IŞİD’in gerçekleştirdiği Ankara Gar Katliamı’nın 5. yılında tanıklar yaşadıklarını anlattı. Halit Kaya: ‘Patlama esnasında havada uçar bir vaziyetteydik. Birdenbire dünya sessizleşti. Ellerimi ilk anda mor görüyordum’
Yadigar Aygün
Ankara’nın Altındağ ilçesinin Ulus semtindeki Ankara Garı kavşağında 10 Ekim 2015 tarihinde saat 10:04 civarında 2 intihar bombacısının patlattığı bomba ile Türkiye’nin en kanlı katliamlarından biri yaşandı. DİSK, KESK, Türk Tabipleri Birliği (TTB), TMMOB, HDP ve pek çok sivil toplum örgütünün katılımıyla Barış Mitingi düzenleniyordu. Fakat yürüyüş başlamadan yürüyüş alanına kortej halinde ilerleyen grupların bulunduğu tren garı kavşağında, 3 saniye arayla 2 patlama gerçekleşti. Patlamanın ardından ambulanslardan önce polis meydana ulaştı. Polis yaralılara yardım edeceğine can pazarına dönen meydanda bulunan yurttaşlara tazyikli su ve biber gazı ile saldırdı. İki IŞİD’li tarafından eşzamanlı düzenlenen intihar saldırılarında 3’ü tedavi gördükleri hastanelerde olmak üzere 103 yurttaş yaşamını yitirirken, 48’i ağır, 391 kişi de yaralandı. Barışa, adalete, özgürlüğe, emeğe, demokrasiye tahammülü olmayanlar, Barış Güvercinleri’ni öldürdüler. Katliamdan sağ kurtulan yurttaşların yardım çığlıkları, öfkeleri, acıları “Biz kime ne yaptık”, “Herkesi öldürdüler”, “Hesabını versinler”, “Cesetlerimiz var orada. Cesetlerimize basıyorlar” sözleri hafızalarımıza kazındı. Ankara Gar Katliamı’nın 5. yılında tanıklar yaşadıklarını gazetemize anlattı.
Dünya sessizleşti
10 Ekim Katliamı tanıklarından Halit Kaya, herhangi bir güvenlik önleminin alınmadığına dikkat çekerek daha öncesinde yaşanan Suruç, Diyarbakır Katliamlarını hatırlattı. Kaya, katliamın HDP ve bileşenlerine yönelik olduğunun altını çizdi.
Olay anı ve sonrasında yaşadığı dehşeti anlatan Kaya’nın anlattıklarını sonuna kadar dinlemek çok zor. İnsan ürperiyor. Kaya anlatıyor: “Bir saldırı gerçekleştirebilir diye konuşuluyordu, sonuçta Amed’i yaşadık. Bu halk aynı zamanda Suruç Katliamı’nı gördü. Barış sürecinin bitip devletin savaş sürecine girdiğini görebiliyorduk. Henüz alana girmeden kortejler kurulurken intihar eylemcisi kendini göstermiş oldu. HDP kortejinin yakınında HDP’yi hedef alan yerdeydi. İlk saldırıda ağırlıkta HDP’liler katledildi. 2. patlama ise kısa bir süre içerisinde oldu. Patlama esnasında havada uçar bir vaziyetteydik. Sadece bombanın yaratmış olduğu dalgaları ve turuncu bir ışık görebildik. 2. saldırı 5 metre yakınımda oldu. HDP’li yoldaşlarımızın bedenleri bir set yığını gibiydi. Birdenbire dünya sessizleşti. Duymuyordum. Duyu organın bir anda duymuyor. Gözümü açtığım zaman yerde yatıyordum. Üzerimde yoldaşlarımızın, dostlarımızın parçalanmış bedenleri doluydu. Dizimin üzerine kalktığımda dizimin üzerinde mide olduğunu fark ettim. Belki ölen şehit, benim yere düşüşümü ve bedenimdeki zedelenmeyi en aza indirdi. O mideyi üzerimden atmaya çalıştım, ne olduğunun farkında değildim. Ayağa kalktım; ellerim, gözlerim etkilenmişti. Ellerimi ilk anda mor görüyordum. Nereye yürüdüğümü bilmeden yürüdüm. Ellerimi bacaklarıma vuruyordum. Her iki katliamın ortasındaydım. Yavaş yavaş sesleri duymaya başladım. İnsanlar ne olduğunun farkında değildiler. Saatlerce, yıllarca sürmüş gibi geldi bana. Durumun farkına varır varmaz katliam olduğunu anladım. Bir dostumu gördüm. Katliamda şehit düşen yoldaşın baş ucunda ağlarken gördüm. Şehidin gözlerini kapatıyordu. Sadece omzuna dokunabildim. Hepsi parçalanmış ama o parçaların içinde bir şekilde acaba canlı yaralı bir yoldaş var mı diye aramaya başladık. Bir yaşlı kişinin tellerin üzerine atılmış yaralı olduğunu gördüm. Parmaklarının kimisi kopmuştu. Arkadaşımı çağırdım; iyi misin dedim, o tele tırmanmam kolay değildi. Daha sonra tellere çıktım. Yoldaşların çoğu hızlıca ölüleri, yaralıları, kopmuş beden parçalarını toplamaya örgütlendiler. Daha fazla zayiat vermemesi, insanların ölmemesi için diye çok uğraştılar.”
