Yadigar Aygün / İstanbul
Son süreçte artan intihar olaylarını değerlendiren hak savunucusu Hacer Foggo ve akademisyen Nail Dertli, dayanışmanın önemine vurgu yaptı. Dertli, sosyal yardımlara erişememenin de ciddi bir problem olduğunu vurguladı
İntihar vakaları tek boyutlu ele alınabilecek bir olgu değildir. Ekonomik kriz, giderek artan yoksulluk, işsizliğin artması, sosyal politikaların yetersizliği, kentselleşmenin getirdiği yalnızlık gibi nedenlerle son süreçte intihar haberleri peş peşe geldi. Yaşanan gelişmeleri ve intihar olaylarını gazetemize değerlendiren hak savunucusu Hacer Foggo ve akademisyen Nail Dertli, sosyal politikaların yetersizliğine dikkat çekti.
‘STK’ler, belediyeler neredeydi?’
İnsanların yoksulluk sebebiyle intihara sürüklendiğini dile getirin Şişli Belediyesi Meclis Üyesi ve Roman hakları alanında çalışan hak savunucusu Hacer Foggo, “Yalnızlık, çaresizlik, yoksulluk, işsizlik insanları intihara sürükliyor. Ekonomik kriz nedeniyle 4 kardeş intihar etti. Burada tartışmamız gereken şey bu insanlar neden çaresiz ve yalnızlığa itilmiş durumdalar? Neden insanlar böyle bir çıkmaza girdi? İntihar eden kardeşlerin elektrikleri kesildi. Demek ki o gün yaşasalardı karanlıkta oturacaklardı. Kamu kurumları, belediyeler, STK’ler, bireyler neredeydi?” dedi.
‘Dayanışmayı örgütlemeliyiz’
“Yoksulluğun azalması konusunda sosyal politikaların olması gerekiyor” diyen Foggo, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’de sosyal politikalar yeterli değil. Yetkililer sahaya inip o yoksulluğu görsünler. İnsanları bu çıkmazdan nasıl kurtarabiliriz, bu çaresizlikten nasıl kurtarabiliriz esasında bunu konuşmalıyız. Kentleşmenin artmasıyla birlikte yalnızlık ve çaresizlik hissi de artıyor. Eski mahallelerde dayanışma ve yardımlaşma olurdu. Bir şey bittiğinde komşudan alabiliyorduk. Bakkala veresiye yazdırabiliyorduk ama bir AVM’ye gidip veresiye yazdıramazsınız. Bizim bu dayanışmayı yeniden örgütlememiz gerekiyor.”
‘Dilediklerine yardım veriyor’
KHK ile ihraç edilen akademisyen Nail Dertli de, “Yardıma erişememenin istisnai olduğunu düşünmüyorum. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yardımlara erişememek önemli bir problem. Devlet sosyal yardım alanına ve sosyal haklara ilişkin bilgilendirme kampanyaları yapmıyor. Sosyal yardımlar bir taraftan siyasal iktidarın dinamiklerini kurma aracı. Çünkü yardımlar vakıflar aracılığı ile dağıtılıyor. Vakıflar da vakıf yönetimi ve mütevelli heyeti belirleyici rolde. Yönetimi siyasal iktidar dilediği gibi belirleyebiliyor. 2006’da sosyal yardım reformu yapıldı. Sağlık alanında, sosyal sigorta alanında değişiklik yapıldı ama sosyal yardım alanına müdahale edilmedi. Bu iktidara geniş bir alan sağlıyor” diye konuştu.
‘Yoksulluk aşağılanınca…’
Ekonomik kriz dönemlerinde sosyal yardımların kısıtlandığını vurgulayan Dertli şöyle devam etti: “Bizde değersizleştirme ritüelleri dediğimiz esas itibariyle yoksulları damgalayıp küçük düşüren, dışlayan uygulamaların çok yaygın olduğunu alan araştırmalarında görüyoruz. Yoksulun hanesine girilen özel hayatın ihlal edildiği sosyal yardım ve dağıtım kalıbı var. Bu kalıp esas itibariyle bir hak olarak tanınmadığı itibariyle yoksulların sosyal politikalara başvurmasını engelliyor. Özellikle kriz dönemlerinde bütçe kısıtlandığı için sosyal yardım vakıflarında yardımları sınırlandırmaya gidiyor. İnsanların sosyal yardım alanını baskılıyorlar.”