Şengal’e yönelik saldırıların baş aktörünün Türkiye, uygulayıcısının ise KDP olduğunu belirten Spectrum House Araştırma Genel Direktörü Azad Barış, hesaplayamadıkların şeyin halkın direnişi olduğunu ifade ederek, bu direnişinin bütün hesapları boşa çıkardığını söyledi
Ferhat Çelik / Enes Sezgin
Türkiye’nin baskısıyla Hewlêr ile Bağdat arasında 9 Ekim 2020’de imzalanan “Şengal Anlaşması” ile 3 Ağustos 2014’te DAİŞ’in saldırıları soykırımdan geçirilen Êzidîler’in, kendi özsavunmalarını sağlamak amacıyla kurdukları Êzidxan Asayişi baypas edilmek istendi. Anlaşmanın ardından Irak ordusunun Şengal’e yönelimleri, her defasında halkın direnişiyle püskürtüldü. Geçen 2 yılda Türkiye’nin defalarca hava saldırılarıyla hedef aldığı Şengal, KDP ve medyası tarafından sürekli hedef gösterildi. Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik 17 Nisan’da saldırı dalgası başlatan AKP ve KDP’nin baskılarıyla, Kazimi güçleri de 18 Nisan’da Şengal’e yönelerek, Êzidxan Asayişi’ne saldırdı. 17 gün boyunca saldırılarını sürdüren Irak ordusu, halkın direnişi sonucu geri çekilmek zorunda kaldı. Irak ordusunun saldırı dalgasının püskürtülmesi, AKP ve KDP’nin planlarını da boşa çıkardı.
Spectrum House Araştırma Genel Direktörü Azad Barış, Federe Kürdistan bölgesine ve Şengal’e yönelik saldırılara ve perde arkasına ilişkin sorularımızı yanıtladı.
- Türkiye Kuzey ve Doğu Suriye’den Federe Kürdistan Bölgesi’nin Avaşîn, Zap ve Metîna bölgelerine kadar bir saldırı dalgası başlattı. Öncelikle buradaki temel amacı ne?
Türkiye ile PKK arasında 40 yıldır devam eden çatışmalı hal, mevsimsel olarak yoğunluğu değişiyor. Kimi dönemlerde bu yoğunluk azalıp kimi dönemlerde artıyor. Lakin bu son askeri operasyon çok kapsamlı, anlam derinliği oldukça önemli olan yeni bir savaş tipi. Aslında Sri Lanka’da Tamillere karşı geliştirilen konseptin biraz değiştirilmiş halidir. “Medya Savunma Alanları” olarak tanımlanan yerler, Kürt hareketinin hem ideolojik hem de askeri olarak kendisini konumlandırdığı bir alan. Devlet, özel harp projeleriyle bunu bitirmek üzere oraya doğru bir çıkarma yapıyor. Türkmenistan’dan getirdikleri çeteler, köy korucuları, özel eğitilmiş birliklerle oraya akın ediyor. Bu durum bizlere uzun sürecek bir çatışmayı gösteriyor. Çeşitli devlet yetkililerinin “PKK bitti-bitiyor”, “güçten düştü” gibi propagandalar ise gerçeği yansıtmıyor. Bunu bizde biliyoruz halkta biliyor.
- Avaşîn, Zap ve Metîna dışında hedefte olan diğer yerler neresi?
Buranın dışında 3 önemli ana nokta var. Birincisi Maxmur. Maxmur mercek altına alınmış durumda. Ama orada 30 bine yakın sivil yaşıyor. Askeri bir karargâh olmadığından dolayı Türkiye bire bir saldıramıyor. Ama 3 yıla yakın bir süredir özellikle KDP’nin de uyguladığı bir ambargo var.
