301 madencinin yaşamını yitirdiği Soma faciası 6 yılı geride bıraktı. Aileler ve avukatlar gazetemize anlattı. Soma’da oğlunu kaybeden İsmail Çolak, “6 yıldır her gün tekmeliyorlar bizi” dedi
Yadigar Aygün/İstanbul
Manisa Soma’da Soma Holding şirketlerinden Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. tarafından işletilen maden ocağında meydana gelen patlamada alınmayan önlem ve tedbirsizlikler yüzünden 13 Mayıs 2014’te 301 maden işçisi yaşamını yitirdi. Katliamın üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen hala adaletsizlik sürüyor. Ölen her bir madenci için sadece 6 gün ceza verilen dava sonucunda patronlara ve diğer sorumlulara ödül gibi cezalar verildi. Katliamın sorumlularından Can Gürkan serbest bırakıldı. Katliamın sorumlularının tamamı infaz düzenlemesinden yararlanacak. 301 madencinin ölümünden sorumlu olan Can Gürkan istediği zaman maden işletebilecek. Soma’nın 6. yıldönümünde gazetemize konuşan Somalı aileler ve davanın avukatları adalet aramaya devam edeceklerinin söyledi.
‘Hayatımızın en acı günü’
Soma 301 Madenciler Sosyal Yardımlaşma Derneği Başkanı ve Soma Maden Katliamı’nda oğlu Uğur Çolak’ı kaybeden İsmail Çolak, Soma Maden Katliamı’nın hayatlarının en acı günü olduğunu söyledi. Çolak, yaşadıkları acı günü şu sözlerle anlattı: “Hayatımızın en karanlık, en acı günüydü. Kimimiz evladını, kimimiz kardeşini, kimimiz eşini, kimimiz babasını yolladı o sabah madene işlerinin hayırlı olmasını dileyerek. Bilmiyorduk ki günün ilerleyen saatlerinde neler olacağını. Saatler ilerledikçe kaza olduğu haberini aldık. İnanmak istemiyor insan. Konduramıyor. Bir yolu olmadığını biliyor ama ‘hayır’ demek kurtuluş gibi geliyor. Elimiz göğsümüzün üzerinde bir yumruk, boğazlarımız düğümlü nefes almak bile zulüm sanki bize, koştuk madene. Madenden çıkan her yüzde evladımızı, kardeşimizi, eşimizi, babamızı aradık. Çıkana seviniyor, tanıyamadığımız yüze kahroluyoruz. Zaman ilerledikçe yolumuz madenden ayrılıyor. Soğuk hava deposunda beden arama yoluna doğru ilerliyoruz. O gün o soğuk hava deposu ne çığlıkları hapsetti duvarlarına. Ne gözyaşlarını sakladı bahçesine. Evladınızın canını aramaktan vazgeçip bedenini aramanın nasıl bir karar olabileceğini anlatamayız” dedi.
‘Celladın cübbesini giyiyorlar’
Soma Davası’nda adaletsizliğin ve hukuksuzluğun yaşandığına dikkat çeken Çolak, acılarının ilk günkü kadar taze olduğunu söyledi. Çolak, “Günler geçiyor belki adaleti arar, saklandığı yerden çıkarırız diyoruz. Avukatlarımız ve sivil toplum kuruluşlarıyla düşüyoruz adaletin peşine. Mahkeme salonlarını arşınladıkça acımız hafifler sanıyoruz ama öyle olmuyor ne yazık ki. Biz evlatlarımızın toprağına dokunmaya korkarken en onurlu kıyafet olan cübbeyi çıkarıyor sanki hakimler de giyiyorlar üzerine celladın cübbesini. Katlettikleri yetmiyor evlatlarımızı, bir kez daha katlediyorlar onları verdikleri kararlarla. Tabii bizleri de. En önemlisi de hukuku katlediyorlar. Evlatlarımızın hayatını 6 günle sınırlıyorlar. 301 evladın yaşamının bedelini 6 günle biçiyorlar. Evlatlarımızın son sözlerinin bile ne olduğunu bilemedik biz. Çocukken ateşlendiklerinde 6 gün gözlerimizi kırpmadık biz. Şimdiyse, evlatlarımızın elimizden alınmasına sebep olanlara 6 gün biçtiler. Acımız hala ilk günkü gibi taze” diye konuştu.
