Yedi erkek kardeşti onlar. Yedi partizan. 28 Aralık 1943 gecesinde aynı duvarın dibine dizdiler yedisini de. Bir fotoğraftan geriye, ‘komutan’ babaları, anne ve kızkardeşler kaldı. Ve onların mirasını devralan onurlu torunlar…
Arif Mostarlı
Yan tarafta gördüğünüz siyah beyaz fotoğraf, Cervi ailesine aittir. Ortada, baba Alcide Cervi ve anne Genoeffa Cocconi var. Diğerleri, iki kızları, Diomira ve Rina. Ve yedi erkek çocuk: Gelindo, Antenore, Aldo, Ferdinando, Agostino, Ovidio ve Ettore… Aynı anda katledilmiş yedi kardeş…
Her çocuğa nasip olmayacak bir yaşamdı onlarınkisi. O günlerde 4 aylık bir bebek olan Adelmo Cervi, (Aldo’nun oğlu) yıllar sonra bir röportajında, “Nasıl Komünist oldun” sorusuna “Babamın suçu. Doğmadan önce öyleydim” diye yanıt vermekte haklıydı, gerçekten de aile ta dedelerden kalma isyancı değerlere sahipti. Büyükbaba Agostino, 1869 vergi isyanının liderlerinden biriydi. Üç çocuğu vardı, Pietro, Emilio ve Alcide. Dördüncü olarak da Ettore evlat edinilmişti.
Oğul Alcide’nin ikisi kız tam dokuz çocuğu oldu. 1930’lara doğru Alcide, ailesiyle birlikte babasının evinden ayrıldı ve Campi Rossi bölgesinde çiftçilik yapmaya başladı. Eşi Genoeffa’nın güçlü kişiliği, Alcide’nin inadı ve çocukların gayretiyle işlerini geliştirirler ama bir yandan da sosyalist fikirleri gereği kooperatifler, halkevleri, ailenin yaşamının her zaman bir parçasıdır. 1930’larda Cervi’lerin evi artık neredeyse bir komün gibidir ve yükselen faşizme karşı gerçek bir muhalefet yuvası haline gelmiştir. Alcide, bütün çocuklarını anti-faşist olarak yetiştirirken, çiftlik Mussolini karşıtı bildirilerin basıldığı bir gizli matbaa işlevi de görmektedir.
Ev yapımı gerilla
Alcide ve oğulları daha sonra kendilerini bir partizan grubu olan ‘Banda Cervi’ (Cervi Çetesi) olarak örgütlediler. Baba komutan, çocuklar savaşçı! Mussolini bile Cervi’lerin dosyasında ‘yedi kardeş’ yazan yere kırmızı kalemle ünlem işareti koyarak şaşkınlığını ifade etmişti. ‘Banda Cervi’ bu süreçte, bölgede fırtına gibi esiyor, faşist yönetime ağır darbeler vuruyordu.
Temmuz 1943’te, müttefiklerin Güney İtalya’yı işgal etmesinin ardından faşist hükümetin çöktüğü ve Mussolini’nin tutuklandığı haberi bölgeye yayılınca halk sokaklara dökülürken, Cervi ailesi şenliklere katılarak köydeki yüzlerce kişiye muhteşem bir spagetti ziyafeti veriyordu.
Ama sorun henüz bitmemişti. Almanlar tarafından kurtarılan Mussolini, ülkenin Alman işgali altındaki kuzeyinde, bir Nazi uydu devleti olan İtalyan Sosyal Cumhuriyeti’nin başına geçince, Cervi kardeşler yeniden kendini dağlara vurdu. Po Vadisi’nin güneyindeki Apenin dağlarına çekildiler, burada faşist orduyla ve Alman işgalcileriyle savaşmak için yeni partizan birimleri kurdular. Elektrik hatlarını sabote ediyorlar, polis karakollarına saldırıyorlardı. Nihayet, 24 Kasım 1943’te ailelerini ziyaret ettiklerinde çiftlik evinde kuşatıldılar. Mussolini’nin Ulusal Cumhuriyet Muhafızları, çok kalabalık bir güçle gelmişti bu kez. Silahlı çatışma uzun sürdü ama sonunda bütün cephaneleri tükenince Cervi kardeşler ve yanlarındaki iki Rus partizan teslim olmak zorunda kaldılar.
Aynı duvarın dibinde
Aynı günlerde Modena’da faşist bir şefin öldürülmesi, tam da bir bahane olmuştu. Yedi erkek kardeş, paramiliter karagömlekliler tarafından 28 Aralık 1943 gecesi, hücrelerinden çıkarılıp Reggio Emilia’daki atış poligonuna götürüldü. Hepsi aynı anda kurşuna dizildi. Aynı cezaevinin başka bir bölümünde olan baba Alcide’nin haberi yoktu. Hatta öyle ki, Alcide, 8 Ocak 1944’teki müttefik bombardımanı sırasında hapishaneden kaçtığında oğullarının ölümünü öğrendi. Anne Genoeffa ise 10 Ekim 1944’te faşistler, tekrar gelip evi ateşe verdiklerinde kalp krizi geçirdi; yedi evladını birden yitirmenin acısıyla zaten yıpranmış olan kalbi, daha fazlasına dayanamadı ve 14 Kasım’da yaşamını yitirdi. Alcide, çocuklarının cenaze törenini ancak 1945’te yapabilecekti.
Yetimliğin acısı ve onuru
Şu anda İtalya’da faşizme, yabancı düşmanlığına, savaşa karşı mücadelenin en önemli figürlerinden biri olan ve uluslararası “Kürtlere Adalet İnisiyatifi”nin de üyesi olarak birçok kampanyaya katılan Adelmo Cervi, babası Aldo ve diğer altı amcasının onurlu mirasını sürdürürken, kitabında Cervi kadınlarını da ihmal etmiyor. “Benim için ailenin kadınları erkeklerden bile daha güçlüydü” diyor kitabında ve tek tek kadınların yaptıklarını ilk kez anlatıyor.
Güçlü bir devrimci o. Cervi geleneğini her yerde temsil ederken sözünü de hiç sakınmıyor.
Ama yine de yetimlik zor zenaat! “Babamı özledim” diyor bir yerde, “İdam edildiğinde ben dört aylıktım. Ve annemi de özledim. Çünkü çiftlikteki kadınlar yedi erkek kardeşin ölümünden sonra durmadan çalışmak zorundaydılar. Bana sarılacak ya da bana hikâyeler okuyacak kimsem yoktu.”
Yetimlik zor zenaat. İnsanın soyadı Cervi bile olsa…