6 Şubat 2023!
Sabaha karşı Türkiye büyük bir felakete uyandı. Sözün anlamını yitirdiği, içinde bulunduğumuz durumun bütün çıplaklığıyla yaşandığı bir anı yaşadık.
Milyonlarca insan çaresiz bir şekilde uykuda yakalandı depreme. Aslında bile bile, göre göre bu acı sonu yaşadık. Binlerce canımızı göçük altında bıraktık. Yıllardır bilim insanlarının bağıra bağıra haykırdığı bir gerçeği görmezden gelerek hayatlarımıza devam etmenin ağır yıkımını yaşadık.
Paranın, iktidar gücünün çare olamadığı bir gerçekle yüzleştik. Deprem gerçeği ile yaşadığımız bu coğrafyada hiçbir önlem almadan, uyarılara odaklanmadan günü kurtaran bir iktidar anlayışı içinde olundu hep.
Ülkenin doğal varlıklarına kıymaya, ekosistemi yaralamaya, doğayı talan etmeye devam eden zihniyet; insanın, canlı yaşamının gereklerini yerine getirmeyerek her şeyi ranta ve talana tahvil etmeye devam etti.
Güçlü devlet, büyük bir ülke olmaktan aşırı merkezileşmeyi, saraylar inşa etmeyi, askeri harcamaları büyütmeyi anlayan bir zihniyet yaşadığımız bu felaketin, acının asli failidir. Yerel yönetimleri güçsüz kılan, yerelden, halkın katılımına kapıları kapatan yönetim anlayışı büyük bir katliama imza atmış oldu.
O kutsadığımız güçlü devletin aslında ne kadar güçsüz olduğunu, her şeye gücü yetenlerin bu göz göre göre gelen felaketin karşısında ne denli kof olduklarını anlamak için 10 ilimizin yıkılması, milyonlarca insanımızın aç arık, kışın ortasında soğuktan tir tir titremesi mi gerekirdi?
İnsanlığımızdan utanmamız gereken bir durumda başı eğik olması gerekenlerin yine burnundan kıl aldırmamaya çalışan hallerini gördükçe, biz ne zaman utanmayı becerebileceğiz, ne zaman özür dilemeyi ve bu felaketin sorumluluğunu üslenecek bir erdeme sahip olabileceğiz diye sormadan edemiyor insan.
Türkiye halklarının birbiriyle bir sorunu olmadığını bu son felakette de görmüş olduk. Hepimiz bu yıkımdan etkilenenlerin cinsiyetine, etnik kimliğine bakmadan nasıl bir büyük dayanışma gösterildiğine şahit olduk. Milyonlarca insan yardım edebilmek, göçük altındakileri kurtarabilmek, sokakta kalanları sahiplenmek için çırpındı adeta.
Bu durumdan bile rahatsızlık duyan, ben bilirim, ben yaparım anlayışı bu acı karşısında sırıttı adeta. Siyasi geleceğini her şeyin önüne koyan bu zihniyeti biz tanıyoruz tabii ki. Bu şekilde yönetmeyecek ve asla her şeyin merkezine kendisini koymayacak alternatifler bu topraklarda mümkün. Yakın tarihimize bakarsak her şeyin başka türlü olacağına işaret eden çok fazla deneyimin olduğunu görürüz.
Şimdi yaraları birlikte sarma zamanı. Yakınlarını kaybeden, bütün birikimini yitiren insanların acısını hafifletmek, omuz omuza, yan yana olmak bugün temel görev. Bu felaketten ders çıkarmak ve bir daha böylesi acıların yaşanmaması için her şey yoluna girdiğinde bir şeyler yapmak lazım.
Önce unutmamakla başlamalıyız. Unutan bir toplum olmayı alışkanlık haline getirmememiz lazım. Hafızamızı canlı tutmak ve yaşadıklarımızı her gün hatırlayarak sosyal yaşamımızı, siyasal duruşumuzu buna göre canlı tutmamız gerekiyor. Bu konuda toplum olarak çok fazla övünülecek bir yanımızın olmadığını biliyoruz. Geride bıraktığımız tarihin içinde yaşanmış ya da yaşatılmış çok fazla acıyı unuttuğumuz için her defasında aynı sonu yaşıyoruz.
Felaketlerden ders çıkaralım artık. Bu enkazın altında kalan insanlığımızı sorgulayalım. Bu felaketlere sebep olanları baş tacı eden hallerimizi değiştirmek ve yaşadıklarımızın faturasını utanma duygusunu yitirmiş olanlara keserek ve her şeyin başka türlü olabileceğini göstererek yürüyebilirsek geleceğimizi başka türlü inşa edebiliriz.
Siyasi İktidar yine hamaset yapmaya devam edecek. Bu sistemin devamını bize dayatanlar yaraları sarıyoruz diyerek çaresizlik içinde olan yurttaşlarımıza para dağıtarak yatacak yer ayarlayarak ve bazı olanakları devreye sokarak sürecin esasının üstünü karartmaya ve unutturmaya devam edecektir. Onlar için kurulu düzenin bu enkazın altında kalmaması ve devam etmesidir.
Depremden etkilenmiş insanların sorunlarına çözüm üretmek zaten siyasi iktidarın zorunlu görevidir. Bunu bir çözüm iradesi olarak sunmaksa ayıptır. Esas olan bir daha aynı acıları yaşamamak için ne yapılacağıdır. Bu köhnemiş ve çürümüş düzenin değişmesi için şimdi her defasında aynı sonu yaşayanların ayağa kalkması ve isyan ediyoruz demesi gereken zamandayız.
İşte burada unutmamak ve unutturmamak için bütün bir toplum olarak yaşadıklarımızı canlı tutmak ve yapılması gerekenleri takip etmekle işe başlayabiliriz. Ölen canlarımızı rakamdan ibaret görmemek ve her yitirilen canın canımız olduğunu bilerek birey olarak değil, toplum olarak birlikte ve dayanışma içinde hareket etmemiz gereken bir eşikteyiz.
Hepimiz için hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı, olamayacağı kesin. Ancak yıllardır bu ülkeyi yöneten zihniyet içinde hiçbir şey eskisi gibi olmamalı artık. Bunu başarabilirsek yeni bir başlangıç yapabilir ve daha umutlu olabiliri