İkinci yer ise Kerkük’tür. Kerkük DAİŞ tarafından ele geçirildikten sonra Kürt modern hareketi ve PKK resmi araçlarla Irak’ın bilgisi dahilinde KDP ile Kerkük’ü savundu. O savunma hattında askeri olarak hala varlıklarının söz konusu olduğunu hepimiz biliyoruz.
Üçüncüsü ve en önemli alan ise Şengal’dir. Yani Ezidi’erin ana yurdudur. Biliyoruz ki burada 21’inci yüzyılın en kanlı katliamı yaşandı. 1 günde 10 bine yakın Ezidi insan öldürüldü, 400 bine yakın insan yerinden ettirildi. 10 binin üzerinde insan kaçırıldı, kadınlar, çocuklar köle pazarlarına satıldı. Ezidi’ler ilk defa sahipsiz olduklarını gördü. Çünkü 2014 Ağustos ayında KDP’ye bağlı peşmergeler Ezidilerin ellerinden savunma silahlarını aldı. Ellerindeki en ufak çakılarına kadar her şeyleri alınarak savunmasız bırakıldı. O dönem Şengal’de bulunan 12 bin peşmergenin tümü bölgeden çekildi. Sadece 7 PKK ve HPG gerillası orada insanları savundu. Bununla birlikte daha önce gelişmiş ilişkiler yeniden bir şekil aldı. O günden sonra Ezidiler askeri disiplin etrafında bir araya geldi.
Dolaysıyla Türkiye’nin sınır ötesi operasyonları sadece dağla ilgili değil. Değişik cephelerde değişik unsurlarla topyekun ve çok cepheli bir savaş yürütüyor.
- Yani “topyekûn Kürde yönelik bir saldırı” mı var?
Evet. Türkiye Kürt’ü bertaraf etmek, Kürt’ü nötralize etmek istiyor. Ama devletler bunu yaparken kendi “Makul Kürt’ünü” yaratır. Dolaysıyla devlet bu denli geniş çaplı savaş konseptini kurgularken bile kendi “Makul Kürt’ünü” etrafında tutuyor. Bunu da dünyaya Kürt düşmanlığı yapmadığını göstermek veya bu savaşın Kürtlerle bir ilgisinin olmadığını kanıtlamak ve bu konuda algı operasyonu yapmak için kullanıyor. Nasıl yapıyor? Operasyona dahil ettiği köy korucularıyla, bazı aşiretlerden aldığı desteklerle, diğer taraftan KDP’den aldığı destekle yapıyor. Dolaysıyla hedefte Kürtler var ama böyle değilmiş gibi bir algı oluşturuyor. Barzani hanedanlığında bir rejime evet diyebileceklerini yani küçük bir Barzani devletine gerekirse evet diyeceklerini ima etmeye çalışıyor. Bütün dünyaya bunu böyle lanse ediyor. Bu tamamen bir yanılsama. Bu nedenle bu Kürt karşıtı ve Kürt düşmanlığıdır.
- Burada KDP’ye biçilen rol nedir?
Dünyada yeniden bir oluş süreci yaşanıyor. Sadece jeopolitik, jeostratejik dengeler değişmiyor. Medeniyetin kendisi tekrardan masaya yatırılıyor. Batıdan doğuya bakarken, doğu insanı değersiz görülüyor. O nedenle batı yeni bir yapılanmaya giderken, dünyanın her yerinde eskiden ilişkide olduğu sözüm ona meşru yapıları tekrar muhatap almak istiyor. O nedenle batıda olup bitenler bölgedeki ulus devletlerin işine yarıyor. Bunların başında da Türkiye geliyor. Türkiye’nin her zaman bölgesel bir rakibi var. Bu da İran’dır. Batının doğuyla kurduğu ilişkide de 2 bağ var. Birincisi İran’dır. Türkiye son 10 yıldır baş aşağıya giden bir süreç yaşıyor özellikle temel haklar bağlamında. Ama Avrupa’da ortaya çıkan savaş hakikati Türkiye gibi güçlere ihtiyaç duydu. O nedenle KDP’ye de bir rol biçiliyor. Türkiye’nin gösterdiği adres neresi olursa olsun onlar tarafından makul görülüyor. Dolaysıyla batıda ilişkilerini makul Kürtlerle kurmak istiyor. Buna bir örnek verecek olursak; daha birkaç hafta önce Mesrur Barzani’nin İngiltere’ye ziyareti oldu. Bu ziyaret çok önemli çünkü Türkiye’nin gizli olan bütün bağları İngiltere üzerinden yürür. Onun için ziyaretin altında yatan mesele “ses çıkarmayın, bizim dışımızda hiç kimse makul değildir” vardır. Makul Kürdü yaratarak diğer Kürtlerin hepsini yaramaz, terörist, istenmeyen kılınacaktır. Ezidilerde bunun başından geliyor.
