Suriye’deki belirsizlik devam ederken, şimdi de İran krizi gündeme geldi. ABD ile İran arasında yaşanan gerilimin Ortadoğu’da dengeleri nasıl değiştireceği bilinmiyor. Suriye’de İran’ın yanında yer alan Rusya ve Türkiye’nin pozisyonlarını koruyup korumayacağı merak konusu. Kuzey Suriye’de ise “güvenli bölge” tartışmaları sürerken, İdlib adeta bir “kör nokta” gibi. Türkiye ise bu hengamenin içinde S-400’lerin peşinde. Suriye, İran, Libya’da yaşanan gelişmeleri ve ABDRusya arasında gidip gelen Türkiye’nin S400 alımı ile G-20 Zirvesi’ni, Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Dış İlişkiler Komitesi Üyesi gazeteci Selahattin Soro ile konuştuk. Soro, “Erdoğan Kürt karşıtlığının bedelini ödüyor” dedi.
Fırat’ın doğusu ve batısı
Yapılacak bir Suriye analizinin “Fırat’ın batısı” ve “Fırat’ın doğusu” şeklinde yapılması gerektiğini dile getiren Soro, “ABD için iki politika söz konusudur. Fırat’ın doğusunda Pentagon, Fırat’ın batısında ise CIA’nın yürüttüğü bir proje söz konusudur. ABD bu projesini yavaş yavaş hayata geçiriyor. Türkiye, Fırat’ın doğusunda oldukça aktif. Fiilen orada ‘El-Kaide Cumhuriyeti’ söz konusu. Bu durum Suriye zemininde nasıl bertaraf edilecek, daha netleşmiş değil. Burada aslında çok ciddi bir çatışma, çelişki söz konusu. Türkiye’nin burada daha çok öne çıkması aslında Kürt karşıtlığından kaynaklıdır. Kürtlerin Efrin, Cizîr hatları arasında bir koridor oluşturmasını engelleme amaçlı, bir yanıyla da tarihten gelen Misak-ı Milli sınırları içerisinde kendi nüfuz alanını genişletmek biçimindedir. Ancak sahada daha etkin olan, belirleyici güç İdlib zemininde ortaya çıktığı gibi İran’dır, Rusya’dır, Suriye rejimidir, ABD ve İsrail’dir. Bu güçlerin orada yürüttüğü politikalar belirleyici oluyor” dedi.
Tel Aviv toplantısı belirleyici
İsrail’in başkenti Tel Aviv’de 24 Haziran’da İsrail, Rusya ve ABD üçlüsü tarafından yapılan toplantıya değinen Soro, “Oldukça önemli bir toplantı. Burada hem Suriye zemininde, hem Ortadoğu zemininde ciddi kararlara gidildi. Bu toplantının yansımaları önümüzdeki süreçte daha net şekilde görülecek. Filistin’de olacak, Lübnan’da olacak, Ürdün’de, Suriye’de, Irak’ta olacak. Bundan Kürtler ve Türkler de payını net bir şekilde alacak” dedi.
Trump’ın açıklamaları
G-20 Zirvesi’nin ardından basın toplantısı düzenleyen ABD Başkanı Donald Trump’ın AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Suriye’deki Kürtleri haritadan silmek istediği yönündeki açıklamalarını değerlendiren Soro, şunları kaydetti: “Trump’ın bu açıklaması oldukça önemlidir ama eksik bir değerlendirmedir. Bir anlamda bir gerçekliği itiraf ediyor. Çünkü artık mızrak çuvala sığmıyor. Aslında Trump şunu demek istiyor: ‘Bunlar Kürtleri Kuzey’de soykırıma tabi tutuyorlar. Biz buna göz yumuyoruz. Başurê Kurdistan’da soykırım uyguluyorlar, buna göz yumuyoruz, hatta buna destek veriyoruz. Suriye’de bir kısım Kürt bizim yanımızda onları katletmek istedi ama biz buna müsaade etmedik.’ Bence böyle okumak gerekiyor. Kürtler üzerinde kullanılan teknoloji kimindir, F16’lar nerede üretiliyor. Türkiye bu silahları nerede kullanıyor? Kürtler üzerinde kullanıyor. Türkiye BM ve NATO üyesidir de. Trump aslında burada bir politikayı da deşifre etti. ‘Sizin yaptıklarınız, hoyratlığınız, kabadayılığınız bir yere kadar’ dedi. ABD buna itiraz etti ama ABD’nin itirazını da iyi anlamak gerekiyor. Orada ciddi bir Kürt direnişi vardı, insanlığın başına bela olabilecek bir DAİŞ’i kahramanlık destanı ile ortadan kaldırdılar. Kürtlerin bu direnişi karşısında Erdoğan’ı sınırlamak ve bunu G-20 Zirvesi’nde dile getirmek zorunda kaldılar.”
