M. Ferhat Çelik/Van
Haziran seçimlerinde olduğu gibi 31 Mart seçimlerinin de kilit partisi HDP oldu. Bu konumu nedeniyle HDP ve HDP’nin eşbaşkanları AKP-MHP blokunun hedefi oluyor. Son günlerde AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın hedefinde olan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli ile söyleşi yaptık. Kampanya başlangıcından bu yana 43. durağı olan Van’daki Newroz kutlamasının hemen ardından görüştüğümüz Temelli, seçim stratejilerinin açığa çıkardığı tablo, şahsına dönük linç, 1 Nisan sabahı belediye eşbaşkanlarının yapacağı ilk icraat ile muhalefetin pozisyonu gibi pek çok konuda merak edilen soruları yanıtladı.
Yıllardan beri Newrozlar, Kürt seçmenin eğilimini anlayabilmek için önemli bir ölçüt olmuştur. Bu noktadan bakınca 2019 Newrozu’nda alanları dolduran milyonlar ne mesaj verdi?
Van’daki Newroz tek kelimeyle muhteşemdi. 2013-14 ruhu vardı. Barış ve demokrasi mücadelesine sahip çıkıldı. Bu fotoğrafı iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Çünkü barış ve demokrasi mücadelesine her şeye rağmen sahip çıkmak önemlidir. Her şeye rağmen lafının altı çok kalabalıktır. Bunun altında zulüm, baskı, inkar, saldırılar vardır. Dört yıldır böyle bir zulüm döneminden geçtik. Bu dönem sonlanmış değil, ama artık bir itiraz sahneye çıkmıştır. Bu kara anlayış ve tabloya güçlü bir şekilde itirazlarını gösterdiler. Alanları hıncahınç dolduran halkın en büyük cevabı da kayyumlaraydı.
Seçime bir hafta kalmasına rağmen halen sandık stratejiniz çok tartışılıyor. Tüm bu tartışmaları görünce, aldığımız kararda haklıymışız, diyor musunuz?
Kararımız son derece isabetli. Bunu sadece biz söylemiyoruz, hem iktidarın hem de muhalefetin konuşmalarından bunu gözlemek mümkün. Ortaya koyduğumuz strateji bir seçenek yarattı. Umutsuz olan Türkiye halklarına umut vaat etmiştir. Siyasetten uzaklaşmış geniş halk kitlelerine yeniden siyaset yapabilme ve değiştirme iradesini vermiştir. Evet kayyumları süpüreceğiz, buna ek olarak Kars, Bingöl, Muş gibi yerleri kazanacağız. Birçok ilçede iddialıyız. 2014’te 102 belediye kazanmıştık, bunun çok daha üzerinde belediyeyi kazanacağımıza eminiz. Ama tek başımıza iktidara gelemeyeceğimiz yerlerde de Türkiye halklarını umutsuz bırakmadık, demokrasiden barıştan yana mücadele edebilecekleri bir seçenek sunduk. Diğer muhalefetin, demokratik kitle örgütlerinin, STK’lerin yaklaşımlarında bunun karşılığını görmeniz mümkün. Olumlu bir yaklaşım var. Ve ben iddia ediyorum AKP seçmeninde de böyle bir yaklaşım var. AKP seçmeni artık iradesini ipotek etmek yerine sorgulamaya başladı. Tüm kamuoyu yoklamaları da bunu gösteriyor.
AKP-MHP daha düne kadar HDP yokmuş gibi davranırdı. Hakeza medya da sizi olumlu veya olumsuz hiçbir biçimde görmezden geldi. Şimdi ise sizin yaptığınız kimi konuşmalar onların mitinglerinde sinevizyon şeklinde veriliyor. Seçim propagandasını sizin üzerinizden yürütüyorlar. Bunun için ne diyeceksiniz?
Öncelikle şahsıma yönelik hakaretler kabul edilebilir değil. Edep diyorum. Ama bunu anlayabilecekleri bir kapasiteden yoksunlar. Bunlar toplumsal barışı yıkmaya gelmişler. Ama halk nezdinde de gittikçe küçülüyorlar, dışlanıyorlar. Göreceksiniz Türkiye siyaseti bugünleri ve bu kişileri hatırlamayacak. Türkiye siyaseti uzun zamandır bu iktidarın nefret söylemiyle aslında çok ciddi anlamda değersizleşti. Halk bu tür hakaretlere cevaz vermiyor. Bu işin şahsi boyutu, geniş çerçeveden bakıldığında 20 milyon Kürde “defol” demekten, HDP seçmenine “terörist”, “dinsiz”, “imansız” demekten kendini alıkoyamayan bir iktidar var. Siyaset yapamadıkları için bunu yapıyorlar. Çözümleri yok, siyasetsiz kaldılar. Siyaseten tükenmişlik halidir, bir arz halidir.
Şu an HDP karşıtlığı üzerinden propaganda yapmaya ek olarak ‘beka meselesi’ diye bir olgu da yarattılar. Sizce esas tehlike nedir?
