Bugün 3. Dünya Savaşı’nda kayyumlar -Dolmabahçe Protokolü ve Kuzey-Doğu Suriye-120 saatlik ateşkesin sosyolojik ortak bir izahı vardır. Kazanan kaybeden bir dil kullanmayacağım. Kadın olarak hakları için direnişe geçen kadınların bugün çatışma ve savaşa karşı direnişi, havadan bombalanan yerleşim alanlarında, sokakta, evde, okulda, iş yerinde, adliye önünde… oluk oluk kanları akarken kazanan kaybeden kimdir(?)
Bu sosyolojik izahla 1. ve 2. Dünya Savaşı ‘Çanakkale’de Kürt-Türk birlikte öldük, birlikte kazandık (18 Mart 1915)’ gerçeğinden girip yine aynı Çanakkale’de hem de bugün (Ekim 2019) 3. Dünya Savaşı’nda 71 yaşında hastanede Kürtçe konuştuğu için saldırıya uğrayan Ekrem Yaşlı ve Sakarya’da linç edilerek katledilen Şirin Tosun’u görmek yeterlidir.
Tarihte Kürtler ile Türkler kaç kez birlikte öldü ve kaç kez Kürtler devlet tarafından öldürüldü, çok uzaklara gitmeden de bilinir. Allahu Ekber dağlarında 120 bin asker donarak öldü (1914 sonu 1915 başı). Savaş komutanına ‘Gençsin, bu heyecanla savaş yönetilmez, asker kıpırdamadan dondu’ eleştirilerine komutanın yanıtı: “Siz yanılıyorsunuz, ben iki savaşa girdim, Rusya’ya karşı kaybettiğim doğru ama Kürtlere karşı kazandım. Bundan sonra başını kaldırıp isyan edecek Kürt bırakmadım’ savunmasını yaptı. Bir milyon Ermeni, Süryani’nin ‘biz öldürmedik, donarak öldüler’ izahından farksız. Kore Savaşı’nda (1950) ise İngilizce ‘çekilin’ komutunu bilmedikleri için öldürülenler. Urfa, Antep, Maraş’ı söylemeye gerek yok. Hele halkların işgal edilemeyip işgal edilmiş gibi on yıllarca kurtuluş yıldönümü yapılan Mêrdîn.
Yine çok uzaklara gitmeden Süleyman Demirel (rahmetli) “Kürtler 28 kez isyan etti, PKK 29. İsyandır” devletin ağzından bir itirafla devam edelim. Tüm isyanlarda toplu katliamlar yapıldı (sadece Dersim’de devlet katledilen 40 bin tespitini kabul ediyor, sivil kaynaklar ise iki katını, varın 28 isyanda gerisini hesaplayın, yarım milyon Kürt). Evler insansız kaldı. Evlerde ağıt yakacak kimse kalmadı. Nehirler kan aktı. Toplu mezarları, hatta bir tek mezarı yok.
29. isyanda ise çöktürme planıyla Kürtlerin ‘Öz direniş’ dediği, devletin ‘terör/çukur’ dediği dönemde ilk kez göç etmedi, evsiz kaldı. Kürtler açısından bir ilk deneyim olan evsizlikleri; tasfiye zihniyetiyle ve Kürtlerin doğuştan sahip oldukları haklarını talep etmelerini itibarsızlaştıran saldırılara maruz kalmalarına neden oldu. Bitlis mezarlığından 270 cenazenin kemikleri kaçırıldı. Çocuklarının kemiklerini arayan Cumartesi Anneleri’ne kemikleri kaçırılan çocukların anneleri eklendi.
Sonuç olarak Ankara’nın Keçiören semtinde, ‘İŞİD’in Telefer emirinin’ Şengal saldırısında zorla kaçırdığı Êzidî ve Türkmen kadınlarla yaşadığının ortaya çıkması bu sosyolojik izahın sonucudur. Bu örnek 21. Yüzyılın 3. Dünya Savaşı’nda erkek egemen zihniyetli Türkiye rejiminin oluşturmak istediği sistemin savaşıdır. Bu savaş dünyanın gözünün içine baka baka kimyasal silahlar da dahil devam etmesi, insanlığa karşı işlenen suç düzeyini aşmış durumda. Dünya sorunu olan bu duruma son vermek için derhal uluslararası evrensel bildirgelere uyulması için insanlık Serêkanî, Grê Spî, Nusêbîn, Qamişlo Cîzre, Akçakale, Kobanê’ye, Ceraplus, Afrin yani sınır bölgelerine akmalı. İnsanlık arabulucu olmalıdır.