Devrimci demokratik güçlerin örgütsel ve politik olarak yoğunlaştırılması; ezilenlerin hareket halinde ama dağınık kesimlerini sürecin içine çekebilecek, birleşik bir halk hareketi olarak düzenin karşısına dikebilecek bir taban ittifakı ile birleştirilebilirse kilit açılabilir.
Deniz Altun
Saray rejimi beklendiği üzere karşı karşıya bulunduğu çoklu krizi bastırmak üzere elindeki tek enstrümana, yani savaşa hazırlanıyor. Medya Savunma Alanları’na ve Rojava’ya dönük yoğunlaşan saldırılar ve diplomasi trafiği, özgür basına dönük operasyonlar ve Devlet Bahçeli üzerinden telaffuz edilen ve sonrasında Erdoğan ve AKP cenahından da yankısı yapılan DEM Parti’nin kapatılması nakaratı, hazırlığı yapılan kapsamlı savaşın fragmanı niteliğinde. En azından niyetlerinin bu olduğunu söyleyebiliriz.
Diğer taraftan Mehmet Şimşek tarafından hazırlanıp hayata geçirilen Orta Vadeli Program’ın IMF’siz bir IMF programı olarak ekonomik krizin yarattığı yoksullaşma dalgasını katlayarak geliştireceği herkesin malumu.
CHP lideri Özel’le yapılacak görüşmede; hem savaş düzeninde hizalanma hem de ekonomik ve siyasi krizin, düzenin bekasını tehdit edecek bir düzey kazanmaması için tampon rolü üzerine hatırlatmalar içermesi muhtemel.
Bu tablo, seçim sonrasında geride kalan 10 yıla damgasını vuran faşist saldırganlık siyasetinin toplum üzerinde yarattığı nefes kesici atmosferin azda olsa dağılabileceğine dair beklentisi olanlar bakımından pek hayırlı işaretler taşımıyor.
Ancak madalyonun ters yüzünü çevirdiğimizde devrimci demokratik güçler bakımından yeni olasılık ve olanakların da söz konusu olduğunu görebiliriz.
Seçimlerin ortaya çıkardığı tablo halklarımızın değişim isteği ve yöneliminin engellenemez hale geldiği bir eşiği imliyor. Kürt halkı sadece seçim tercihleriyle değil Van örneğinde somutlaşan halk inisiyatifiyle de rejimin faşist saldırganlık süreciyle yarattığı blokajı aşarak bu yönelimin öncülüğünü yapıyor. Batı cephesinde değişim isteği henüz düzen güçlerinin blokajını aşamasa da Saray’ın sınırları dışına taşarak yoğunlaşmaya devam ediyor. Ve yukarıda kaba hatlarıyla vurguladığımız gibi bu durumun kaynağı olan savaş ve emek düşmanı kemer sıkma politikalarındaki ısrardan hareketle yoğunlaşmanın devam edeceğini öngörebiliriz.
Rejimin politik yönelimi ile halklarımızın belirginleşen değişim isteği arasındaki bu ters açı halk-devlet çelişkisindeki dengeyi gittikçe artan oranda kırılgan hale getiriyor. Mesele şu ki bu kırılmanın, halklarımızın değişim isteği, özgür ve eşit geleceği yönünde mi yoksa düzenin yeni bir tadilatı ya da restorasyonu yönünde mi gerçekleşeceği sorusu hala orta yerde duruyor. Önceki üç yazımızda çizdiğimiz tarihsel ve güncel çerçevenin somutta hangi örgütsel ve politik zeminde karşılık bulabileceği konusu bu soruya da açıklık kazandıracak.
Halklarımızın ekmek, barış, özgürlük eksenine oturan taleplerinin birleşik bir dönem programı, politik hat ve örgütsel zemin üzerinden inşası bu bakımdan en acil ihtiyaç haline gelmiştir.
DEM Parti / HDK’de somutlaşan programatik ve politik yolculuğun, yeni durumun altını çizdiği açmazları giderecek ve olanakları realize edecek bir biçimde güncellenmesi ya da tahkim edilmesi bu bakımdan büyük önem taşıyor.
