Kayyım atama kararına tepki gösteren CHP’li vekil Sevda Erdan Kılıç, Colemêrg’teki irade gaspını siyasi bir hesaplaşmanın parçası olduğunu belirterek, ‘Artık sistematik bir hal alan kayyum zihniyetinin halkın belirli bir kesimi üzerinde kullanılması da faşistliktir. Kayyum zihniyetiyle mücadele etmek zorundayız’ dedi
Colemêrg (Hakkari) Belediye Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış, 3 Haziran’da gözaltına alındıktan sonra görevden uzaklaştırıldı ve aynı gün yerine kayyım atandı. Kayyım atamasının yankıları sürerken, birçok siyasetçiden de tepkiler gelmeye devam ediyor.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, Tayyip Erdoğan’ın “hukuk gereğini yaptı” açıklamasını hatırlatarak, demokrasiden bahseden bir cumhurbaşkanının kayyım zihniyetini ve parlamentodaki şiddeti savunmaması gerektiğini söyledi.
‘Siyasi hesaplaşmanın parçası’
Halkın iradesinin tanınmamasının demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine ters düştüğünü belirten Kılıç, “Seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması ve yerlerine kayyum atanması halkın iradesine saygı gösterilmediğine işaret eder. Bu durum, demokratik süreçlere zarar verir ve toplumda güvensizlik yaratır. Toplumu kutuplaştırır ve böler. Hakkari’de yaşadığımız kayyum rezaleti ve sonrasında seçilmiş belediye başkanı Mehmet Sıddık Akış’a sipariş üzerine verilen 19,5 yıl hapis cezası bir siyasi hesaplaşmanın parçası. Bir toplumun görüş ve fikirlerini terörize ederek yok saymak bu ülkeye iyilik değil, kötülüktür” dedi.
Kılıç sözlerini şu şekilde devam ettirdi:
“Bizler de Filistin halkının yanındayız ancak iş Kürt vatandaşlarımıza, Kürtlerin iradesine geldiğinde tam tersi bir tavır sergileniyor. Bizim de bunu kabullenmeye niyetimiz yok. O yüzden belediye başkanıyla birlikte bütün meclisi lağveden bu kayyum zihniyetiyle mücadele etmek zorundayız. Artık sistematik bir hal alan kayyum zihniyetinin halkın belirli bir kesimi üzerinde kullanılması da faşistliktir. Bunu seçimin hemen sonrasında Van’da yaşadık. O zaman ‘Bugün Van’da yapılmaya çalışılan yarın Kütahya’da, Uşak’ta da yapılabilir’ demiştim. Bugün Hakkari’de oldu. Yargıtay’ın kararları bekleniyor. Yarın Van’da, ertesi gün Mardin’de de olabilir. Kendi gibi düşünmeyenlerce yönetilen her belediyede olabilir. Demokrasiden yana olan herkesin bu zihniyete karşı ses çıkarması gerekiyor. Özellikle seçimle gelen parlamenterlerin bu konuya daha hassas yaklaşması gerekiyor. Ülkenin kutuplaşmasına izin verilmemeli. Sorunların demokratik zeminde çözülmesi gerektiği savunulmalı. Bu konuda muhalefet olarak, hukukun üstünlüğüne, demokratik kurumların güçlenmesine ve seçilmiş yerel yöneticilere saygı gösterilmesine yönelik adımlar atılmasını her zaman destekleriz. Bununla mücadele ederken de bir adım geri atmayız.”
‘Çifte standart çifte hukuktur’
Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk de Kürt halkının seçme ve seçilme hakkının elinden alındığını belirterek, Kurdistan’daki belediyelere uygulanan çifte standartta dikkati çekerek, “Bu durum ‘Kürt halkının ne sorunu var’ diyen herkesin kulağına küpe olsun. İzmir, Sivas, Edirne ve Ankara’da kayyum ataması var mı? Yok. Bu apaçık çifte standart ve çifte hukuktur. Türkiye’de Kürt halkı hiçbir alanda demokratik haklarını kullanamıyor, tüm hakları engelleniyor. Bu haklılığımızı halklara anlatabilirsek ve tek yumruk birleşirsek, bu iktidarı gönderebiliriz. Bunun için tüm gücümüzle birlikte bu kayyumlara karşı durmalıyız. Herkesin çok net bir tutum alması gerekiyor. Özellikle ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) net bir tavır alması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Kürde atılan tokat ses çıkarmadığımızda gelir bizi bulur’
Halkevleri İstanbul Şubesi Başkanı Zeynep Çelik, Kürt halkının seçme ve seçilme hakkının tek adamın iki dudağı arasına sıkıştığını dile getirerek, “DEM Partili belediyelere kayyum atandığında bu sadece DEM Parti’nin sorunu oluyor. Geri kalan muhalefet sadece dayanışma gösteriyor. Hakkari’de kayyum siyasetini kabul edersek, yarın Diyarbakır’a, öbür gün İstanbul’a da atanır. Kürde atılan tokat ses çıkarmadığımızda gelir bizi bulur. Demokratik, adaletin ve hukukun herkes için eşit paylaşıldığı bir ülkede yaşamak istiyorsanız kayyum rejiminin hepimizin sorunu olduğunu bilerek karşı çıkılmalıdır” dedi.
