Evet siyaset toplumsal sorunların çözüm aracıdır. Bu araç en iyi şekilde diyalog ile gerçekleşir. Ama bu sorun yaratanların huyuna giderek değil, onlara temel sorunları çözmeyi dayatmak ile olur. Bu yapılmaksızın geliştirilecek diyalog, iktidarların kendine toparlamasına hizmet edecektir.
Seyithan Akyüz
31 Mart Yerel Seçimleri sonrası siyasette yaşanan ‘yumuşama’ söylemi tüm siyasi yapıların temel gündemini işgal etmiş durumda. Her yapı kendi ideolojik bakış açısına göre mevcut duruma bir izah getirmekte ve gündemde olan ‘yumuşama’ kavramına anlamlar yüklemektedir. Peki gerçekten olan bir yumuşama mıdır? Yoksa yumuşama adı altında başka bir hesap mı yatmaktadır?
Önce bir durum değerlendirmesi yapmak gerekirse;
Öncellikle şunu belirtmek gerekir ki, uzun bir aradan sonra iktidar partisi olan AKP, bir seçimi kaybederek ikinci olmuştur. Bu kaybediş hem AKP’yi hem de onun etrafında kümelenen çevreleri bir telaşa itmiş ve ilk defa iktidarı kaybetme korkusu içine sokmuştur. Yüksek sesle üstüne gidilmesi durumunda AKP iktidarı ve etrafındaki çevrelerin çil yavrusu misali dağılacağı görülmektedir. Bunu fark eden AKP ve lideri Recep Tayyip Erdoğan, 31 Mart Seçimleri sonrası bilinenin aksine sert olmayan bir dili kullanmaya başlamıştır. Bu tavır, yaygın medya tarafından Türkiye’de siyasetin yumuşaması olarak topluma empoze edilmeye çalışılmaktadır. İşin aslı ise, AKP iktidarı ve etrafındaki çevrelerin toparlanmak için zaman kazanma dışında bir şey değildir. Birinci neden bu iken, ikincisi ise, CHP’nin içine oynayarak 2028 seçimlerinde olası bir yenilgi ihtimalini en aza düşürme isteğidir. Yandaş medyanın Özgür Özel güzellemeleri, bu minvalde yapılan şeylerdir. Bununla sözüm ona CHP’de Özel-İmamoğlu-Yavaş ayrışması yaratılmak istenmektedir. Özellikle İmamoğlu-Özel ayrışması temel hedeftir. Daha anlaşılır bir dille belirtecek olursak, AKP ve iktidar çevrelerinin en önemli hedefi Ekrem İmamoğlu’nun etkisizleştirilmesidir. Zira iyi biliniyor ki, hem CHP’nin başına Özgür Özel’in getirilmesinde hem de 31 Mart yerel seçimlerinde CHP’nin birinci parti çıkmasında İmamoğlu’nun belirleyici etkisi bulunmaktadır. Bu nedenle Özgür Özel ile görüşme ön plana çıkarılmakta ve İmamoğlu’nun bundan rahatsız olduğu dilendirilmektedir. Bir diğer neden Yerel Seçimlerde birinci parti olarak çıkan CHP’nin Türkiye’nin temel sorunlarına eğilmesinin önüne geçmek istenmesidir. Çünkü iyi bilinmektedir ki, CHP arkasına aldığı güçlü toplumsal destekle Türkiye’nin temel sorunlarına eğilirse, iktidarı zor durumda bırakacaktır. Bu nedenle siyasette ‘Yumuşama’ adı altında CHP, iktidarın politikalarına hizalandırılmaya çalışılmaktadır.
AKP ve iktidar çevrelerinde durum bu iken, CHP’nin de 31 Mart Yerel Seçimlerinde alınan başarının şaşkınlığıyla iktidarın bu politikalarına yattığı görülmektedir. Özgür Özel liderliğindeki CHP merkez yönetiminde ‘nasılsa AKP ve iktidarı dağılma sürecine girmiş, dolayısıyla sert bir muhalefet yaparak toparlanmasına vesile olmayalım’ anlayışı içerisindedir. Bu nedenle olabildiğince sert bir muhalefetten kaçınarak bu süreci geçirmek istemektedir. Elbette CHP’nin devletçi anlayışı da bu politikaya yatmasına vesile olmaktadır. Zira nihayetinde CHP’nin zihniyet yapısı gerçek bir muhalefete izin vermeyecek ölçüde devletçidir. Özgür Özel’in önce Erdoğan, ardından Devlet Bahçeli ile görüşmesi, bu zihniyetin göstergesi olarak okunmalıdır. Tabi iktidara karşı yumuşak bir muhalefeti esas almanın yanı sıra toplumun taleplerini de ihmal etmemeye çalışmaktadır. Özgür Özel’in seçimler sonrası demeçlerinde ve toplumsal muhalefetin temsilcileriyle görüşmesinde bunu görmek mümkün. Tabiri caizse hem nalına, hem mıhına vurma politikası güdülmektedir.
Oysa unutulmamalıdır ki hiçbir iktidar, gerçek bir mücadele olmaksızın aşılmamıştır. Zaten iktidarların temel başarısı, en zayıf anında bile ortaya çıkan karşıt gücü kendine eklemlemesini bilme ustalığıdır. AKP hükümeti de uzun bir süredir iktidarda kalmasını iktidarların bu ustalığına borçludur. Evet siyaset toplumsal sorunların çözüm aracıdır. Bu araç en iyi şekilde diyalog ile gerçekleşir. Ama bu sorun yaratanların huyuna giderek değil, onlara temel sorunları çözmeyi dayatmak ile olur. Bu yapılmaksızın geliştirilecek diyalog, iktidarların kendine toparlamasına hizmet edecektir. CHP’nin bunun farkında olduğu konusunda şüphelerimiz vardır. Özellikle Türkiye’nin temel sorunlarından biri olan Kürt sorunu konusunda ortaya ciddi bir politikanın konulmaması söz konusu şüphelerimizi artırmaktadır. Çünkü Türkiye’de hukuku, insan haklarını, ekonomiyi ve bir bütün olarak tüm yaşamı işlemez kılan Kürt sorununun çözümsüz bırakılmasıdır. Bu nedenle yapılması gereken temel şey, iktidarı Kürt sorununun çözümü konusunda adımlar atmaya zorlamaktır. Bunun ilk adımı ise, İmralı merkezli cezaevlerinde yaşanan tecridi sonlandırmak ve Kobanê Kumpas Davası’nın düşürülmesini ve tüm tutsakların serbest bırakılmasını sağlamak olmalıdır. CHP’nin burada yapacağı doğru politikalar ona iktidar olmanın önünü açacaktır. Siyasetteki gerçek yumuşama ancak bu şekilde olacaktır.