‘Türkiye-ABD dip yaptı’
G-20 Zirvesi’nin Türkiye-ABD ilişkilerinde bir “dip nokta” olabileceğini sözlerine ekleyen Soro, “Trump, Türk heyeti için ‘Hollywood setinde bu kadar güzel insanı bir arada göremezsiniz’ dedi. Bu bir ironidir. ‘İyi rol mü yapıyorsunuz’, ‘İyi oyun mu oynuyorsunuz’, ya da ‘Artık oyunun sonuna mı gelindi’ gibi mesajlar çıkabilir. AKP hükümeti nasıl ki içeride krediyi tükettiyse, dışarıda da tüketip sıfıra geldi” dedi.
‘Kürtler İdlib’i iyi okumalı’
İdlib’de yaşananları “karanlık nokta” olarak tanımlayan Soro, İdlib’de ABD ve Rusya’nın gizli ajandaları olduğuna inandıklarını kaydetti. ABD’nin İdlib’i bırakmadığını dile getiren Soro, “Burada ciddi gerilimler olacak” dedi. İdlib politikasının Kürtler tarafından iyi analiz edilmesi durumunda Afrin’in özgürleştirilmesi ve Kuzey Suriye’de Kürtlerin siyaseten daha etkili olması noktasında bir zemin yaratmalarının söz konusu olacağını vurguladı.
ABD-İran gerilimi
İran meselesinin de iyi okunması gerektiğini kaydeden Soro, ABD’nin 1979’dan bu yana İran’a yönelik çok ciddi bir düşman politikası izlediğini belirterek, “Son yıllarda ABD’nin İran siyasetini izlediğimizde, taraflar sadece söylem düzeyinde soğuk savaş üzerinden ciddi bir restleşmeye giriyorlar. Ne Irak’ta ne Suriye’de ne de başka yerde İran’ın ABD hedeflerini bizzat ya da İsrail’i hedef aldığını görmedik. Aynı şekilde İsrail ve ABD’nin İran hedeflerini direk hedeflediğini görmedik. Son zamanlarda İsrail’in bazı saldırıları hariç, Hizbullah’ı vuruyor. Bir yandan da ABD, İran’ı öcü gibi gösterip, Körfez Sünni Müslüman ülkelerine trilyon dolarlarca silah satıyor. Bu bir yanı. Diğeri de İran’ın kendine has politikaları devreye koyması. Enerji politikaları buna örnek verilebilir. Bu ABD’yi kaygılandırıyor. İran’ın enerji politikaları ABD tarafından bir tehdit olarak görülüyor ve bunun önüne geçmeye çalışıyor. Önümüzdeki süreçte İran ile gerilimin daha da tırmanacağını, hatta askeri çatışmaların da gündeme gelebileceği görmek gerekir” dedi.
Kürtler ne yapmalı?
İsrail’de yapılan toplantının İran için de önemli olduğunu kaydeden Soro, şu hususlara dikkat çekti: “Bu toplantı öncesi İran’ın Rusya’dan bazı beklenti ve istekleri olmuştu. Putin, ‘Biz yangın söndürücü itfaiye değiliz ki her yangına Rusya olarak gidip müdahale edelim. Akıllı ve tutarlı politikalar yürütmesi gerekir’ demişti. İran’a petrol ambargosu uygulandığında en çok kar yapan biri Suudi Arabistan, biri de Rusya olmuştu. Bölge politikaları izlendiğinde İran’a yönelik Rusya’nın ABD ve İsrail’in dışında çok bağımsız bir politika yürütmesini beklemek hayal olacaktır. İran hedef olacak ama şöyle bir özgünlüğü var. Suriye, Irak ya da Libya gibi İran liderliği alternatifsiz değil. İran toplumu alternatifsiz değildir. Saddam’ın alternatifi yoktu, Kaddafi’nin bir alternatifi yoktu. İran’da büyük bir toplumsal muhalefet söz konusu. İran dinamikleri çok daha farklıdır. O açıdan Irak ve Suriye’de yapıldığı gibi İran’a bir yönelim beklemek yanlış ve yanıltıcı olur. Bu konuda da Kürtlerin çok iyi bir politika yürütmesi gerekir. Avrupa ile İran arasında oluşacak makas arasına Kürtlerin girmemesi lazım. Geçmişte gördük, bir Mahabad trajedisi, Qasimlo trajedisi… Bunların tekrardan yaşanmaması için Rojhilat Kürdistan’ın da Kürtlerin çok akıllı bir siyaset yürütmesi gerekir.” Soro, İran’ın ayakta kalmasını sağlayacak ülkelerin Almanya, İngiltere ve Fransa olabileceğini söyledi.
