Seçim dönemlerinin vazgeçilmezi kuşkusuz siyasi partilerin kampanyaları aracılığıyla sergiledikleri yarıştır. Siyasi partiler geleceğe dair programlarını siyasi pazarlama araçlarını ve tekniklerini kullanarak topluma anlatırlar ve oylarını artırmaya çalışırlar. Bu tekniklerin ve araçların çeşitliliği, niteliği, sunumu, zamanlaması gibi birçok faktör seçim başarısı için belirgin bir etkiyi açığa çıkarabilir. Günümüzde medya ve sosyal medya araçları bu konuda başı çekmekle birlikte farklı dijital yöntemler ile klasik kampanya yöntemleri bir arada yürümektedir. Burada yaratıcılık her zaman başköşeye oturur. Yaratıcı mizah, retoriğin gücü, görsellerin kalıcılığı ve etki gücü kampanyanın başarısı için belirleyicidir.
Buraya kadar her şeyi mükemmel bir şekilde tasarlasanız bile, en etkin araçları ve teknikleri kullansanız dahi neyi topluma anlattığınız son kertede belirleyici olacaktır. O da kuşkusuz siyasi partilerin mücadelesidir, programıdır, geleceğe dair planlarının anlatıldığı beyannameleridir. Siyasi partilerin kimliği bu açıdan önemli bir referanstır. Eğer siyasal sürece müdahale edebilecek bir programı oluşturabilecek politik zekâ ve akıldan yoksunsanız en etkin kampanyanın bile sandık sonuçları büyük hüsranları barındıracaktır.
Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimine gidildiği konusunda herkesin hemfikir olduğu bir süreçte partilerin kampanyalarına bu gözle baktığınızda çoğu popüler partiyi hüsran beklemektedir. Kampanyaların ışıklarına kendisini kaptıran nice siyasi profilin hoş bir seda olarak anıldığını unutmamak gerekiyor. Siyasi mücadeleden yoksun, mevcut yapısal sorunlara çözüm üretemeyen partilerin vitrinle bu süreçten başarıyla çıkacaklarını beklemeleri beyhude bir çabadır. Vitrin önemli olsa da esas belirleyici olan muhtevadır.
Bugün mevcut cumhuriyetin kurulmuş aklına ve onun yarattığı sorunlara karşı konuşabilen, bugünün neo-faşist sistemine karşı çoğulcu ve seküler bir demokrasi programı ortaya koyabilen bir muhtevadan bahsediyoruz. Bu anlamıyla Yeşil Sol Parti’nin beyannamesi güçlü bir siyasi mücadeleyi esas alan yeni bir kurucu aklın yol göstericiliğinde kendisini var etmektedir. Demokratik Cumhuriyet Programı’nın adeta girişi niteliğindeki bu kapsamlı beyanname ne yazık ki kampanyacılığa kilitlenmiş toplum tarafından yeterince ön plana çıkamıyor. Oysa bu denli yıkıcı bir dönemden çıkmaya hazırlanırken siyasetin ciddi bir kulvarda akabilmesi ancak ve ancak ona ciddi yaklaşmakla mümkün.
Sosyal medya fenomenliği yarışı ile profesyonel kampanyacılığın sefaletine sürüklenmiş bir seçim sürecinden acilen çıkmak gerekiyor. Hızla temel meselelerin konuşulması ve çözümlerin ortaya yatırılması gereken bir dönemdeyiz. Hala Yeşil Sol Parti dışında esas meselelere giren bir siyasi partiyi görmek mümkün olamadı. Kürt meselesinin ve demokratik çözümün konuşulamadığı, bu meseleyi tarihsel gereklik üzerinden ele alanların topyekûn linçe uğradığı, bunca yoksulluk varken sermayenin çıkarlarının öncelendiği bir kampanya yarışını izliyoruz.
Geride bıraktığımız çöktürme planına göre biçimlenmiş yılların karşısına yeni bir siyasi anlayışla çıkılması demokratikleşme ve toplumsal barış için zaruridir. Kürt meselesinin demokratik çözümü ile yoksullukla mücadele programının belirgin bir şekilde topluma anlatılması, bu konuda geniş bir mutabakatın sağlanması, seçim sürecinin bu mücadele hattında biçimlenmesi büyük önem taşımaktadır. Gayri ciddi bir kampanyacılığın bizi mücadeleden uzaklaştıracağı gibi ilkesel kopuşlara da neden olacağını unutmamalıyız. Bu titizlikle oluşturduğumuz Yeşil Sol Parti seçim beyannamesi Demokratik Cumhuriyet için bir çözüm stratejisi barındırmaktadır.
Kürt meselesinin çözümünden demokratik ekonomi programına, siyasi özgürlüklerden kadın eşitlikçi toplumsallığa kadar birçok alanın birlikte demokratikleştirilmesi adına çok güçlü bir programdan bahsediyoruz. Bu programın gücü on yılların mücadelesi, deneyimi ve hakikatle olan bağından gelmektedir. Tüm bunlardan yoksun partilerin kampanya sefaletine takılmayalım. Üçüncü Yol’un biçimlendirdiği programımıza ve mücadelemize sahip çıkalım. Toplumu oyalamak değil savunmak gerek. Bunun için de yapmamız gereken vitrin işçiliği değil, toplumu siyasete ve mücadeleye çağırmaktır.