Türkiye’nin Federe Kurdistan Bölgesi’ne dönük saldırılarla bölgenin insansızlaştırılmak istendiğine dikkati çeken siyasetçiler, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın yeniden muhatap alınmasıyla tüm Ortadoğu’da savaşın duracağını vurguladı
Türkiye’nin KDP’nin işbirliğiyle Federe Kurdistan Bölgesi topraklarına yönelik başlattığı saldırılar devam ediyor. Ankara ile Bağdat arasında 15 Ağustos’ta imzalanan “güvenlik mutabakatı”nın ardından bölgeye dönük saldırılar da arttı.
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Marmara Temsilciliği yöneticisi Mehmet Karabağ ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul 3. Bölge Eş Sözcüsü Gülistan Aydın, Türkiye’nin saldırılarına ilişkin Mezopotamya Ajansı’na değerlendirmelerde bulundu.
‘KDP destek veriyor’
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 2022 yılından beri Federe Kürdistan’ı “işgal” etmek için yoğun bir “diplomasi” yürüttüğünü belirten Karabağ, özellikle KDP işbirliğiyle Kürtlerin tüm kazanımlarının ortadan kaldırılmak istendiğini söyledi.
Ankara ve Bağdat arasında imzalanan “mutabakat”ın ardından Türkiye’nin sivilleri hedef alarak bölgeyi insansızlaştırmak istediğini vurgulayan Karabağ, “Federe Kürdistan’daki halk Türkiye’nin işgal politikasına karşı çıkıyor. Halk doğal olarak kendi yaşam alanlarını, tarım alanları ve bölgelerini terk etmek istemiyor. Hem KDP hem de Türkiye halkın bu itirazlarından rahatsız. Bu itirazlardan rahatsız olanlar bu katliamları gerçekleştiriyor. Türkiye, SİHA ve İHA saldırıları ile bunu hedefliyor. KDP de bu katliamlara destek veriyor” dedi.
‘Öcalan’ın muhatap alınması savaşı durduracaktır’
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın baş aktör olduğu diyalog sürecinin iktidar tarafından sonlandırılmasının ardından kirli savaş politikalarının devreye girdiğini kaydeden Karabağ, “İmralı’da sayın Abdullah Öcalan’ın tecrit edilmesiyle beraber yürütülen bu kirli savaş yayılarak devam ediyor. Savaştan birinci derece etkilenenler çocuklar, kadınlar ve sivillerdir. AKP-MHP iktidarı bir yandan Federe Kürdistan’da sivillere dönük katliamlar gerçekleştirirken, bir yandan da Türkiye’deki Türk milliyetçiliğini kışkırtıyor. Bu kışkırtma sonucunda ırkçı saldırılar gerçekleşiyor. Kürdistan’dan batı illerine çalışmak için gelen inşaat işçilerine, mevsimlik tarım işçilere yönelik saldırılar son dönemlerde artmış durumda. Günlük yevmiye ile çalışan işçiler, emeklerinin karşılığını istediği anda orada bir milliyetçilik dalgası yaratılarak ırkçı saldırılara maruz kalıyor ve ücretlerini alamıyorlar. Sivil katliamlara bütünlüklü ele aldığımızda bunun Kürt sorunundan bağımsız olmadığını görüyoruz. Kürt sorunun çözülmesi için Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecridin kaldırılması ve tekrar Dolmabahçe mutabakatına dönülmesi lazım. Sayın Öcalan’ın yeniden muhatap alınması tüm Ortadoğu’da savaşın durduracaktır” diye belirtti.
‘İmralı’nın kapıları açılmalıdır’
Türkiye’de ciddi anlamda yoksulluk olduğunun altını çizen Karabağ, “Türkiye, tarikat ve cemaatlerin, çetelerin yönettiği ülke haline geldi. Liyakat diye bir şey kalmadı. Bu savaş, çökertme planının bir parçasıdır ve halen devam ediyor. Bu savaş, Türkiye halklarına, emekçilerine hiçbir şey vermiyor. Bu hem Kürdistan’da fiziki anlamda halkı katlediyor hem de Türkiye’deki emekçilerin emeğini sömürüyor. İktidar ve sermaye güçleri dışında halkın savaştan kazanacağı hiçbir şey yok. DBP olarak demokratik siyaseti ısrarla sürdürmek zorundayız. Kürt sorunun çözümünün demokratik siyasetle çözülmesi ve barışın önünün açılmasının olmazsa olmazı İmralı’dır ve İmralı’nın kapılarının açılması gerekiyor” diye konuştu.
Sorumluluk alma çağrısı
Türkiye’deki aydın ve demokratların korkmadan sorumluluk alması gerektiğini vurgulayan Karabağ, “Aksi halde hepimiz yürütülen bu kirli savaştan payımızı alırız. Türkiye’deki aydın ve demokratik kamuoyuna çağırımız; birlikte demokratik bir ülkede yaşamak istiyorsak, demokratik ulusun inşası ancak bu savaşa birlikte ‘dur’ demekle olur. Savaş politikalarına karşı güçlü bir ses çıkarmalıyız. Türkiye’deki demokratik kitle örgütleri, meslek odaları, sivil toplum örgütleri üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmek zorludandır” dedi.
‘90’lardaki politikaların devamı’
DEM Parti 3. Böle Eş Sözcüsü Gülistan Aydın, Türkiye’nin sivillere dönük saldırılarının çok eski tarihlere dayandığını belirterek, “90’lı yıllarda Kürdistan’da binlerce köy yakıldı. Binlerce yurttaşımız eşyalarını dahi çıkarmalarına izin verilmeden kapının önüne konuldu ve evleri gözleri önünde yakıldı. Ve insanlara ‘nereye giderseniz gidin’ denildi. Federe Kürdistan’daki köylerin boşaltılması ve sivillerin hedef alınması 90’lı yıllarda burada sürdürülen politikanın devamdır. Çünkü onlar için Kürdün Güneyi ve Kuzeyi, Batısı yoktur, Kürt, Kürttür. Türkiye’de sivil katliamlar denince Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol, Konya’da Dedeoğlu ailesi ve daha binlercesi sayılabilir. Şimdi de Federe Kürdistan’da aynı politikaları uygulamak istiyorlar” ifadelerini kullandı.
‘Özsavunma temelinde örgütlenmeliyiz’
Aydın, “Devlet Kürtlerin topraklarında el koymak istiyor. Efrin’de Kürtleri yerinden zorla göçerttikten sonra oralara çeteleri yerleştirdi. Şimdi aynı politikayı Federe Kurdistan topraklarında yapmak istiyor. Türkiye’nin hedefi, Kürt halkının hangi bölgede bir kazanımı varsa yok etmektir. Amaçları Kürt halkının hiçbir yerde statü sahibi olmamasıdır. Topyekûn savaş politikalarına karşı Kürtlerin öz savunma temelinde kendini örgütlemesi gerekiyor. Türkiye, Suriye’deki durumdan ders çıkarmalı ve bu savaş politikalarından biran önce vazgeçmelidir” dedi.
HABER MERKEZİ