Avrupa Birliği, geçtiğimiz Pazartesi günü, Rusya’nın ‘gölge ordusu’ olarak da bilinen Wagner’e yaptırımlar uygulama kararı aldı. Bu kararın temelinde, Libya, Suriye ve Ukrayna’da bu şirkete bağlı paramiliter güçlerin işlediği insan hakları ihlalleri bulunuyor. Wagner her ne kadar sivil bir işletme olarak kayıtlı olsa da, şirket mensuplarının Rus hava kuvvetlerinin nakliye uçaklarını kullanmaları, Rus ordusuna ait hastanelerde tedavi görmeleri ve Wagner’in kurucu patronu olan emekli yarbayın Putin’le ve Rus genelkurmayı ile yakın ilişkisi gibi veriler, Rus devletinin paramiliter gücü işlevi gördüğü izlenimi yaratıyor.
Wagner’in Türkiye cephesindeki izdüşümü görüntüsü veren SADAT’ın da son zamanlarda özellikle ABD genelkurmayı içinde tartışıldığı söyleniyor. Hem Amerikan Girişimcilik Enstitüsü (American Enterprice Institute) hem de Israil kaynaklı Jarusalem Institute for Strategy’nin SADAT’ı konu alan raporları, bu tartışmanın kaynaklarını oluşturuyor. Bu raporlara göre SADAT; El Nusra ve IŞİD’in askeri eğitiminde rol alıyor, Nijerya’da Boko Haram’a askeri teçhizat temin ediyor. Bunlar, dünya kamuoyu ile birlikte Türkiye’nin de terör örgütleri listesinde bulunan terörist gruplar. İsrail yurt içi gizli servisi Shin Bet, Hamas’a maddi destek sağladığı iddiasıyla SADAT’ın faaliyetlerini soruşturmakta olduklarını duyurdu. Ayrıca, Asya ve Afrika kıtalarında milyarlarca dolarlık yasa dışı silah ticaretini Türkiye otoriteleri adına SADAT’ın yürütmekte olduğu iddiaları da var. SADAT’ın İslamcı niteliği itibariyle daha çok İran Devrim Muhafızları ile benzerliği vurgulanıyor.
SADAT işletmesinin patronu Adnan Tanrıverdi; Mehdi’yi çağırması, Hilafetçi ‘Asrika projesi’, devletin güvenlik zirvesine MİT başkanının yanında katılması gibi vesilelerle kamuoyunca bilinen bir isim olmakla birlikte, emrindeki gayrı-nizami harp kadrolarının sayısı ve niteliği hakkında gerçek bilgilere ulaşmak mümkün değil. Suriye ve Libya iç savaşlarında Türkiye destekli cihatçı grupların bir ‘vekalet ordusu’ olarak SADAT üzerinden yönlendirilmekte oldukları sıkça telaffuz ediliyor. On beş bin paramiliter personeli olan Suriye Milli Ordusu, bu gölge ordunun en bilinebilir kısmını oluşturuyor.
SADAT’ın dış faaliyetleri kadar iç politika ile bağlantısı da sorgulanıyor. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sırasında oynadığı rol merak konusu. Tanrıverdi, 2016’dan bu yana harp okullarına giriş mülakatlarını da kendilerinin yönettiği beyanında bulunmuştu. Bu, genelkurmay ve resmi ordunun da SADAT ideolojisi doğrultusunda yeniden yapılanmakta olduğu anlamına geliyor.
İçişlerine müdahale potansiyeli taşıyan paramiliter gruplar söz konusu olduğunda yalnızca SADAT kontrolündeki cihatçı çeteler değil söz konusu olan. Osmanlı Ocakları’ndan Ülkü Ocakları’na, AKP gençlik kollarından TÜGVA gibi yapılara kadar militarist, milliyetçi/İslamcı ideolojiyle yoğrulmuş, ihtiyaç hasıl olduğu takdirde silahlandırılarak emir komuta altına alınabilecek bir ihtiyat kuvvet de mevcut. Yalnızca buralarda kümelenmiş işsiz ve lümpen gençlikte değil, özel güvenlik sektöründe gerçekleşen büyüme de kaygı verici. 2018 tarihli bir rapora göre, özel güvenlik hizmetlerinde çalışan personel sayısı, polis ve diğer emniyet mensubu sayısını geçerek 300 bin kişiye yaklaşmış bulunuyor. Bunlardan yaklaşık 55 bin kişi, altı bine yakını uzun namlulu olmak üzere silah taşıyor. Ayrıca milliyetçi ve İslamcı nüfus içinde silahlanmanın sürekli artmakta olduğu yönünde haber ve yorumlara her gün sıkça rastlanıyor.
Siyasal iktidar, yargıdan polis ve askere kadar resmi aygıtlar yanında bu gayrı-resmi şiddet aygıtlarını da seferber etme potansiyelini taşıyor. Wagner ve SADAT’ın Libya’da birbirlerine karşı silah çekiyor olması, SADAT’ın Rus ağabeyinin aynasında kendini kurmakta olduğu gerçeğini değiştirmez. Ve Rus paramiliterlerin Belarus seçim sürecinde oynadığı role bakıldığında, Türkiye’de muhalefetin seçimleri kazanmak kadar seçim güvenliği üzerine de stratejik bir plana ihtiyaç duyduğu anlaşılacaktır.