Türkiye’de beka sorunu yok, en büyük tehdit kendileri. Siyasete, ekonomiye, topluma yaklaşımlarıyla bu tehdidi yaratıyorlar. Siyaseti giderek demokratik zeminden uzaklaştırıp diktatörleşme yönünde bir baskıyla tehdit ediyorlar. Ekonomi bir çöküntü halinde. Geri ödemeleri dahi yapamaz hale gelmişler. En önemlisi de toplumu ayrıştırıyor, bölüyorlar. Bir arada yaşama iradesine saldırıyorlar. Beka sorunu değil yönetememe meselesi var.
Peki ne olacak, buradan nasıl çıkacağız?
İktidarın bu tuzaklarına düşmeden, toplum bir arada olma iradesini ortaya koyacak. Tüm dinamikleriyle. Toplum siyaset yapacak, ekonomisine, haklarına sahip çıkacak.
Bir yandan partinize ağır eleştiri yaparken bir yandan da HDP tabanının oyuna talip oluyorlar. Örneğin geçtiğimiz günlerde Binali Yıldırım, HDP seçmeninin oyuna talip olduklarını tekrar etti. Bu yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz?
HDP tabanından oy alamayacaklarını biliyorlar. Ama daha ötesi artık Türkiye’de Kürtlerden oy alamayacaklar. Seçmenimiz seçimden seçime bize oy veren insanlar değil, onlar bizim örgütümüz. Bizi var edenler, siyaset yapanlardır. Benle seçmen arasında sanki bir mesafe varmış gibi göstermeye çalışıyorlar. İşte “Kürt bile değil” diyor, hakaretler ediyor. Sonra çark edip, “Ben Kürtlere demedim, yöneticilerine dedim”, sonra ise “Yok ben HDP’nin tamamını kastetmedim, başındakilere dedim” diyor. Şimdi bir hata yaptıklarını anlamışlar. Önce bizim oylarımız haramdı, teröristtik, imansızdık, defolup gidiyorduk. Şimdi anketler onların da eline geliyor, çok net görüyorlar ki bu hakarete oy verecek kimse kalmadı. Daha önce AKP’ye oy veren Kürtler de AKP’den uzaklaşıyor. Kürtler dışındaki AKP seçmeni bile onlardan uzaklaşıyor, bu söylemi tasvip etmiyor, itiraz ediyorlar.
Peki bu attığınız adım nelere gebe? Siyasette kimi değişimlere vesile olacağından bahsedebilir miyiz?
Saldırganlık arttıkça insanların kenetlendiğini gördük. Sadece kendi seçmenimiz için söylemiyorum. Kürtlerin bu mücadelesini çok daha iyi anlayarak kendilerinin bir yerde umutsuzluğuna çare olarak bugünkü mücadeleyi gördüler. O yüzden attığımız adım çok kıymetlidir. Türkiye’de bugüne kadar HDP’ye mesafeli duran, şaşı bakan çok geniş kesimlerin HDP’ye farklı baktığına inanıyorum. Türkiye siyaseti artık bir dönüşüm sürecine girmiştir. 1 Nisan’da bunu göreceğiz ve bu sonuçlar Türkiye siyasetinde ciddi bir yörünge değişikliğine vesile olacak. Irkçı milliyetçi dayatmalarla değil bir konsensüs etrafında biçimlenecek. Biz uzun yıllardır gelen mücadelemizle bunu başardık. Oy hesaplarıyla değil zihniyetteki değişimi bu mücadelemizle yarattık.
7 Haziran’ı anımsatan bir tablo sanırım?
7 Haziran’ı aşan… 7 Haziran Türkiye siyasetinin kendi içinde yeniden bir biçimlenmeye yol açtı. Şimdi artık bunu aşkın bir anlayışla Türkiye siyasetini yeni bir yörüngeye davet ediyoruz.
Siz bu adımı atarken, diğer muhalefetin tutukluğu dikkat çekiyor. AKP’nin çizdiği muhalefet alanının dışına çıkamadıkları yönünde eleştiriler de var. Sizin dışınızdaki muhalefeti nasıl okuyorsunuz?
Muhalefeti anlıyorum. Onlar da ilk defa böyle bir sürece giriyorlar. Alışılagelmiş siyaset yapmanın ötesinde bir şeyi hayata geçiriyoruz. Onları da buna davet ediyoruz. Muhalefet de tabanından gelen tepkilere duyarsız kalamaz. Hani bizim için gizli ittifak yaptılar diyorlar ya. Hayır, biz kimseyle ittifak yapmadık, zaten onların da öyle bir niyeti yoktu. Ama toplum harekete geçti, biz onları harekete geçirdik.
AKP-MHP ittifakının geriletildiği bir sonuç çıkarsa, 1 Nisan sabahına nasıl uyanmış olacağız?
En önemlisi Türkiye’de yerel yönetimler kayyum utancından kurtulmuş olacak. Bu Türkiye açısından büyük bir kazanımdır. Kayyumların süpürülüp atılması son 4 yıldır yaşayacağımız en büyük demokratik gelişme olacaktır. Yine yerel demokrasi anlayışının toplumsallaşmasına katkı sunacaktır. Makro siyasette de değişim talebi ortaya çıkacaktır. Bu talebe kayıtsız kalınmamalı. Eşit yurttaşlık temelinde Türkiye halkları kendi özgün anayasasını yapmalıdır. 12 Eylül anayasasından kurtulmalıdır.
