Van’da faaliyet gösteren birçok sivil toplum örgütü, açlık grevlerinin sonlanması için Adalet Bakanı ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nu göreve çağırdı.
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması talebiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’in başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevi 75’inci gününe, en az 250 tutuklunun girdiği açlık grevi ise 37’nci gününe girdi. Van Barosu, Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP), İnsan Hakları Derneği (İHD) Van Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Van Temsilciliği, Van- Hakkari Tabip Odası ile Tutuklu ve Hükümleri Aileleri İle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUHAY-DER) ortak basın açıklaması yaparak, açlık grevinde bulananların taleplerinin derhal kabul edilmesini istedi.
Van -Hakkari Tabip Odası’nda yapılan basın toplantısına platform adına TİHV Temsilcisi Sevim Çiçek okudu. Türkiye’de hemen hemen her dönemde yaşanan hak ihlallerinin son birkaç yıldır yoğun bir şekilde devam ettiğini hatırlatan Çiçek, özellikle çözüm sürecinin bitirilmesi ve OHAL ilanından sonra bu ihlallerin had safhaya ulaştığını ifade etti.
‘TECRİT İNSANLIK SUÇUDUR’
Son zamanlarda açlık grevlerinin başlamasında en etkili olan uygulamanın ise tecrit uygulaması ve politikası olduğunu vurgulayan Çiçek, “Bireyin dış dünya ile bağlantısını kesmek, hukuki olarak tanınan haklarından faydalanmasını engellemek, demokratik ve hukuk devleti ilkelerini benimsediğimiz Anayasa’ya açıkça aykırıdır. Kaldı ki tecrit, işkence olup bir insanlık suçudur. Anayasada, ceza kanununda ve imzalamış olduğumuz uluslararası antlaşmalarda işkencenin mutlak yasak olduğu hüküm altına alındığı gibi insanlık suçu olarak da düzenlenmiştir. Ayrıca devlet işkencenin önlenmesi hususunda pozitif yükümlülük altına da girmiştir. Başta Sayın Leyla Güven olmak üzere Türkiye genelindeki hapishanelerde bulunan mahpuslar devletin kendi yasalarına uyması ve mutlak tecrittin son bulması amacıyla süresiz dönüşümsüz açlık grevine başlamışlardır” dedi.
‘AÇLIK GREVLERİ TECRİT POLİTİKASININ SONUCUDUR’
Leyla Güven’in PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik geliştirilen tecrit politikası nedeniyle açlık grevine başladığını sözlerine ekleyen Çiçek, Güven’in ardından onlarca cezaevinde yüzlerce mahpusun aynı taleple açlık grevi eylemlerine katıldığını dile getirdi. PKK Lideri Öcalan’ın 2015 yılından beri İmralı Cezaevinde aile ve avukat görüşmelerinin engellenmesi ile geliştirilen tecridin hem ulusal mevzuata hem de Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırılık teşkil ettiğini belirten Çiçek, daha önce CPT’nin yaptığı birçok tespit ve rapor çalışmasının da bu noktada ihlalleri gözler önüne serdiğini söyledi. Mehmet Öcalan’ın İmralı Cezaevinde kısa bir görüşme gerçekleştiği haberinin basına yansımasına rağmen başta Leyla Güven olmak üzere açlık grevi eylemcileri söz konusu görüşmenin samimi olmadığını belirterek tecrit koşulları tümüyle kaldırılana kadar eylemlerini sürdüreceklerini ifade ettiğini hatırlatan Çiçek, 75 gündür açlık grevinde olan Leyla Güven’in durumunun gittikçe ağırlaştığını kaydetti.
‘AÇLIK GREVLERİ KRİTİK EŞİĞE GELDİ’
Çiçek, açıklamaya şöyle devam etti: “Türkiye’nin birçok hapishanesinde süren açlık grevi eylemleri de Leyla Güven’in sürecini takip eder şekilde kritik eşiğe doğru ilerlemektedir. Bu süreçte sorunun çözümüne dair ilgili kurumlardan somut bir adım atılmadığı gibi Van Hakkari Tabip Odası ve Diyarbakır Tabip Odası’nın bağımsız heyetlerin müdahil olma talepleri reddedilmiş, TTB Merkez Konseyinin Adalet Bakanlığına yapmış olduğu benzer bir başvuruya da hala cevap verilmemiştir. Türkiye cezaevi geçmişinde benzer gerekçelerle yapılmış olan açlık grevlerinde yaşanan acı tecrübeler ortada iken sivil toplum kuruluşlarının başvurularının reddedilmesi, yine aynı tablonun yaşanacağı endişesini uyandırmaktadır. Van Yüksek Güvenlikli Ceza evinde de bu aşamada 5 tutsak açlık grevinin 37’inci günündeler. Açlık grevi eylemcileri ile avukatları aracılığıyla yapılan görüşmelerde idarenin tutsaklara grevden dolayı bir takım disiplin cezaları verdiğini, periyodik sağlık kontrollerinin doktorlar tarafından değil, yardımcı sağlık personeli tarafından yapıldığı bilgileri alınmıştır.”
Kaynak: MA