Hesabı verilmeli
Halit Kaya, Ankara Katliamı’nın devlet eliyle gerçekleştiğine işaret ederek, AKP’nin IŞİD’i beslediğini söylüyor. Kaya, AKP’nin IŞİD’i Türkiye’de yaşanan katliamlarda kullandığını düşünüyor.
Kaya, “Katliamın tek sorumlusu var. Devlet. Kurulan mahkeme, yargılama aşaması tamamen göstermelikti. Kendilerini yargılamak isterler mi, tabii ki hayır! Bu yüzden adaletten bahsedemeyiz. Davada ölen DAİŞ militanlarını yargılıyorlar. Bu katliamın hesabını birkaç ölünün değil, devletin vermesi gerektiğini bilmemiz gerekiyor. Gelip başkentinde MİT’in merkezinin yanı başında elini kolunu sallayıp miting alanına girene kadar bombacılara rast gelmediğini iddia ediyorsun. Buna çocuklar bile güler. Devlet müsaade etti. Katliama göz yumdu. Emrin devlet kanallarıyla verildiği açık, net. Devlet ve birçok emperyalist gücün yetiştirmiş olduğu DAİŞ’in, Suriye’de, Rojava’da, Başur Kürdistanı’nda gerçekleştirmiş olduğu katliamlardan dolayı başta Rojava olmak üzere enternasyonel bir mücadele kuruldu. Birleşik mücadelenin tuğlaları örülürken su değil de buranın harcına kan döküldü. Birleşik mücadele örenler ‘Bu katliamı gerçekleştirenlerden, kukladan hesabı soracağız’ dediler. DAİŞ’in başkenti olan Rakka’da DAİŞ’i tarihe gömdüler. Orada ele geçirmiş oldukları DAİŞ militanın kimliklerine bakıldığında nerelerden geldiği biliniyordu. Hemen dibimizde Ankara Sincan’dan, İstanbul Fatih gibi bölgelerden gitmişlerdi. Türkiye’de yetiştirilen militanların olduğunu görmek zor değil. Dün nasıl DAİŞ başkentinde tarihe gömüldüyse devlet de gerçekleştirmiş olduğu katliamın hesabını vermek zorunda” dedi.
‘İnsanların vücudu kalkan oldu’
Mehmet Can Diremci, katliam anında ve sonrasında yaşadıkları zorluklara dikkat çekti. Güvenlik önlemlerinin alınmadığının altını çizen Diremci, “Halay çeken grubun hemen yanından geçip kaldırıma çıktım. Daha rahat etrafı görebilmek, kalabalık içinde arkadaşları bulabilmek için etrafa bakınıyordum. Tam o anda ensemde yoğun bir sıcaklık hissettim. Yüksek bir ses ve basınç beni öne doğru itti. İlk bomba arkamda patlamıştı. Birkaç adım öne gittiğimde ise tam önümde ikinci bomba patladı. İnsanların vücudu bana kalkan oldu. Hemen önümde parçalanan insanlar, misketten yara alanlar ve sadece kırmızı renkle dolmuş sokaklar vardı. Üstüm başım kıpkırmızı kan içindeydi. Yanımda benden küçük arkadaşları aradım. Ceketimi çıkarıp iç tarafıyla onların yüzlerini temizlemeye çalıştım. Sonra alandan çıkarıp onları gençlik parkında boş bir alana götürüp bıraktım, yaralılara yardım etmek için döndüğümde ise yaralıların ve kaybedilen arkadaşların olduğu alana gaz bombası atıldı. Ekip arabaları tekrar etrafı doldurmaya başladı. Ambulanslar gelene kadar birçok kişi hayatını kaybetti. Sonrası ise hastanelerde koşuşturma ile geçti. Hastane önünde de yaralıların ya da hayatını kaybedenlerin ailelerine polisin sert müdahaleleri oldu. Yüzlerce insan güvenlik zaafları nedeniyle ‘önlenebilecek’ bir felakete maruz bırakıldı” diyor.
