25 yıldır tanırım.
Dün kadar yeni, asırlar geçmiş kadar kadim bir tanışıklık…
Hep alınteri ile çalışıp kazanan…
Kazandığını paylaşan, yüreğini herkese açan… İhanet hariç her suçu, her günahı hoş görüp bağışlayan…
Engin yürek sahibi bir insan.
Dikkat buyurun insan!
Öyle laf olsun diye insan olan değil, sahiden insan!
Vicdanlı, insaflı, inançlı ve ilkeli…
Nerde bir düşkün bilse yanına koşan.
Bildiği ve inandığı doğrudan şaşmayan… Bildiğini ve inandığını söyleyen, yaşayan…
Sözü, özü bir olan.
Kendiyle, çevresiyle, doğayla barışık yaşayan.
Kalbi merhamet ve şefkatle dolup taşan…
Mehmet Pala;
Mazlumun dostu.
Mağdurun yareni.
Mahrumun umudu…
Adı bilinmez ama hüneri sınırları aşar.
Kobani “düştü düşecek” denildiği zaman, “hayır o düşmeyecek” diye haykıranlarla omuz omuza çadırdan çadıra sırtında yük taşıyıp halkının yanında olmaktan bir adım geri durmadan koşan; yiğitliğin, mertliğin adıdır Mehmet Pala!
Cizre’de insanlar günlerce evlerinden çıkamazken, ölüm Cizre sokaklarında devriye gezerken orda olmayı canı pahasına göze alıp eldeki imkanlarla topladığı yardımları kurduğu “Alikar” yardımlaşma derneği adına mahsur ve mağdur halka ulaştırmaya çalışan cesaret ve metanet örnekliğinin sembolüdür Mehmet Pala!
İnsanları ırk, din, dil, mezhep, meşrep ayırımı yapmadan kucaklayan; zalim ve zalimden yana olunmadığı sürece herkese sevgi ile yaklaşan muhabbet deryasıdır Mehmet Pala.
Riha’nın risalet ve nübüvvet kokan toprağının bağrından çıkan, resul ve nebilerin öğretilerinin yolcusudur. Nemrud’un karşısında İbrahim’dir. Çağdaş putları kıran İbrahimi bir sestir. Putların tepesine inen İbrahimi baltanın muasır taşıyıcısıdır. Sabrıyla Eyyub’un talebesidir.
Çayhanede demlenen her çay ile ruhları demleyen; bir uğrayanın bir daha uğramak istediği sohbet ehli, muhabbet fedaisi bir sufidir.
İrfan ehlinin tüm emarelerini taşıyan çağdaş bir Pir Sultan, yaşayan bir Hacı Bektaş’tır.
Çayhanede sadece demlenilmez, çiçek büyütülür. Bakıp büyütmek taahhüdünde bulunan herkese karşılıksız çiçek verilir.
Canlının her türlüsüne sahip çıkma şuur ve bilinci aşılanır çayhanede. Çayhane bir mekteptir, bir ekoldür.
Sinema severler için bir okul, sanat severler için bir atölye, edebiyat severler için bir divan, irfan severler için bir dergahtır. Bütün bunlar orda Mehmet Pala olduğu için vardır.
Ve artık bir süreliğine Mehmet Pala orda yoktur. O bir süreliğine Hz. Yusuf gibi sultan tarafindan zindana mahkum edilmiştir.
Sultana kimsenin söylemeye cesaret edemediğini söylediği için; hakkın ve halkının sesi olduğu için o bir zindan tutsağıdır.
O artık zindanlardan taşarak büyüyecek bir siretin yolcusudur. Zindan onu pişirecek, onu yoğurup aramıza daha dingin ve daha güçlü dönmesine aracı olacak.
Zindanlar yiğitlerin Nirvana’ya çıkışlarının basamaklarıdır. Pala o basamakları tırmanarak çıkacak ve dönecek aramıza.
Selam olsun eğilmeden bükülmeden yaşayan dosta. Seni özleyeceğiz elbet! Ama özlemimizi biriktirip güzel günlere hazırlanacağız. Sabır ve metanetle yolunu gözleyeceğiz.
Kobani muhacirleri için alikarlik görevini ifa ederken ekibindekilere söylediği söz tarihe geçecek vesikadır: “Yardım dağıtırken sakın ha resim çekmeyin. Kobani halkı onurludur, onları incitmeyin.”
İşte Mehmet Pala onura bu kadar değer veren; onur sahibi ve onurlu olmaklığın bedelini ödeyen örnek bir insandır.