2008’de kapitalizmin krizinin ardından sistemin yürüttüğü iki stratejik alandan birisi mega projeleri, mega kentler, mega güneş enerji tarlaları, mega yollar, havalimanları vb., diğeri suyun ve su havzalarının sermaye birikimine sokulması. Aslında iki strateji de; sermayenin elinin o güne değin değmediği alanlarda sürdürülmekte. Kırsal kesimler, kent yaşamından çok sakin köy yaşamının sürdüğü yerler; suyuyla, toprağı ile yeraltı, yerüstü, doğal ve kültürel varlıklar sermaye birikimine sokulurken, o bölgelerde yaşayanların payına ise yaşamlarından kopma düşmekte.
Mega projelerin, suyun su havzalarının birlikte sermaye birikimine sokulacağı alanlarda yaşayanlar zorla evlerinden, barklarından, geçimliklerinden zorla edilerek sürdürülmekte Gasp. 2008 sonrası ülkenin her yerinde farklı uygulamalarla hızla devreye alındı. Yöre halkları zorla, mecbur bırakılarak ya da razı edilerek yaşamakta bu süreci (devlet eliyle yaşam alanlarına el konularak), razı edilerek (kendilerine sunulan bedeli kabul etmeye mecbur bırakılarak, acele kamulaştırma vb ile), Kürdistan coğrafyasında tahakkümle (kayyım eliyle, savaş politikaları ile), tarım politikalarının şirketler lehine dönüştürülmesi ile suya erişim zorlanarak vb. ile toprağını ekemez, meralarda, yaylalarda, kışlaklarda hayvancılık yapamaz, geçimlik yaşamlarını sürdüremez kılınarak, yerini yurdunu terk etmek zorunda bırakılmakta. Halkların yaşamlarını sürdürdüğü su havzaları, doğal alanlar kapitalizmin dev hamlelerinin çarkları arasında parça parça edilmeye devam ediyor, tüm ekosistemi ile yok edilişe sürükleniyor.
Süreç; kentsel dönüşüm yasasından itibaren siyasi iktidarın öncülüğünde başlatılan evlere barklara el koyma, yeniden kent inşası ile halkların barınma hakkını yok eden stratejinin yeni boyutu; rezerv alan ilan edip bir bölgenin tümüne (tarlasıyla, bağıyla, merasıyla, sucul sistemleri ile, mahalle evleri ile bölge olarak el koyma ve o birlikte, müşterek inşaat, enerji, maden şirketlerinin ortak paylaşımına sunmak. “Rezerv alan ilanı” siyasi gaspın, devletin eliyle meşrulaştırma yöntemi. Hatay’da yaşanan deprem felaketi ile henüz yaşamlar yok olurken, acılar sürerken başlatılan gasp da bu strateji ile sürdürülmekte, Şahintepe halkı için uygulanan gasp da. Rezerv alan ilanı ile yaşam alanlarına el koyma meşrulaştırıldıkça pek çoğunu yaşamaya devam edeceğimiz gasplar da.
Geçtiğimiz hafta İstanbul Kuzey Ormanları’nın, Küçükçekmece Lagünü, Durusu, Kilyos Havzaları’nın üzerine yapılmaya çalışılan Mega kent projesinin meşrulaştırılmasının bir kesitini aktarmıştım. 2013 yılından itibaren fiziki olarak yürütülen (3. Havalimanı, 3. Körü ve bağlantıları, yasal olmayan ama yapımı sürdürülen TOKİ inşaatları, beton santralları vb, imar planları ile kamulaştırma çabaları ile sürdürülen) Kanal İstanbul ve Yeni Lüks Kent Projesi’nin bir aşamasını Kanal ve kıyı yapıları projesini bilirkişi keşfinden bir özet aktarmıştım. O keşifte hatırlarsanız polis ablukasında Şahintepe’de mahalle halkının isyanını Bölge İdare Mahkemesi’nin Başkanı’na 5 dakika içinde aktarma çabalarını da.