‘Besledikleri onların çocukları’
İlknur Menegeç de IŞİD’i AKP’nin besleyip, kolladığını düşünüyor. Türkiye tarihinde yaşanan katliamlara dikkat çeken Menegeç, sonuna kadar mücadele edeceklerini, susmayacaklarını ve sokaklarda barış demeye devam edeceklerini söyledi. Menegeç, “Yerden nasıl kalktığımızı hatırlamıyorum. Bacağı kopmak üzere olan birinin kanını durdurmak için kemerimi taktım. Bağrışlar, çığırışlar, ambulans çığlıklarını hatırlıyorum. Pankart ve bayraklarla tampon yaptık yaralılara. Yerlerde kandan dolayı yürümek imkânsızdı. Etrafımız kan ve organ gölüydü. Sinir krizi geçirenler oldu. İnsanların organları yerlerdeydi. Mezbahalardan kan akar gibi kan akıyordu. İnsanlar can çekişiyordu. Ambulans istiyoruz çevik geliyor. İnsanlar şoka girmişti. TTB ve Sağlık Emekçileri Sendikası’ndan insanlar yaralılara yardım etti. Onlar olmasa daha fazla can kaybı olurdu. Bazı ambulanslara 2-3 kişi yaralı vermeye çalıştık. 33 genç Suruç’ta parçalandı. Hepsi tanıdığımız arkadaşlarımızdı. Suruç’un katliamcısının kardeşi Ankara Katliamı’nı gerçekleştirdi. IŞİD’in kendisini koruyan, kollayan, besleyen AKP’nin kendisidir. Devlet bilmiyor mu? Bunları biliyor. Davutoğlu, ‘Emniyet güçlerimiz takip ediyor ama suç işlemeden alamayız’ dedi. Biz basın bildirisi açıklamaya kalksak hemen bizleri gözaltına alırlar. Adaleti AKP’den beklemiyorum. IŞİD ile işbirliği içerisindeler. Besleyip büyüttükleri onların çocukları. Dolayısıyla yargılamayacaklar. Ceza verseler bile bir mahkeme ceza verip arka kapıdan bırakacaklar. Türkiye’nin tarihi katliamlar tarihi. Takvimin sayfalarında temiz sayfa yok. Ankara Gar Katliamı kötülüklerin ötesinde bir şey. Onlar katledecekler, bizler mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu ülkedeki emek, demokrasi, özgürlük yanlılarını susturabileceklerini sanıyorlar ama asla ve asla sindiremeyecekler. Her şeyden önce öldürdükleri, katlettikleri arkadaşlarımıza borcumuz var. Evlerimizde oturmayacağız” dedi.
‘Sonuna kadar mücadele’
Ankara Gar Katliamı’nda yaşamını yitiren İnşaat İş Sendikası kurucularından Tayfun Benol’un oğlu Deniz Benol, mitingde değildi o gün. Babası ve annesi katılmıştı. Benol anlatıyor: “Annemle babam gitmişti eyleme, ben orada değildim. Haberi duyunca babamdan haber alamadık. Anneme ulaşabilmiştik. Ankara’ya gittik. Akşama kadar babamı bulamadık, durumu belirsizdi. Akşama doğru öldüğünü öğrendik. Mahkemelerde kukla bir oyun dönüyor. Hakim, polislerle ve emniyet amirleriyle ilgili davaya çıkarılmalarına ilişkin yazı istedi fakat İçişleri Bakanlığı bunu yasakladı. Devlet insanları katletti. Tarif edilmez bir acı… Ateş düştüğü yeri yakıyormuş. Diğer devlet eliyle yapılan katliamlarda da insanın canı acıyor. Aileden biri olduğunda daha da acı, öfkeli oluyor. Annem bir seneye yakın ilaç kullandı. Depresyona girdi. Zor zamanlar yaşadı. Ankara ile ilgili bir şey duyduğunda başına ağrı giriyor. Devletin söylediklerini samimi bulmuyorum. Avukatlar çok iyi çalıştı. Siz IŞİD’in Türkiye’de örgütlendiğini biliyordunuz, bunu bilmenize rağmen göz yumdunuz, IŞİD’i bilmelerine rağmen engellemediler. Yargılatmadılar, yargılansa bir üst halkaya en tepedekileri bulacaklar. Bunu engelliyorlar. Mücadele etmeye devam edeceğiz.”
YARIN: AVUKATLAR VE SİYASETÇİLER ANLATIYOR