Ortadoğu ve Kürdistan’da siyaset radarına takılan çok fazla gelişme var yani toprak bereketli. Öne çıkanları özetlersek…
Savaşın ağırlık merkezi, bu kez Libya’ya kaydırılıyor.
Libya; petrol kaynakları, Afrika’ya girişin önemli kapısı, geniş coğrafyası, Akdeniz’e kıyısı en uzun Afrika ülkesi yapısıyla ve Doğu Akdeniz ile Kuzey Afrika’da süren Jeopolitik alan kazanma savaşının odağında olması, davetsiz ya da zoraki davetli misafirler için iştah kabartıyor.
Akdeniz sularında ve Libya çöllerinde petrol, doğal gaz aşkı herkes için çekici. Bu nedenle 25 yıldan beri Afganistan-Mısır-Ukrayna üçgeninde süren savaşın yoğunluk merkezi bu kez Libya’ya kaydırılıyor. Yani Suriye savaşı bitirme sancısı çekerken, Libya savaşın yeni ağırlık merkezi olma yolunda ilerliyor. Özetle Libya’yı, Suriye’den daha ağır savaş ve yıkım bekliyor.
Libya’da, Sudanlı paralı askerlerin sayısının 3 bini aşması; Wagner Grubu adlı Rus paralı askerlerin ve Rus Ordusunun Libya’da sahne alması; Türkiye’nin fiilen dahil olduğu Libya iç savaşına resmen de taraf olacağını açıklaması ve küresel Cihadistlerin temerküz merkezinin bukez Libya olması; Mısır Başkanı Sisi’nin “Libya’da yabancı güçlerin alan kazanmasına izin veremeyiz, bizim için ulusal güvenlik sorunudur” beyanı; renk vermeden pusuda bekleyen ABD tavrı… Bunlar Libya’yı cehenneme çevirecek fotoğraftan bazı kareler. Demek ki Türkiye’nin “Doğu Akdeniz’de oyunu bozduk” planı yedi düvele savaşı gerektiriyor!
Açıktır ki Avrasya üzerinden süren postmodern egemenlik savaşın ağırlık merkezi; Rusya, Türkiye, AB, ABD, Mısır, Körfez ülkelerinin siyasi-askeri hamleleriyle Libya’ya kaydırılıyor! Savaş ağırlık merkezinin sürekli yer değiştirilmesi savaş içinde savaşlara yol açarak uzayıp gidiyor ve savaşta yenen-yenileni belirsizleştiriyor!
Örnek: ABD-Rusya 25 yıldır Avrasya’da egemenlik için “savaşırken”! bu sürede biri diğerinden bir asker öldürmedi! Rojava’nın dar koridorunda bile birbirinin kuyruğuna basmadılar. Hatta ABD kurduğu askeri üsleri Ruslara devredecek kadar da müttefik! Savaşmak ve müttefik olmak! İlginç! Süren bu uzatmalı savaş ancak, postmodern sanat-felsefe-siyasette yaşandığı gibi her şeyin anlık değişkenlik gösterdiği, her şeyin aynı anda hem kendisi hem bir başka şey olduğu, tarafların, karşıtlıkların, cephelerin çizgilerinin net ve kalıcı olmadığı postmodern savaş tablosuyla izah edilebilir.
Türkiye ilk kez bu netlikle emperyal siyasetini Libya üzerinden ilan etti.
Epeydir İran ve Türkiye’nin, kimi hamleleri üzerinden emperyalist olup olmadıkları tartışılıyor. Teorik tahlillere girmeden kimi siyasi-askeri hamleleri üzerinden iki devletin emperyal adımlarına vurgu yapmakla yetineceğiz. İran malum Şii Hilali yol haritası üzerinde Lübnan’dan Yemen’e emperyal adımları epeydir geliştiriyor.
Türkiye ise önce NATO çerçevesine birçok ülkeye asker göndererek ön denemeler yaptı. Sonra Güney ve Rojava Kürdistan’ında giriştiği ilhaklarla kendi adına sürdürüyor. Şimdi ise emperyal siyasetini Libya’ya taşıyor. Yani Türkiye emperyalist mi değil mi? Sorunun yanıtı çoktandır teorik tartışmadan çıkıp pratik-politik içerik kazandı. Erdoğan “Libya bize Osmanlı ve Mustafa Kemal’den yadigâr” beyanıyla Türk emperyal siyasetin yol haritasını Osmanlı ecdadın fetih toprakları üzerinden ilan etti!
Rus-Türk ilişkileri türbülansa giriyor
Siyaset radarına takılan üçüncü gelişme; Rus-Türk ilişkilerinin adım adım türbülansa girmesi. Rus-Türk ilişkilerinin; Rusya’nın, Suriye toprak birliği hedefiyle savaşı bitirme plan nedeniyle İdlib üzerinden gerilmesi… Türkiye’nin İdlip’ten göçedecek yüzbinlerce sivil insan ile silahlı Cihadistleri öncelikle Rojava’ya olmazsa Libya’ya taşıma planıyla daha da gerilecek olması… Rusya’nın, Türkiye’yi NATO’dan uzaklaştırmak için kendisine Rojava’da askeri harekat alanı açmasının kısa sürede “Türkiye ne zaman çıkacak” sorusunu öne çıkarmış olması ve M4 karayolunu kim denetleyecek gerilimi…
Dahası var; Libya iç savaşında Türkiye, Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni desteklemeyi askeri desteğe dönüştürürken; Rusya’nın, Libya Ulusal Ordusu ve başındaki Hafter’i, Rus Ordusu ve paralı asker Wagner Grubuyla desteklemesi… ABD, Rojava’daki üslerini Rusya’ya devrini sürdürürken İdlib’te ise tersine Türkiye’yi destekleyen tutumuyla Rus-Türk ilişkilerini zehirleme hesabı… türbülansın tetikleyicileri.Bütün bunlar Rus-Türk pazarlık masasında bulunan Rojava’ya Libya’yı da ekledi. Dün, Türk-ABD ilişkileri üzerinden masada olan Rojava meselesi şimdi Libya üzerinde de Rus-Türk pazarlık masasına taşınacak. Türkiye, Rusya’ya “ver Rojava’yı al Libya’yı” diyebilir.
Özetlediklerimiz halkımız lehine ciddi tehlikeler kadar büyük fırsatları da içermekte. Kürt siyasetinin başta Ulusal Birlik olmak üzere buna hazır olması lazım.