‘O tekme hepimize’
Soma Katliamı’ndan iki gün sonra katliamı protesto etmek için yürüyen 5 bin kişiye polis saldırarak 7 kişiyi gözaltına almıştı. Dönemin Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel’in madenci Erdal Kocabıyık’yı tekmelemesi hafızalarımıza kazınmıştı. Baba Çolak, O tekmenin her madenciye ve ailelerine her gün tekrar tekrar atıldığını söyledi. Somalı aliller ve Soma protestolarında polis ailelere ve eylemcilere biber gazı, plastik mermi ile saldırmıştı. Çolak, “Tekmelediler bizleri sonraysa kendinize seçim yatırımı yapmak için bir özür dilettiler. Kuru bir özür müydü o tekmenin acısını bizim yüreğimizden sökecek olan? O tekmeyi her gün attılar bizlere. Mahkeme salonlarında verdikleri kararlarla, HSK önüne evlatlarımızın toprağını götürürken bizlere biber gazı sıkarak tekmelediler. Avukatlarımıza şiddet gösterilmesine göz yumarak tekmelediler. Avukatlarımızı tutuklatarak tekmelediler. Keşke bu kadarla sınırlı kalsaydı her şey ama tekmelemeye ve katletmeye doymayanlar ‘infaz yasası’ adı altında 6 gün biçtiğiniz cezayı bile çok görüp bu kararı bozdunuz. Evlatlarımızın katillerini serbest bıraktılar” dedi.
‘Bir evlat daha kaybetmeyelim’
Başka iş cinayetleri yaşanmasın diye adalet mücadelelerini sürdüreceklerini söyleyen Çolak, “Mücadelemiz yeni Soma’lar yaşanmasın diye. Soma’dan sonra yüzlerce işçi kaybettik. Ailelerinin yanındaydık. Acılarımız ortak, söylemlerimiz ortak. Ne olursa olsun biz evlatlarımız için mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu ülkede herkes için adalet aramaya devam edeceğiz” dedi.
‘Kararı okuyup kaçtılar’
Soma Katliamı’nda iki kuzenini kaybeden Soma Davası’nın avukatı Berrin Demir, yargılama sürecinde çok fazla usulsüzlüklerle yaşandığına dikkat çekti. Demir, “Duruşmalar sürerken meslek hayatımda hiç görmediğim şeyler oldu. Savcının mütalaa okuması için kendimizi paraladık. Mahkeme heyetinin hepsi değiştirerek farklı illere sürdüler. Önceki mahkemenin kabul etmediği sanıkların tabiri caizse abuk sabuk taleplerini zamana yayarak sulandırarak olayın ciddiyetini ve ağırlığını sürdürmeye yönelik yaptıkları manevraların bir kısmını kabul etti. Sonuç olarak davayı uzattı ve seyreltti. Sonunda kendisini oraya getiren iradenin talimatıyla olmalı ki savcının iddianamesinden bile daha geri mahkeme kararları verdi. Kararı okuyup salondan kaçtılar. Aileler perişan oldu. Daha güçlü bir şekilde sesimizi yükselteceğiz diye beklerken öğrendik ki bu kadar önemli bir olayda duruşma açmadan büyük dosyada kendi kendilerine dosya üzerinden karar verip Can Gürkan’ı tahliye etmişler. Bu da akıl alır gibi değil hiçbir hukuki yanı yok. Yeni getirilen infaz düzenlemesiyle ile çok çok az cezalarla serbest bırakacaklar. Dosya şuan Yargıtay’da” dedi.
‘Göz göre göre öldüler’
Türkiye’de yılda en az 4 kez maden katliamı meydana geldiğine dikkat çeken Demir, AKP’nin maden patronlarını koruduğunu vurguladı. Demir, Türkiye’de yaşanan iş cinayetlerinin asıl sorumlusunun AKP ve sermaye güçleri olduğuna işaret etti. Demir, “Toplu ölüm olmadığı sürece iş cinayetlerini kimse artık algılamıyor bile. Her gün iş cinayetleri yaşanıyor. Dolayısıyla bir devlet politikası. Salgın var, bu salgına rağmen madenler işletilmeye devam ediyor. İşçiler göz göre göre Soma’da ölüme gönderildi. Hala da ölüme gönderilmeye devam ediyor. Gerçekten dava süreçlerinde gördük ki inanılmaz denetimsizlikler ve ihmaller vardı. İşçiler kara düzende çalışıyordu. İşçilerin hepsi hastaydı. Her gün ocak ağzında işçilere şeker ikram ediliyormuş gibi akşamdan tek tek kestikleri ağrı kesicileri veriyormuş sıhhiye memurları. İşçiler ağrı kesici alıp iniyormuş madende çalışmaya. Amaç yeter ki çarklar durmasın, yeter ki üretim durmasın. Hiçbiri görevlerini yapmıyor, yaşananları görmezden geliyor” diye konuştu.
