Cezaevlerinde açlık grevi eylemi devam ederken, tutukluların sağlık durumu her geçen saat kötüye gidiyor. Av. Binici, hükümetin bir an önce adım atmaması halinde ciddi kayıplarla karşılaşılacağını söyledi
DTK Eşbaşkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in 8 Kasım 2018’de PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan mutlak tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı açlık grevi eylemi devam ediyor. Güven’in ardından 66 cezaevinde yaklaşık 300’ün üzerinde tutuklunun başlattığı açlık grevi eylemi 123. gününde devam ederken 1 Mart itibariyle tüm cezaevlerinde başlatılan açlık grevi eylemleri de yaklaşık 7 bin tutuklunun katılımıyla sürüyor. Şimdiye kadar 7’si tutuklu olmak üzere 8 eylemci tecridi protesto etmek için yaşamına son verirken, açlık grevi eylemcilerinin sağlık durumları ciddiyetini koruyor. Tutukluların açlık grevinde olduğu cezaevlerinden biri Tarsus Kampüs Cezaevi. Buradaki T1, T2, T3 ve Kadın Kapalı cezaevlerinde kalan hasta tutuklular hariç tam 133 tutuklu açlık grevinde.
‘Talepleri tecridin kaldırılması’
Açlık grevindeki tutukluların durumu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şubesi’ne bağlı avukatlardan oluşan Cezaevi İzleme Komisyonu tarafından gün gün takip ediliyor. Kurulan Komisyon Sözcüsü Av. Selçuk Binici, açlık grevlerinde gelinen noktayı Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Ergin Çağlar’a değerlendirdi. “Açlık grevleri başladığından bu yana bu konuda yaptığımız çağrılar, seçimlerden kaynaklı karşılık bulmadı” eleştirisinde bulunan Binici, birebir yaptıkları görüşmeler neticesinde tutukluların taleplerini şöyle sıraladı:” Tutukluların temel talebi, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve İnfaz Kanunu’nun başta Öcalan olmak üzere tüm tutuklulara uygulanması. Yine tecridin sonlanması ile yeni bir çatışmasızlık ve çözüm sürecinin başlamasını hedefliyorlar.”
‘Suyu bile kendileri içemiyor’
Bu taleplerin tamamen yasal talepler olduğunu vurgulayan Binici, eylemcilerin girdikleri eylem konusunda sağlam bir iradeye sahip olduğunu gözlemlediklerini de ifade etti. Süren bu eylemlere siyasi iktidar ve ana muhalefet tarafından sessiz kalınmasının üzücü olduğunu beirten Av. Binici, yine açlık gervinde gelinen aşama dolayısıyla ölümlerin yaşanmasının an meselesi olduğu uyarısında bulundu. Binici,”Tarsus’ta açlık grevine giren tutuklular 90 günü geride bırakmış durumda. Bizler tutukluların sağlık durumunun çok kötü olduğunu gözlemledik. Tutukluların 11 ila 20 arasında değişen kilo kaybı yaşadıklarını tespit ettik. Hatta bazılarının durumları o kadar kötü ki, görüşe çıkamamaları nedeniyle kendileriyle görüşemedik. 5 Ocak’tan bu yana eylemde olanların durumu çok daha ağır. Bazı tutuklular, suyu bile arkadaşlarının yardımı ile ancak içebilirken, bazıları artık yutkunamadıkları için vitamin haplarını alamaz durumda” diye konuştu. Av. Binici, kamuoyunda yaşanan sessizlik nedeniyle eylemcilerin canlarını feda edecek bir duruma geldiğini, bunun önüne geçmek için ise kendi aralarında nöbet sistemi oluşturduklarını paylaştı. Binici,”Ölümlerin yaşanmaması için iktidar ve ana muhalefet başta olmak üzere tüm siyasi partilerin tutukluların taleplerini dikkate alıp, İnfaz Yasası’nda Öcalan’ı da kapsayacak bir yol haritası çizmeleri gerekiyor. Ve bu adımı da biran önce atmaları gerekiyor” dedi.
