Aysel Tuğluk’un da birçok hasta tutuklu gibi inadına insan haklarından mahrum bırakıldığını ifade eden DİB üyesi Nesteren Davutoğlu, Tuğluk’un tahliye edilmemesinin sebebinin baskıcı iktidar olduğunu söyledi
Cezaevlerinde durumu ağırlaşan tutuklulardan biri olan Aysel Tuğluk 2016 yılından beri Kandıra 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde. Kocaeli Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’ndaki 9 uzman doktorun hazırladığı rapora göre demans hastası olmasına ve hapishanede kalamayacağı belirtilmesine rağmen Adli Tıp Kurumu birçok tutuklu hakkında verdiği gibi tersi yönde rapor verdi. ATK’nin bu siyasallaşan yapısına karşı her geçen gün farklı çevrelerden tepkiler gelmeye devam ediyor. Başta kadın örgütleri olmak üzere birçok kesim gerçekleştirdikleri eylem ve kampanyalarla Tuğluk’un serbest bırakılmasını talep ediliyor. Bu kapsamda İstanbul’da Demokrasi İçin Birlik üyesi Nesteren Davutoğlu ve Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP) Sözcüsü Sevtap Akdağ, geçtiğimiz günlerde Adalet Bakanlığı’na faks çekildiğini belirterek Tuğluk’un durumuna dikkat çekti.
‘Faşizan bakış ülkeyi bölüyor’
Adaleti olmayan bir ülkenin temellerinin sarsılmayla yüz yüze olduğunu ifade eden DİB üyesi Nesteren Davutoğlu, Tuğluk’un tedavi edilmesinin demokratik hakkı olduğuna dikkat çekerek “Birçok tutsak arkadaş inadına yapılır gibi insan haklarından mahrum bırakılıyor. Aysel arkadaşımızın her gün zorlaşan yaşam koşullarını, bizler de hissediyoruz. Tahliye edilmemesinin nedeni baskıcı iktidar” dedi. Barışın gerçekleşebilmesinin ön argümanının adaletin işlemesi olduğunu ifade eden Davutoğlu, faşizan bir bakışla ötekileştirmenin olduğunu ve bunun ülkeyi ikiye böldüğünü söyleyerek, “Bütün sorunlar tek bir aklın yansımasından kaynaklanıyor. Kadınlar uyanış içerisindeler, bilinçliler mücadele etmek için yan yana geliyorlar. Tutsaklar için insan haklarına uygun cezaevi koşulları ve tarafsız yargı olmalı” diye ifade etti.
‘Toplum rehin alınıyor’
Uzun süredir devletin siyasi tutuklular üzerinde devam ettirdiği “siyasi rehine” ve “intikam” politikalarının sonucu olarak baskı ve zorun arttırıldığını ifade eden Sevtap Aktağ da, “hasta tutsakların tahliye edilmemesi, ölüme terk edilmeleri son süreçte çok sayıda mahpusun yaşamını yitirmesine neden oldu. Bu durum uygulanan politikaların facia durumuna gelindiğini gösteriyor. Devlet bu politikalar ile toplumu cezaevlerinde rehin almaya çalışıyor” dedi.
‘Direnç ortaklığı kurulmalı’
Yapılanların intikam saldırıları dışında ele alınamayacağını belirten Akdağ, “Toplumun tecrit edilmesi için bir üst aşamaya geçiliyor. Aysel Tuğluk cezaevinde simgeleşen bir isim sadece. Orada yaşayamayacağına dair defalarca rapor alınmasına rağmen bunun görmezden gelinmesi ve emir komuta zinciriyle hazırlanmış raporlarla tahliye edilmesinin önünde engel oluşturulması ve bizim bu durumu değiştiremememiz, her birimizin sorgulanması gereken bir konu” olduğunu ve direnç ortaklığının bir an önce oluşturularak hak ihlallerine karşı daha yüksek ses çıkartmak gerektiğini söyleyerek tüm birçok kesimin bir arada hareket etmesi çağrısında bulundu.
Sistematik şiddet ayağı: Cezaevi
25. ve 26. dönem HDP Diyarbakır Milletvekili ve Türkiye Meclisi İnsan Hakları Başkanlık Divan Üyesi olarak görev yapan, şimdi ülke dışında yaşamak zorunda kalan Sibel Yiğitalp, Türkiye’nin, cezaevi ve tutuklu sayısında Avrupa birincisi olduğunu belirterek, 384 cezaevine bu yıl 18, 2024’e kadar da 40 tanenin daha eklenmesinin planlandığını söyledi. İktidarın kuralsız, nobran, kaba, hiçbir ilkesi olmayan ve hukuksuzlukta sınır tanımayan karakterde olduğunu ifade eden Yiğitalp, en az 100 Kürt tutuklunun, cezaları bitmesine rağmen infazlarının yakılarak tahliyelerinin ertelendiğini hatırlatarak, tutuklulara pişmanlık ve itirafçılık dayatıldığını belirtti.
Açıklamalarını devamında ağır hasta tutukluların ölüme terk edildiğini ve sonradan ‘ölü bulundu’ diye açıklama yapıldığını kaydeden Yiğitalp, “24 saat kameralarla izlenen, sistematik şiddete maruz kalan, psikolojik baskıya maruz kalan tutsak ölü bulunamaz, ancak öldürülür. Ağır hasta tutsakların tedavi olma hakkı, son günlerini dışarıda geçirme hakkı dahil bütün hakları gasp ediliyor, aslında ölümü hızlandırılıyor. Sonrasında dosyaya gizlilik kararı ve başka sebepler uydurularak bilgi aktarımı yapılmıyor” dedi.
Ağır hasta olmasına rağmen tutulmaya devam edilen Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk’un durumuna da değinen Yiğitalp, Tuğluk şahsında uygulanan politikanın, AKP-MHP iktidarının Kürt düşmanlığının cezaevi ayağı olduğunu ifade ederek “Mevcut iktidar, Kürtlerin legal siyaseti karşısında tutsakları rehine olarak görüyor, her Kürt direnişinde Kürt tutsaklara saldırıyor, öldürüyor, cenaze aracı vermesini engelliyor, hatta kefenlenmesini bile önlüyor. Bu düşman hukukunun da çok ötesinde bir uygulama” dedi.
Rozerin Gültekin / JinNews