‘Tazminatlar hala ödenmedi’
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nında asıl sorumlular arasında olduğunu hatırlatan Demir, işçilere ve ailelere tazminat haklarının ödenmediğini aktardı. Demir, “İdare Mahkemelerinde Çalışma Bakanlığı tazminatları ödedi fakat Enerji Bakanlığı ailelere 1 kuruş para ödemediği gibi yürütme mahkemesine başvurarak yürütmenin durdurulması kararı çıkarıldı. Ailelere para ödememek için Enerji Bakanlığı ‘Yürütmeyi durdurma kararı aldık, karar kesinleşince gelin’ diyorlar. Hakim değişikliği olduğu için, şu ya da bu nedenlerle hala sürünmekte olan tazminat davalarıda var” diye belirtti. Dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız herhangi bir ceza almazken “İki gündür aynı gömleği giyiyorum” sözleri çok tepki çekmişti.
‘Sonuna kadar mücadele’
Adalet mücadelesine sonuna kadar devam edeceklerinin altını çizen Demir, “Soma’yı unutturmamak için tekrar yaşanmaması için elimizden ne geliyorsa yapmaya devam edeceğiz. Baroları ortadan kaldırmaya çalışılarak, avukat arkadaşlarımızı tutuklayarak bizleri susturamayacaklar” diye konuştu.
‘Kötünün de kötüsü oldu’
Davanın avukatlarından Can Atalay, Soma davasının en başından itibaren el çabukluğu bitirilmeye çalışıldığını söyledi. Dava sürerken işçi ailelerinin avukatı Çağdaş Hukukçular Derneği(ÇHD) Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı’nın tutuklandığını hatırlatan Atalay, “Ailelerin ve avukatların ısrarlı çabaları ve takipleriyle bu mümkün olmadı. Olayın nasıl olduğu ve 301 işçinin göz göre göre ölüme gönderildiğine ilişkin hiçbir kuşku kalmadı. Fakat patronun avukatlarının şikayetleriyle Manisa’da bizden gizli ama patronlara açık bir dosya gerekçe gösterilerek yargılama son aşamada bloke edilerek uzatıldı. Mahkeme heyeti görevden alındı ve asıl almaları gereken cezaların çok çok altında cezalar verildi. Biz bunu eleştirirken daha da kötü bir şey İstinaf Mahkemesi tarafından yapıldı. Yerel mahkeme sanıkların madencilik faaliyetleri yapamayacaklarını karar alırken İstinaf Mahkemesi bu kararı kaldırdı. Biz bunu eleştirirken daha da kötüsü oldu adına infaz düzenlemesi denilen kısmi af ile bu sanıkların cezaları önemli oranda indirildi. Bunu kabul etmiyoruz. Soma’da neden avukatlık yaptınız diye soru soruldu avukat arkadaşlarımıza. Bu soru dahi başka diğer tartışmaları ortadan kaldırır” dedi.
Fıtrat demişti
Katliamın ardından Soma’ya gidip basın açıklaması yapan dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’a gazetecilerin sorumluluk kime ait sorusuna, “Biraz geçmişe gidiyoruz” diyerek 1800-1900 yıllardan örnekler vermişti. Erdoğan, o konuşmasında, “Bu ocaklarda bu tür kazalar sürekli olan şeyler. Literatürde iş kazası denilen olay vardır. Bunun yapısında, fıtratında var. İş kazaları sadece madenlerde olur diye bir şey yok. Hiç kaza olmayacak diye bir şey yok” demişti. Türkiye’de son 18 yılda 25 binden fazla işçi iş cinayetinde yaşamını yitirirken pek çok işçi meslek hastalığına yakalandı.