Koronavirüs belasından dolayı zor günlerden geçiyor insanlık. En acısı da karantinada yalnız başına ölmek. Sevdiklerinin elini tutmadan, vedalaşmadan, son isteğini söylemeden ölmek ne büyük acı. Geride kalanlar için de ne büyük kahır. Koronadan ölmese de kahırdan ölecek insanlar. Peki insan kahırdan ölür mü? Siyo ile Zelixan öyküsünü duyduğumda çok düşünmüştüm. Kahır düşmeyiversin insanın yadına, oturmayı versin yüreğine. Bazen yavaş yavaş yiyip bitiriyor insanın ömrünü, bazen de birden bire.
Acı olay 1900’lü yılların başında Pazarcık’ta yaşanmıştı. Beş kardeşin ortancası Siyo komşu köyden Zelixan ile evliymiş. Zelixan ay parçası, uzun boylu, kumral ve yeşil gözleri ile aşiretin en güzel kadınıymış. Siyo da dağ gibi bir adam…
Evliliklerinin onuncu yılı olmasına rağmen çocukları olmaz. Kardeşleri, çocukları olsun diye Siyo’yu yeniden evlendirmek isterler ama Siyo, Zelixan’a kıyamadığından razı olmaz. Ailedekiler, Siyo’nun neden razı olmadığını anladıklarında, Zelixan’ı sıkıştırmaya başlarlar; öyle acı laflar ederler ki, Zelixan canından bezer, yüreğine taş basıp, Siyo’ya rica eder.
Siyo yok demesine yok der, lakin Zelixan’ın üzülmesinin önüne de geçemez. Kendini yiyip bitiren Zelixan, dert olur Siyo’ya ve derken dağ gibi adam yekten erimeye başlar, yataklara düşer; yemeden, içmeden kesilir, ateşler içinde yanar, öksürük içini parçalar, kanatır, gözlerinin akına kadar sapsarı kesilir. Hastanenin, doktorun olmadığı zor zamanlardır; gelen hekimler kara sarılık derler.
Bir gün Zelixan ile odada yalnızlarken, dışarıdan kadınların kavga sesi gelir. Siyo sebebini sorar; Zelixan cevap veremez, ağlar. Siyo kavganın sebebini bilmektedir; Gelinler, ölümden sonra Zelixan’ın hangisine kuma olacağının kavgasını etmektedir. Bu ölümden beter kahreder. Karar verir, ölmeden önce, tüm karşı koymalara rağmen, Zelixan’ı baba evine gönderir.
Zelixan’ın gittiği günün gecesi ağırlaşır ve sabaha doğru saat üçte ruhunu teslim eder. Siyo’nun eriyen bedenini soğuk teneşire yatırırlar, aşağıdan bir atlı girer köye, gelen Zelixan’ın yeğenidir; kara haber getirmiştir, Zelixan da baba evinde gece saat üçte ölmüştür.
Siyo ve Zelixan ayrı köylerde, aynı gece ve saatte, ruhlarını teslim etmişlerdi. Kahır, kara sarılığın sebebiydi, karaciğeri bitirip, canını alıyordu insanın; en çok da erkeklerin.
Ve Siyo’nun acısına dayanamayan Zelixan, aynı gece ve aynı saatte yine kahırdan ölüyordu. Araştırdığımda bu acının isminin dahi konulduğunu öğrendim; ‘kırık kalp sendromu’ demiş bilim insanları buna, en çok da kadınlarda görülüyormuş; duygusal olarak sarsıcı bir durumda, stres hormonu aşırı yükseliyor, kalp büyüyor ve kalp kasları bu ani değişimi kaldıramadığından insan yaşamını yitiriyor. Kahrından ölmüştü Zelixan.
Koronadan ölmese de kahırdan ölecek insanlar. Kahrı bölüp yüreğe yük olmaktan çıkarmak lazım.