Bişar İçli
Tarihsel süreç içinde baktığımız zaman, her süreç kendi insanını yaratırken, aynı süreçlerin insanları da yarattığını görebilmekteyiz. İnsanın toplumsal bir varlık oluşu hakikatinin yanında mekânla ve zamanla bağlı olarak ele alınışı da bunu doğrular niteliktedir. Mesela son süreç açısından bakınca bir anlamda toplumun içine girdiği ruh hali, karşıt olduğu kadar önünde duramayacağı durumlarda dahi ve ilk andaki karşıt duruş bile, bir anlamda karşıdakine benzeşmeyi yaratırken, artık her-kes, bir bakıma herkesleşmektedir. Ve topluma deli gömleği giydirilmekle kalınmayıp, ötesinde sisteme göbek bağıyla bağlanışında ifadesi olabilmektedir. Bu tamamen sistemin şekillendirmek istediği birey profilidir, zira önce bedeni taşıyan kafaya ve ruha zihniyet aşılanır, aşılanan zihniyet ile kendisine itaat eden, aslında bir anlamda hiçleştirilen birey yaratılmış olurken, sistemce de sevilir, örnek gösterilmeye çalışılır ve bu şekilde sistemin yarattığı sürecin insanı yaratılırken, modernite ebedileştirilmek istenir.
Mesela tekçi bir zihniyet yaratımını önceleyen sistemlerin, devlet dairesindeki müdürü, tarlada çavuşu, köyde ağası, mahallenin ‘dayısı’ ve bina yöneticisi… Doğrusu çok şey sayılabilir burada, fakat konumuz değil, meselemiz “bina yöneticisi”, bu nedenle bu kadar örnek yeterli… Meselemiz Diyarbakır’dan fakat tipik bir “yönetici-yönetme” meselesi aslında, birkaç apartmandan oluşan bir site ve tabi ki sistemin prototipini görebileceğiniz bir site. Öncelikle bir sistemin yarattığı yönetici profilini hayal etmek gerekiyor, ilk olarak herkesi itaat ettirmektir işi, sonrasında bunun araçlarını genişletmesi gerek, bu sebeple kararlarını tartışmaz hale getirecek. Bunu da özellikle tabi ki tebaa haline getirdiği topluluğu da işe ortak etmek isteyecektir, zira günahı da ona yığması gerekmektedir.
Olaya gelirsek, 4 bloklu apartman ve sadece bir blokun yöneticisi, siteye oyun alanının yapılması gibi bir zarif istemle durumu bina sakinlerine açar, hal buyken bina sakinleri kabul eder. Sonrasında ise bina sakinleri şart koşarlar; kimyasal bir inşa olmaması, bunun yanında ağaçların kesilmemesi özellikle istenir. Ve bina sakinleri bir sabah uyanınca yöneticinin ağaçları kestiğini görür, ağaçlara gelirsek kimisi 20-30 yıllık, kimisi yeni fidan ağaçlar. Bu biraz da ülkemizdeki ÇED raporu süreçlerine benziyor, halka adetten danışılır gibi yapılır ama halkın reddettiği ne varsa onlar yapılır. Bina sakinlerinin belediyeye şikâyeti sonrası alana gelen zabıtanın, doğrusu Kayapınar Belediyesi kayyım zabıtasının aynı şeye hizmet ettiğinden olacak ki, seslerini çıkarmadan kalkıp giderler.
Bundan sonrası daha bir felaket. Ağaç kesilen yere bir kere de beton dökülmesi ve traji-komik olan; bunun çocuk alanı olacağını iddia etmek. Zira bir çocuk betonla mı daha iyi bağ kurar, yoksa ağaçla mı, börtü böcekle mi? Doğrusu bir Ortadoğu ülkesi için pek de yerine oturmuş kodlar değil bu durum, zira insanlar önce sadece bir gün daha fazladan nasıl yaşanırı düşünmekte ve fakat gün be gün ne zaman öleceğini kestirememektedir.
Bir de yönetmelik demişken, akıllarda bir soru uyanıyor, herhangi bir site içindeki bu kamuya ayrılmış bir alan olduğunu düşünürsek, ağaç kesmenin herhangi biz cezai yaptırımı var mıdır sorusu? Haliyle biraz yasal yönden araştırma yapınca şunu görebiliyoruz; kendi mülkünüzdeki ağaçları izinsiz kesmeniz bir sorun yaratmamaktadır fakat kamu alanındaki ağaçlar için izin alınmalı, aksi takdirde kamu alanındaki ağaçları kesmenin cezası 10 aydan başlar. Doğrusu burada da bir tezatlık göze çarpıyor, kendi mülkünde olması neden bir cezaya sebep olmuyor, zira yetişkin bir ağaç, bir saatte ortalama 2.3 kg karbondioksiti bünyesine alır, fotosentezle 1.7 kg oksijen üretirken, bir ağacın bu denklemde eksik olduğunu hayal etmeyi size bırakıyorum…
Doğrusu başta belirttiğimiz gibi yaratılan süreç, toplumun en küçük katmanından, makro ölçekte kesimlere kadar, topluma giydirilmek ve şekillendirilmek zihniyeti neyse, oluşturulmak istenen prototip insan da odur. Son süreçte ülkemizde betondan nefes alamazken, doğa talanına dayalı, yerçekimine meydan okuyan rezidans siteler ve sadece yönetmelikte belirlenen yeşil alan miktarı kadar göstermelik ağaçlar, sırf adetten uygulama olan çocuk alanı kurmak. Doğrusu bu artık toplumun bir zihniyetidir ve bu zihniyetle herkes bir anlamda benzeşmekte, aynılaşmaktadır.
Ve her-kes kendi cenneti uğruna, bir cehenneme bizi mecbur etmektedir…