‘Emek verdiğimiz özgür yarınlardır’
İmralı’daki tecridin kaldırılması talebiyle yaklaşık 7 bin tutuklunun 1 Mart’ta dahil olduğu süresiz dönüşümsüz açlık grevi eyemleri sürüyor. Tecride karşı açlık grevinde olan bu isimlerden biri, Şırnak T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Silopi eski ilçe başkanı Bahattin Alkış. 2009-2010 yılları arasında bu görevde bulunan Alkış, 2011 yılında yapılan ‘KCK’ operasyonları kapsmaında tutuklandı. Alkış, kendisinin de 1 Mart’ta dahil olduğu eylemlerine dair ailesi aracılığıyla mesaj gönderdi. Leyle Güven öncülüğünde başlayan açlık grevlerine de 31 Ocak’ta dahil olduğunu belirten Alkış, Şırnak Cezaevi’nde 20 arkadaşıyla birlikte kararlı ve iradeli bir şekilde eylemlerini sürdüklerini aktardı. Alkış,”Bilinmelidir ki içinden geçtiğimiz bu zorlu sürecin bizi taşıyacağı yegane liman, kuşkusuz özgürlük limanıdır. Tarih bizlere diyor ki; halkların haklı mücadeleleriyle özgür bir dünya kurulur. Bedeli ağır olsa da umut edip, emek sarf ettiğimiz özgür ve onurlu yarınlardır. Bütün yurtsever halkımızın bize moral vermesini bekliyoruz” diye konuştu.
Doktorlar politik tutumla yaklaşıyor
Öcalan’a yönelik tecride son verilmesi talebiyle açlık grevinde bulunan binlerce tutukludan biri de de Sinan Çelik. Urfa 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan Çelik 5 Ocak’tan beri açlık grevi eyleminde. 4 yıldır cezaevinde olan 24 yaşındaki Çelik’in annesi Şöhret Çelik, 3 ayı aşkın süredir açlık grevinde olan oğlunun artık telefonda konuşacak halinin dahi kalmadığını dile getirerek, eylemcilerin sağlık durumuna dikkat çekti. En son telefonla görüştüğü oğlu Çelik’in,”Cezaevinin tutumu insani ve hukuki değildir. Başlattığımız günden beri düzenli bir sağlık kontrolü yapılmıyor. Verilen vitaminler ise vitamin ihtiyacımızı karşılamıyor. Görevli hekimlerin tavrı hekimlik etiğine uygun değildir. Nadir de olsa kontrole geldikleri zaman bize karşı politik tutum sergilemektedirler. Sağlık sorunları ve kilo kaybım başladı. Taleplerimiz kabul edilene kadar grevi bırakmayacağım” dediğini aktaran anne Çelik, başta Adalet Bakanı olmak üzere devlet yetkililerine tecridi kaldırmaları için çağrıda bulundu.
Acun: Siz de ses çıkarın
İzmir Ödemiş T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan 22 yaşındaki Süleyman Acun, 1 Mart’tan bu yana Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı açlık grevi eylemini sürdürüyor. Acun, 90’lı yıllarda devletin baskısından ötürü Mardin’in Dargeçit ilçesinden Adana’ya göç etmek zorunda kalan ailenin 7 çocuğunda biri. 2016’dan bu yana tutuklu bulunan Acun, en son 3 Nisan’da görüştüğü ailesine”Direniyoruz. Taleplerimiz gerine getirilene kadar mücadele edeceğiz. Siz de dışarıda ses çıkarın” dedi.
Açlık grevi eylemcisi bir gözünü kaybetti
İzmir’in Aliağa ilçesinde bulunan Şakran 1 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde 5 Ocak tarihinden bu yana açlık grevinde olan yazar İlhami Çınar’ın sağlık durumunun kötüye gittiği kaydedildi. Tekerlekli sandalyeyle görüşe çıkabilen Çınar’ın, bağırsaklarından kan geldiği belirtildi. Ağabeyi Çınar ile telefonla konuşan İslam Çınar, ağabeyinin sağlık koşullarının kritik aşamada olduğuna dikkat çekerek, bağırsaklarından kan geldiğini ve bir gözünü kaybettiğini söyledi. Ağabeyinin tekerlekli sandalyeyle görüşe çıkabildiğini belirterek,” Artık kalkamayacak durumda. Kaldırıldığı hastanede ameliyat olması gerektiği söylenmiş. Açlık grevinde olduğundan dolayı ameliyat edilemiyor” dedi.
Ölümlere seyirci kalmayın
Ağabeyinin halka çağrıda bulunduğunu belirten Çınar,”Ağabeyim her şeye hazır olduklarını söyledi. ‘Şehadete adım atıyoruz. Halkımızdan tek isteğimiz, sesimize ses olsunlar’ çağrısında bulundu. Adalet Bakanlığı ölümlere seyirci kalmasın. Bir an önce adım atılmalı” diye konuştu. Çınar, ağabeyinin durumuna ve maruz kaldığı hak ihlallerine karşı İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi’ne hukuki yardım talebinde bulundu.