Türkiye ve Kürdistan’ın devrimci demokratik birikimiyle halklarımızın değişim isteğini birleştirecek; ‘Ekmek, barış, özgürlük-eşitlik’ taleplerini dönemsel bir mücadele programının temeli olarak kabul eden tüm demokrasi güçlerini bir araya getirecek bir ittifakın kurulması, bu açığın kapatılması için bir başlangıç olabilir.
Bu ittifak ‘Ekmek, barış, özgürlük- eşitlik’ taleplerine dayanarak oluşturduğu ‘acil eylem programı’ üzerinden tüm demokrasi güçlerinin birleşik siyasi seferberliği temelinde DEM Parti/HDK’nin Türkiye ve Kürdistan’ın birleşik siyasetini batıdan güçlendirip tahkim ederken; Kürdistan’ın nefes alması; devrimci, sosyalist güçlerin ise siyaset sahnesine daha etkili bir biçimde geri dönüşü için alan açacaktır.
Emekçi, sol, demokratik güçlerin bir dönem programı ve politikası temelinde birleştirilmesi kritik önemde. Yine de bunun ezilenlerin bağrında olgunlaşan değişim isteği ve yöneliminin sonuçlarına götürülmesi bakımından sorunun çözümü olacağını söylemek gerçekçi olmaktan uzak bir yaklaşım olacaktır. Ama devrimci demokratik güçlerin örgütsel ve politik olarak yoğunlaştırılması; ezilenlerin hareket halinde ama dağınık kesimlerini sürecin içine çekebilecek, birleşik bir halk hareketi olarak düzenin karşısına dikebilecek bir taban ittifakı ile birleştirilebilirse kilit açılabilir.
Bu çerçeveyi kısaca HDP/HDK denkleminin bir dönem programı ve mücadele ittifakı temelinde genişletilmesi ve tahkim edilmesi olarak özetleyebiliriz. Üçüncü Cephe’nin yeniden ayakları üzerine doğrulması ve Üçüncü Yol’un devrimci stratejisinin bypas edilmesi değil, aksine düzenin tahkimi stratejilerini aşmayı öngören, devrimci stratejiyi toplumsal güçleri ile buluşturacak bir geçiş stratejisi olarak rayına oturtulması böylece mümkün olabilir.
Merkezi ittifak sürecin ihtiyacı olan politik ve örgütsel ihtiyacı karşılamaya odaklanırken, yerel ittifak bu ihtiyacın toplumsal güçlerini merkezi ittifakla bakışımlı bir biçimde harekete geçirme ve buluşturma rolünü oynayacaktır.
Merkezî ittifakın çağrı ve sürükleyiciliğine paralel olarak yerel ittifak olarak tanımladığımız toplumsal güçler kendisini merkezi ittifakın örgütsel sınırlarına bağlı kalmadan her yerelin özgünlüğüne, hatta öne çıkardığı başlığa göre organize ederek tüm potansiyelleri kapsayabildiği oranda toplumsal değişim isteğinin akabileceği mecra oluşabilecektir.
Merkezi ittifak politik güçleri kapsarken; yerel ittifak, hem merkezi hem yerel, hem politik hem kesimsel, hem örgütleri hem bireyleri içine alabilecek genişliktedir.
Merkezi ittifak merkezi olarak örgütlenip yerele doğru yayılırken, yerel ittifak yerelde örgütlenip merkeze doğru ilerler.
İkisi de aynı politik zeminde ama farklı yönlerden hareket edip iç içe geçerek birbirini besler. Devrimci demokratik hareketin daralmış kanallarını toplumsallığa açarak güç toplamasını teşvik eder. Cengiz Çiçek’in Yeni Yaşam’da yayınlanan ‘Bu davet bize: Politikayı toplumun kılmak*’ başlıklı makalesinde isabetli biçimde vurguladığı gibi; “Gerçek devrimci özeleştiri ise halkın aştığı bariyerlere örgütsel bariyerlerimizi aşarak cevap olmak ve toplumun politikleşme ivmesinin yükseldiği bu zaman diliminde politikayı topluma açmak olacaktır.”
Tarihin ve an’ın çağrısını görme ve yanıt verme sorumluluğu devrimcilerin üzerindedir.
* https://yeniyasamgazetesi6.com/bu-davet-bize-politikayi-toplumun-kilmak/
BİTTİ