Bu hafta ülkenin pek çok yerinde yaşamaya, tanık olduğumuz rezerv alan ilan edilerek yaşam alanlarına iktidarın (sermaye ve gücü ile) çökme stratejilerine Şahintepelilerin 5 dakikaya sığdırmaya çalıştıklşarı mücadelesinin kısa bir özetini eksiltmeden, bozmadan, yörede bu mücadeleyi yürüten bir mahalle meclisi sakininin kalemi ile aktarmaya çalışacağım. Bakın isyanla söylenen 5 dakikalık sözlerin yıllara varan çırpınması, mücadelesi nasıl sürmekte.
Kanal İstanbul ve Lüks kent projesinin, yeni İstanbul Mega kent projesinin bir kesitine birlikte yolculuk edelim. Mega kent projesinin ilk mağduriyetini yaşayan halklardan biri Hacımaşlılar. Hacımaşlı Arnavutköy bölgesinde Şahintepe’de bir mahalle. Yöre halkının serüveni 2020 yılında başlıyor. Mahalleli boş bir tarlaya sürgün ediliyor önce. Mahalle halkı tarafından yüzlerce dava açılıyor gönüllü hukukçular tarafından, Şahintepe barınma hakkı meclisinden Şenay Hanım bizlere süreci özetliyor hepimize merhaba diye başlayan sözlerinin ardından;
“Şahintepe’de 3 ayrı bölgede Kanal İstanbul projesi ile insanlar Hacımaşlı sürgününe maruz kaldı; Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın Başakşehir Belediyesi’ne yetki vermesi ile Başakşehir Belediyesi de kendi şirketi olan Başakkent A.Ş ile Şahin tepenin Aşık Veysel kısmında insanları mağdur etti sonra da Şahintepe bölgesinde son evler kısmına da TOKİ İGDOT (Hal) gelmesiyle o bölgede acele kamulaştırma yapıldı. Tepe kısmında da belediye kendini 2020 imar uygulaması ile Şahintepe halkının tapularına ortak yani hissedar etti. Bütün bunların sonucunda, ilk yetki devri Aşık Veysel kısmında Kanal İstanbul projesinin olduğu noktalarda yapıldı, oradaki halk ile dava açıp yüzlerce iptal kararı aldık ve belediyenin yetki devirlerini durdurduk yine Şahintepe’nin Sonevler bölgesinde 2020 imar uygulamasını, 17 iptal kararıyla etkisiz hale getirdik ve yerine yenisini 2024 imar uygulaması 2020 imar uygulamasından sadece nokta ve virgülü farklı bir şekilde yeni imar uygulaması getirdiler. Yine oranın halkı ile 61 kişi ile 2024 imar uygulamasına da dava açtık. Bu sebeple de bizler tahmin ediyorduk ki Tepe kısmında da 2020 imar uygulaması çöp oldu. Yeni bir imar uygulaması gelecek, bunun daha sert olacağını tahmin ediyorduk. İşte bu yeni yasayla 7 günde tebligat 15 günde ev boşalt mantığı ile hızlandırılmış şekilde milletin malına çökme yasası çıkarttılar. Bu yasayı bizim iptal kararlarımız sonucunda açtığımız davalara göre düzenlemişler. Dava açma hakkımızı ve hukukî yolları nasıl kapatırız, nasıl hızlı bir şekilde Rant Sevdamıza kavuşuruz yasası çıkartmışlar. Bizler Şahintepe halkı ve barınma hakkı meclisi olarak örgütlü bir mücadele içerisinde olduğumuz için bu yasayı da çöp edeceğiz. Gerek hukuki gerekse fiili olarak Şahintepe halkının alın teriyle emeğiyle aldığı yerlerini ve geleceğini bu Rant Sevdalılarına bırakmayacağız.”
Rezerv Alan ilan etme, kapitalist sistemin taşeronu siyasi iktidarların eli ile “yasal”laştırarak el koyma, tahakküm ve gasp yöntemi. Meşru olmayan hukuksuz siyasi dayatma. Buna karşı halklar kararlı yaşam haklarını sonuna kadar savunacaklar, meşru olmayan bu gasp saldırıları yerle yeksan edilinceye kadar. Yaşam özgürleşinceye kadar.