- Türkiye bununla sınırlı kalır mı?
Türkiye her zaman strateji içerisinde strateji geliştirmiştir. Türkiye güçlü, asi olan bütün Kürtleri yanına alır, kimliğini savunan bütün Kürtleri bir kıyımdan geçirir. Daha sonra ise yanına aldığı Kürtleri de bertaraf eder. Bu hep böyle işledi ve böyle işleyecek. Faşizm yenilgiden sonra işbirliği yapanları meydanda teşhir etmiştir. Bu resimlere bakmak lazım. Eğer kazanamazlarsa bugün kendi kardeşlerine mezar kazanlar, halk önünde teşhir edilecektir. Bunun sonucu her halükârda kötü olacaktır.
- Savaşın bir diğer yönü de bölgedeki enerji kaynakları olduğu ifade ediliyor…
Her savaşın bir ekonomi politiği var. Bu savaşın da önemli ayaklarından bir tanesi de enerjidir. Bunu değerlendirirken yer altına inmemize gerek yok, var olanları konuşsak bile yetiyor. Bundan 5 hafta önce İran ilk defa resmi olarak Erbil’e saldırı düzenledi. Neçirvan Barzani’nin ortak olduğu bir petrol ve gaz şirketini vurdu. Bunun bütün alt yapısını Exxon Mobil yapıyordu. Exxon Mobil saldırıdan sonra Federe Kürdistan’dan ayrıldı. Uluslararası güçlerin ısrarına rağmen buradan ayrıldılar. Çünkü yerel halkların rızasını almadan bu işi yapamayacaklarını anladılar. İngiltere, Almanya ve Fransa başta olmak üzere enerji açısından Türkiye’nin bölgede önemli bir faktör haline gelmesi isteniyor. Erdoğan’ın darbe almış profilinin yeniden onarmasının yolu bu. Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, HDP’nin kapatılması gibi konuları Avrupa’nın görmezden gelmesinin sebebi bu. Çünkü buna ihtiyaç duyuyorlar. Mevcut doğal gaz Türkiye üzerinden İsrail’in onayıyla Avrupa’ya pazarlanmak isteniyor. O nedenle bu savaşta enerji çok önemli bir yeri teşkil ediyor. İran’da Türkiye’nin yanı sıra bölgede önemli bir aktör olduğunu pratikleriyle ortaya koymak zorundaydı ve bunu enerji şirketini vurarak oraya koydu.
- Peki Türkiye’nin ve KDP bir sonuç alabilir mi?
Türkiye’nin bu operasyonla elde edeceği hiçbir başarı olamaz. Çünkü kurgunun kendisi yanlış. Sadece bir algı operasyonu ve olgusal veriler üzerinden inşa edilmiş bir ajitasyon. O nedenle geri dönüşleri gidişleri gibi boş olacak. Sadece halkın çocukları ölecek. Bu savaş sadece AKP-MHP savaşı değil. Bu saldırıda sadece AKP-MHP istedi diye olmadı. HDP ve kimi sol çevrelerin dışında bütün muhalefet arkalarına dizildi ve bu savaşı milli bir beka olarak gördüler. Burada cumhuriyetin kodlarıyla ilgili bir durum var. Tümü Türklüğün “büyüklüğünü!” dünyaya gösterme bekleyişi içerisinde.