Belirleyici olan Pentagon
ABD’nin Ortadoğu politikalarında belirleyici olanın Pentagon olduğunu ifade eden Soro, “ABD’nin çıkarları söz konusu olduğunda başkanların ne dediğine kimse bakmaz. Trump bir tüccar sonuçta. Erdoğan, dış politikada Kürt düşmanlığının bedelini ödüyor” dedi. Soro, Türkiye için de “Kendi tarihlerini bilseydiler Osmanlı’nın kapitülasyonlarla nasıl esir alındığını bilirlerdi” dedi.
S-400’ler kime karşı?
Türkiye’nin S-400’leri alması durumunda işletemeyeceğini belirten Soro, “S-400 NATO silahlarına karşı kullanılacak. Türkiye bir NATO ülkesi ise S400’ü nerde kullanacak? Bunun kullanım patenti de Türklere verilmez, Ruslar kendileri kullanacak. Temmuz ayında birçok şey daha net ortaya çıkacak” diye konuştu.
Suriye’de kırmızı çizgiler
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Ortadoğu’ya dair mesajlarına atıfta bulunan Soro, şunları vurguladı: “Öcalan sadece Kürtlerin değil, Ortadoğu lideridir. Kendisini ispatlamış bir lider. Bu hareket aslında Suriye zemininde ortaya çıkan bir harekettir. Orada kırk yıllık bir emek söz konusudur. Nasıl ki Türkiye’nin kırmızı çizgileri varsa Kürt hareketinin de kırmızı çizgileri vardır. Bu çizgiler Suriye’de başlar. Bu açıdan Suriye zemini denildiğinde Araplarıyla, Dürzileriyle, Çeçenleriyle, Çerkesleriyle, Asuri Türkmenleriyle, Keldanileriyle, Kürtleriyle Suriye zemininde 40 yıllık bir yoğrulma söz konusu. Bugün bu kırk yılın meyvesi alınıyor. Dolayısıyla burada bir halkın özgürlük umudu ortaya çıktı. Şu anda tüm dünya tarafından takdir edilen bir hareket konumuna geldi. Kuşkusuz bunun yaratıcısı Öcalan’dır. Bu açıdan Türkiye’nin Suriye zemininde Öcalan ile tartışma ve müzakere yürütmesi kadar doğal bir şey olamaz. 2015 süreci bitirildiğinde de Suriye’deki kırmızı çizgiler belirlenmişti ve o zaman kamuoyuna yansıdı. Türk devleti adına Muhammed Dervişoğlu ‘Erdoğan’ın kırmızı çizgisi Suriye’dir’, Öcalan da ‘Benim kırmızı çizgim Suriye’dir’ demişti ve orada bir restleşme olmuştu. Ondan sonra da dörtbeş yıldır bu restleşme savaş politikalarıyla hayata geçirilmeye çalışılıyor. Kürt hareketi de buna karşı ciddi bir direniş geliştiriyor. Geçen dört-beş yılda Kürtlerin kendi kırmızı çizgilerinde oldukça kararlı oldukları görüldü verdiği tüm bedellere rağmen. Ama Türkiye tüm şiddet politikalarına rağmen kırmızı çizgilerini hayata geçirmede istediği sonucu elde edemedi. Büyük kaybediyor. Suriye zemininde tekrar Kürtlerle bir ilişkilenme olacaksa, bunu ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey itiraf etti, Kürtler ile Türkler arasında bir arabuluculuk yapacağını söyledi. Bu konuda Türkiye’nin beklentileri varsa Kürtler bunu dikkate alır, fakat Türkiye’nin de bir bütünen Kürtlerin hassasiyetlerini, varlık gerekçelerini dikkate alarak yaklaşım sergilemesi kaçınılmaz olacaktır. Aksi çatışmanın daha da derinleşmesi olacaktır.”
Operasyon yeni başlayacak
‘Ortadoğu’ya operasyon yeni başlayacak” diyen Soro, “Bir nevi o örgütlerle narkoz verildi Ortadoğu’ya. Yeni başlayacak. Akdeniz’in doğusunda ciddi şeyler olacak, Libya’da, Güney Akdeniz hattında daha sonuçlanmamış bir hesaplaşma durumu söz konusu. Irak zemininde İran’ın konsolide edilmesi söz konusu daha. ‘DAİŞ ortadan kalktı her şey bitti’ demek yanılgı olur” vurgusu yaptı. ‘
Yasin Kobulan/İstanbul-MA