‘Bu direnişe sesiz kalmayalım’
Leyla Güven öncülüğünde binlerin sürdürdüğü açlık grevi eylemine destek için Van’da başlatılan süreli-dönüşümlü açlık grevi eylemi devam ediyor. 11 Nisan’da başlayan ilk 9 kişilik grubun 3 günlük eyleminin ardından önceki gün 10 kişilik grup eylemini devraldı. Açlık grevindeki Seyit Kılıç, dünyanın görülmemiş bir eyleme tanıklık ettiğini dile getirerek,”Biz de bunların eylemlerine ses çıkarmak için destek veriyoruz. İnsanlarımız 7 bin kişinin eylemini basit görmemeli ve buna sessiz kalmamalıdır. Ülkeyi yöneten iktidar, kendi çıkarları için bu tür eylemleri bastırma çabası içerisinde. Fakat bunu başaramayacaklar. Yarın öbür gün bu onların önüne çıkacaktır ve vicdanlar rahatsız olacaktır. Bu katı tavırlarından hükümet biran önce vazgeçmelidir” diye konuştu.
HDP Mersin il binası ablukaya alındı
Mersin İl Örgütü binasında süreli dönüşümlü açlık grevi eylemi başlatan annelerin eylemi nedeniyle polis önceki gece saatlerinde zırhlı araçlarla binayı ablukaya aldı. Burada eylemini sürdürenleri ziyaret eden 2 yurttaşı alıkoyan polisin, eylemin bitirilmemesi durumunda kendilerini bırakmayacaklarını söyledikleri belirtildi. Polisin 2 yurttaşı alıkoyması ile beraber il binasına gelen avukatlar, bu tavrın hukuki olmadığını dile getirerek savcılık kararlarının olup olmadığını sordu. Bunun üzerine polis, savcılık kararını daha sonra alacaklarını söyledi. Eylemini sürdüren anneler ile görüşen il yöneticileri, polislere”Anneler eylemlerini bırakmayacaklarını söyledi” dedi. Polis ise eylemin bitirilmemesi için yarına kadar bekleyeceklerini ifade ederek il binasından ayrıldı.
‘Başka cenaze çıkmasın’
Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması talebiyle Urfa T Tipi Kapalı Cezaevi’nde olan Ali Erden (27) 5 Ocak’tan bu yana açlık grevinde. Erden’in annesi Remziye Erden, oğlunun 8 yıldır cezaevinde olduğunu ve 17 yıl hapis cezası aldığını söyledi. Oğlunun 103 günde 17 kilo kaybettiğini belirten anne Erden, açlık grevine karşı sessizliğini sürdüren hükümetin 3 maymunu oynadığını ifade etti. Aileler olarak hükümeti adım atmaya çağıran Erden şunları söyledi:”Eğer bu ülkede yasalara uyuluyorsa tecridin kalkması gerekiyor. Benim oğlumda bir hükümlüdür. Nasıl ki ben bugün oğlumun görüşüne gidip ve oğlumu görebiliyorsam aynı şekilde Abdullah Öcalan’ın ailesi ve vasisi de gidip onu görebilmelidir. Öcalan üzerinde uygulanan tecrit tek kelimeyle yasa dışı bir uygulamadır. Biz de aile olarak tecridin kaldırılmasını istiyoruz.” Erden, sözlerini”Bizler cezaevlerinden tabutların çıkmasını istemiyoruz. Hükümet artık ikiyüzlülüğü bırakıp sesimizi duysun. Bizim tek isteğimiz budur” diyerek noktaladı.
Hukukçular: Kesin çözüm bulun
İstanbul Hukuk Kurumları Koordinasyonu, devam eden açlık grevlerine ilişkin Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi C kapısı önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamayı yapan Avukat Several Ballıkaya açlık grevlerinin sürmesi sonucu oluşacak olan hastalıklara dikkat çekerek, en bilinen hastalıklardan birisinin Wernicke-Korsakoff Sendromu olduğunu ifade etti. Yetkililere seslenen Ballıkaya, sözlerini şöyle tamamladı: “Her gün çocuğunun, annesinin, babasının, kız kardeşinin, arkadaşının ölüm haberini bekleyen binlerce insanımızın kaygı dolu bekleyişi derhal sona erdirilmeli ve soruna kesin bir çözüm yolu bulunmalıdır. Hukukçular olarak biz de haykırıyoruz. Sabiha’nın annesi Leyla Güven ölmesin, yaşasın. Hazal Taş’ın oğlu İsmet Taş ölmesin, yaşasın. Levent Kurt’un oğlu Seyhan Kurt ölmesin, yaşasın. Veli Barut’un kardeşi Burhan Barut ölmesin, yaşasın. Meslektaşımız Deniz Sürgüt ve burada isimlerini söylemediklerimiz ölmesin, yaşasın. İnsanlarımız açlık grevinde ölmeden soruna çözüm bulunsun.”
HABER MERKEZİ