CHP’nin ortaya koyduğu tavrın önemli olduğunu ancak daha fazlasına ihtiyaç olduğuna dikkati çeken Çelik, “Eğer CHP ve tabanı özgür ve laik bir ülkede yaşamak istiyorsa, kayyum siyasetine karşı çıkarak, 1 Mayıs’ta tutuklananlara, Kobanê ve Gezi davalarına sahip çıkmak ve mücadele etmek zorunda. Çünkü bu ülkede bir diktatörlük var ve herkes bundan etkileniyor. Kürt halkının yanında olmak teröristlikse gelin hep beraber teröristliğe devam edelim” diye ekledi.
‘Silahların gölgesinde kayyum atamak asla kabul edilemez’
Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) Dönem Sözcüsü Evrim Konak ise, “Bir ülke kayyum rejimiyle yönetiliyorsa o ülkede demokrasi bitmiştir. Silahların gölgesinde bir ulusun, bir halkın iradesine kayyum atamak asla kabul edilebilir bir şey değildir. Halkın iradesi gasp edilmez. Buna dair mücadele etmeye devam edeceğiz. Eğer bugün 45 milyonluk bir halkın iradesi yok sayılıyorsa yarın CHP’nin belediyelerinde gelecek, sıra başka kurumlara gelecek. Eğer bugün yaratılmak istenen bu korku duvarını aşmazsak, buna karşı mücadele etmezsek ve Colemêrg halkının yanında olmazsak biz kendi irademizle boğacaklar” diye belirtti.
‘Her yerde kitlesel karşı koyuşlar olmalı’
İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şube Sekreteri Bekir Sıtkı Keçeci, kayyım atamasının “31 Mart’ta çıkan sonuçlardan intikam almak” amacı taşıdığını söyleyerek, “Devlet, Kürt sorununu savaşçı politikalar dışında çözme amacında olmadığı için bu tür politikaları uyguluyor. Peki bunu geriletmenin yolu nedir? Van’da da olduğu gibi kitlesel olarak sokağa çıkıp, irademize sahip çıkmaktır. Halklar sadece Hakkari’de değil, her yerde kitlesel karşı koyuşla, kendi iradesinin gasp edilmesine ve kayyım atanmasına kesinlikle karşı çıkmalıdır. Çünkü bu sadece Kürt halkının sorunu değil” dedi.
‘Savaş hukuku ile karşı karşıyayız’
DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, “Kayyım, faşizmin inşa edilmesi açısından önemli ayaklardan bir tanesidir. O yüzden çok kritik bir aşamadayız. Halkın vermiş olduğu direniş ve cevap, Türkiye siyasi tarihi açısından son derece tayin edici olacak. Bir sınıf savaşı ve halklar savaşı gerçekliği ile karşı karşıyayız. Bu anlamıyla aslında darbeden ziyade bir savaş hukuku ve savaş süreci ile karşı karşıyayız diye düşünüyorum” diye belirtti.
‘Erdoğan Kürt iradesini tanımıyor’
DEM Parti Mersin Milletvekili Ali Bozan ise, “Rojava’da yapılacak seçimlere dahi Erdoğan’ın bir tahammülsüzlüğü var. Bu da şunu gösteriyor; Erdoğan’ın Kürtlerin kendi kendini yönetmesine tahammülü yok. Bu nedenle Kürtlerin iradesini tanımıyor. Sarayın bu fermanından toplumsal muhalefetin tamamı bir araya gelerek geri adım attırabilir. Bunu Wan’da yaptık. Wan’da sadece Kürtler sarayın darbesine karşı sokakta değildi. Toplumun farklı kesimlerinin itirazı ve dayanışmasıyla sonuç aldık. Yani Wan’da olduğu gibi ortak mücadeleyle sonuç alabiliriz. Aynı şekilde Hakkari’de de toplumun farklı kesimlerinin ve muhalefetin vereceği destek ve dayanışma ile sonuç alacağımıza inanıyoruz” diye konuştu.
Kaynak: MA