktadır.
Barajlar ve HES’ler yoluyla suyun kullanım hakkını alan sermaye, ticarileşmesini sağlayarak tüm canlıların temel yaşam hakkı olan suya erişimi engelleyerek bundan rant devşirmeye çalışmaktadır. Ne kadar azalırsa o kadar değerlenip aşırı kâr ayağını besleyecektir. Bireyi, toplumu ve doğayı meta olarak gören sisteme ve onun dayattığı tüketim alışkanlıklarından uzaklaşarak bir nebzede olsa doğa-insan birlikteliğine destek olabiliriz.
Suya tüketme ve metalaştırma yaklaşımı ilerleyen sürede suyun savaş nedeni olması için kirli anlayışla çalışma yapmasının en önemli göstergesidir. Bu kirli çatıştıran-yarıştıran anlayış kendi aç gözlülüğünü beslemek adına tüm canlı yaşamın bitmesini bile hoş görmektedir.