Türkiye’de sunni darbe ile başlatılan mevcut siyasetin sonuna gelindi. Erdoğan, Bahçeli ve devletin kurmay gücü ki, bunun içinde asker, polis, istihbarat, mafya, cemaat, sivil bürokrasi, üniversiteler, STK’lar, CHP ve İyi Parti de var, uyguladıkları topyekün savaşı sürdüremiyorlar. Tıkandılar.
Ancak parçalanma, yıkılma ve dağılmaya varmış değil. Teorik olarak siyasi hamleler tükense de devlette devamlılık var ve kendini yenileme, yeni bir siyasetle varlığını ve mekanizmalarını çalıştırması, sürdürmesi mümkün. Şimdi mevcut aktörler bunun arayışında.
Gelinen noktayı genelde herkes ABD seçimleri ve Joe Biden’ın iktidara gelişiyle açıklıyor. Bu gerçekçi değil. Sadece dolan bardağı taşıran son damla sayılabilir. Egemen ittifak el attığı her olayda başarısız oldu. İçeride ve dışarıda tüm hamleler sonuçsuzdur ve kaybedilmiştir. Daha da beteri Türk devletinin gücünün sınırları teşhir edildi ve görüldü ki bağımlı, güçsüz ve çaresizdir.
Nüfusu ve coğrafyasıyla koca devlet tüm imajını birkaç İHA/SİHA ile kurtarmaya çalışıyor ki, kendine ait bir teknoloji değil ve kritik parçaları da yurt dışından geliyor. Esas olarak Kürdistan’daki savunma güçlerini durdurmak için oluşturulan bu silahlar, gerilla eliyle geliştirilen taktikler ve yeni yapılanma sayesinde işlevsiz kalmış, gerillanın hamlelerini engelleyememiştir. Hakeza konvansiyonel savaşlarda müdahale edilmek istendiğinde hemen hepsinin de patır patır düşeceği bellidir. Efrin, Libya ve Karabağ’daki işlerliği yanıltmasın. Göreli başarı Rusya ve aktör ülkelerin müsadesi olduğu içindir.
Temel sorunlara gelince İran örnekli savaşı sınır dışında sürdürme, karşılığında ganimet elde etme mantığı İran’ı tükettiği ve ambargolarla yüz yüze bıraktığı gibi, Türkiye’yi de ekonomik ve siyasi olarak çökertti.
*Suriye’de DAİŞ ve mevcut çeteleri destekleyerek petrol, mal ve silah ticaretinden gelir sağlama, mültecilerle Avrupa’yı tehdit edip para ve politik destek sağlama,
*Libya’da destek karşılığı yöneticilerden haraç, petrolden pay alma ve Akdeniz’de Mısır-İsrail-Kıbrıs-Yunanistan eksenli ittifakı engelleme,
*Katar’da mevcut yönetimi destekleme için kurduğu üs vb karşılığında para ve yatırım desteği,
*Karabağ’da Azerbaycanı destekleyerek nakit para, ucuz doğalgaz, yatırım ve ticaret avantajı elde etme
*Kürdistan’da stratejik bölgelere yerleşme, PKK’yi askeri olarak çökertme ve PDK ile çatıştırarak genel anlamda Kürtleri çökertme umudu taşıdı.
Bu plan her cephede ama her cephede çöktü. Evet ilk bakışta her cephede izafi bir ilerleme var. Pazarlık konusu dahi edilebilir. Ama içerideki bedeli o kadar ağır ki, sadece ekonomik çöküntü ile açıklanamaz. Siyasi, toplumsal, ahlaki çürüme var. Devletin kurumlarının ayarlarıyla oynandı ve mevcut olanı kötü iken, bırakın daha iyisini oluşturmak onu bile arar hale getirecek bir enkaz var. Din o kadar araçsallaştırıldı ki, bir kutsiyeti, inananları bir arada tutan değerleri çürüdü. Alternatif fikirler, düşünsel, ahlaki değer oluşturacak umut verecek bir oluşum da yok. Fırsat verilse 7’sinden 70’ine bütün toplum ülkeyi terk edecek. Dünyanın en güzel, en verimli coğrafyalarından birinin bu hale gelmesi ancak beceriksizlik, art niyet ve ırkçılığın akıl tutulmasıyla açıklanabilir.
Peki çıkış arayışları nedir?
Sahadaki uygulamaya bakılırsa mevcut çıkmazın sorumluları tuttukları bütün cephelerden ya isteyerek ya da mecburen çekiliyorlar.
*Libya ve Akdeniz’de saf dışılar. Bir söz söyleme dahi güçleri yok.
*Suriye’de hakimiyetlerinin sınırları ve kendilerine kattıkları topraklar olarak tanımladıkları gözlem noktaları terk ediliyor. Eğer Kürtlere statü verilmeyeceğinden emin olsalar tüm cephelerden 24 saat içinde çekilmeye değil kaçmaya hazırlar.
*Araplar arasındaki görüşmelerin neticesine göre finansörleri Katar’ı da her an kaybedebilirler.
*Zafer naraları attıkları, milliyetçiliği canlandırıp iktidara tahvil ettikleri Azerbaycan’da bütün kozları Rusya’ya kaptırdılar. Yanı sıra bütün Kafkasya’yı-İran’ı içine alacak bir savaşın fitilini yaktıklarının farkında değiller ve bunun uzun sürede baş belası olacağı da aşikardır.
*Kürdistan’da ise PKK’nin fonksiyonlarını hiçbir noktada geriletemedikleri gibi, tuttukları tepeleri de koruyamama telaşındalar ve tüm umutları PDK’yi PKKye saldırtıp Kürtleri birbirine düşürmektir.
Sürece hakim olan ABD hafiften S-400 nedeniyle yaptırım, AB ise kısıtlama ve uyarılarla futboldaki deyimiyle mevcut yönetime sarı kart gösterdiler. Rusya Efrin’deki gibi şimdi Eyn İsa’da-Rojava’da TC’nin önünü açarak bütün cephelerde taviz koparıyor. Libya’da, Suriye’de, Azerbaycan’da yaptığı gibi.
Kurmay akıl Erdoğan ve Bahçeli yeni çözüm olarak neyi düşünüyor?
Erdoğan Merkel’e ricada bulunuyor ve AB sürecine dönmek istiyor. S. Arabistan ve Mısır’la yakınlaşmaya çalışıyor. Biden’le birlikte ABD ilişkilerinde eski ayarlara dönmek istiyor. Kürtlere ise yeniden yapay bir çözüm süreci yutturma peşinde.
Yani bu akıl ancak bu kadar yapabilir. Tamamen ucuz yaklaşım. Halka, topluma insanlığa sunacağı hiçbir şeyi yok.
Söyleyelim;
TC, özgür ve bağımsız bir çözümü istiyorsa 1- Siyasi tutsakları derhal serbest bırakacak. 2- Öcalan Önderliğinde Kürtlerle demokratik bir zeminde sorunları çözmeye cesaret edecek. Bunun doğuracağı atmosfer içeride de dışarıda da büyük fırsatlar verecektir.
Dilenmeye de gerek kalmaz.