Esas hedef aldıkları dağdan, az haber gelmeye başladı. Bunun için Şengal’e Rojava’ya yönelmeye kalkıştılar. Onun için HDP Genel Merkezi’ni bastılar. Bu gibi olaylardan ne kadar çaresiz olduklarını görebiliyoruz. İçeride bu böyle ilerlerken dışarıda bunun yansımalarına bakmak lazım. Putin ile telefonda görüşmeleri, Zelenski’yle görüşme talebi, Rusya, Ukranya ekibinin Türkiye’de görüşme yapmaları, Almanya ile görüşmeler Erdoğan’ın çizilen imajını onarıyor. Bu operasyonla birlikte içeride de baskın bir sosyal dinamik kurarak seçimi tekrar almak istiyor. Bu da Cumhuriyetin altında yatan bir Kürt düşmanlığını karşımıza çıkarıyor.
- Şengal’e gelecek olursak. YBŞ geçtiğimiz günlerde yapmış olduğu bir açıklamada “KDP’nin oyunu boşa düştü’ dedi. Oyundan kast edilen şey ne?
YBŞ’nin açıklaması çok aklı selim bir açıklamaydı ve bütün Ezidileri kapsayan bir açıklamaydı. Ezidilerin dinsel inanışlarına “Her şey barışla çözülsün” anlayışı var. Başkalarını öldürmek caiz değildir. Önceden Ezidileri bir araya getiren örgütleyen bir yapı yoktu ama şimdi var olması çok mutlu edici bir şey. KDP’nin rolünü siyasi olarak değerlendirmek eksik olur. 75 devriminde Ezidiler en değerli insanları şehit verdiler, Saddam ile yüz yüze bırakıldılar. Saddam da o zaman tüm Ezidi köyleri yerle bir etti. KDP’nin Ezidilerle esas meselesi siyasi değildir tarihseldir, dinseldir. Din soykütükseldir aslında. Ezidiliği hala düşmüş meleğin arkasından gidenler olarak görüyorlar, mallarını yemiyorlar. Erbil’e sığınmak zorunda kalan Ezidiler hiçbir zaman yer edinemediler. O nedenle KDP Ezidilerin zorla Müslümanlaştırılması gerekildiğine inanıyor. KDP nakşibendiciliğin en önemli takipçilerinden biri. Sonuna kadar selefisttir, ikbalcidir ve Ezidi düşmanlığı yapıyor. Nasıl ki Türkiye’de Suniliği bir devlet dini haline getirmişse Barzani ailesi de aynı şeyi yapıyor. Ezidi düşmanlığı da böyle geliyor. O nedenle Ezidilere kim saldırırsa KDP en öndedir.
Şengal üzerinde devam eden saldırı hiç durmadı. Şuan da süren saldırı da geçmişin devamıdır. 9 Ekim 2020 tarihinde Şengal anlaşması olarak sunulan ölüm fermanı Ezidiler için bir tuzaktı. Orada Ezidileri savunan tüm güçler çıkacak ve yönetim peşmergenin eline geçecek deniliyordu. Arapları oraya davet ediyor ama oranın yerlisi olan Ezidilerin çıkması için uluslararası bir çok güçlerle beraber ölüm fermanı hazırlıyor. Irak’ta bulanan müttefik güçleri 3 maymunu oynadı. İran toplumsal mühendisliğini yaptı. Baş aktörü Türkiye’ydi, uygulayıcısı ise KDP idi. Bu son saldırının esas çıkış noktası o anlaşmadır. Ama bu ölümcül denklemi bozan başka bir denklem vardı. Bu da halkın denklemiydi, direnişiydi.