1 Nisan’da ilk iş belediyeleri havalandırmak
Kayyum maharetiyle elinizden alınan belediyeleri yeniden kazandığınızda eşbaşkanlarınızın ilk icraatı ne olacak? Buna dair bir planlamanız var mı?
Önce tüm camları açıp iyice bir havalandıracağız. Sonra belediyelerin önündeki beton bariyerleri kaldıracağız. Ve kayyum döneminin bilançosunu çıkaracağız. Tüm bunları halkımızla paylaşacağız. Bu kayyumcu zihniyeti teşhir edeceğiz. Geçen günlerde Kayyum Raporu açıkladık, toplatma kararı çıkarıldı. Suçlarını gizlemeye çalışıyorlar. Sayıştay’ın elindeki raporlar var. Ama durum bizim açıkladığımızdan daha vahim. Buzdağının görünen yüzüydü bu. Geri kalan kısmını da açığa çıkarmak gerekiyor. Bu teşhiri yaptıktan sonra, gasp edilmiş haklarımızı aldıktan sonra, bize ait olmayan borçları Ankara’ya göndereceğiz. Kim borçlanma talimatını vermişse borcu da o ödesin. Çünkü hukuken bize ait değil. Belediye başkanı, belediye meclisleri kararıyla borçlanabilir. Ama kayyum halkın temsilcisi değildir. Dolayısıyla borç kendilerine aittir. Ardından çok hızlı bir şekilde bu enkazı kaldıracağız.
Hakkında Kızılelmacı, İttihat Terakki’nin güncellenmiş hali değerlendirmelerinin yapıldığı AKP-MHP bloğuyla böylesi bir anayasa yapılabilir mi?
Toplum siyaset yapabilme iradesini gösterdikten sonra kimse önünde duramaz. Artık ne Kızılelmacılık ne de adına ne derseniz deyin, kimsenin direnme gücü kalmaz. Partiler de kendi içinde bir değişim dönüşümü yaşamak zorundalar. Direnirlerse, bedeli Türkiye toplumuna ağır olur. Cumhurbaşkanı cumhurbaşkanlığı makamına çekilmeli, parlamento inisiyatif almalıdır.
İktidar, sürekli HDP’nin tehditle oy aldığı savından dem vurup, bölgede mağduru oynamaya çalışıyor. Siz uzun süredir Kürt kentlerinde çalışma yürütüyorsunuz. Gerçekte baskıyı yapan kim?
Biz kampanyamızı halkımızla birlikte, her şeye rağmen güçlü şekilde yürütüyoruz. Medya bize kapalı. Bu da yetmezmiş gibi bizim adımıza yalan yanlış haberler yapıyorlar, bunun düzeltilmesini de bizim yapmamızı istiyorlar. Böyle de tuhaf bir durum. Mitinglerde her türlü engellemelerle karşılaşıyoruz. Üst üste GBT rekoru kırıyoruz. Öbür taraftan tehdit var. Mitingimize gelenler gözaltına alınıyor, polis kameralarını insanların gözlerinin içine sokuyorlar, bizi selamlayanları korkutuyorlar. Utanılacak bir tablo ama işin ilginci utanmıyorlar. Kolluk tamamen AKP’nin seçim kampanyasını yürütüyor. Kaymakam sosyal yardımı oy devşirme aracı olarak kullanıyor. Vali adaylarla ev ev dolaşıyor. YSK işin içinde, sandıkları kaçırıyor. Kayıtlı kayıtsız seçmen oyunları. Asker oyları merkezlere taşındı. Ama sonuçlara etki etmeyecek, nafile. Etseydi 24 Haziran’da ederdi.
24 Haziran’dan bu yana hiç mi bir şey değişmedi?
Bizim 7 buçuk milyon oyumuz var, 1 milyonunu çalıyorlar. Bakın göreceksiniz, oyları ayrı ayrı ölçemeyeceksiniz belki ama HDP’nin etkilediği toplam seçmen sayısı 9 milyonu bulmuştur. Bunu size eşbaşkan kimliğimle değil akademisyen kimliğimle söylüyorum. Ve bundan sonraki dönemde de oylarımız artmaya devam edecektir. Çünkü umut sunmak böyle bir şey. Bu iki kampanyanın sonuçları sandıklara yansıyacak.
Hem aday gösterdiğiniz hem de göstermediğiniz seçim bölgelerindeki kitlenize bir çağrınız var mı?
Bu son haftada eksik bırakılan çalışmalar tamamlanmalı. Ulaşılmadık kişi kaldı mı buna bakılmalı. Herkesi sandığa çekme konusunda etkili olunmalı. İkincisi herkes müşahit olsun. İradesine sahip çıksın. Diğer muhalefet partileriyle de dayanışma içinde olsunlar. Hep birlikte sandıklar sahiplenilsin.