Arif MOSTARLI
“Fıçılarla, tenekelerle benzin taşınıyor, benzine batırılmış paçavralar, molotof kokteylleri tutuşturulup içeriye fırlatılıyor, korkunç patlamalar yankı yapıyor, yer yer alevler yükseliyor ve hızla söndürülmeye çalışılıyordu…”
Söze böyle başlasak, herhalde okurun aklına önce Sivas Katliamı gelir ama değil. Türkiye’de her şeyin bir geçmişi ve ‘provası’ var. 1969 tarihi şimdilerde çok uzak bir geçmiş gibi görünebilir ama sürece bir zincir gibi bakıldığında, aslında hiçbir şey şaşırtıcı değil.
8 Temmuz 1969’da, Kayseri’de Alemdar Sineması’ndayız… Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) Olağan Genel Kurulu’nu yapıyor; içeride yaklaşık 800 öğretmen var.
Provokasyonlar başlıyor
TÖS, Türkiye kamu sendikacılığı tarihinin en parlak örneklerinden biri… Tarihin ilk genel grevini başarıyla örgütleyen TÖS’ün kuruluşu, 1965 yılındadır. 92 üye ile kurulan TÖS olağanüstü bir hızla yaygınlaştı. 20 Eylül 1971’de kapatıldığında şube sayısı 535, üye sayısı ise 72 bin kadardı. Üstelik sendikanın etkisi üyeleriyle de sınırlı değildi. Sözgelimi Aralık 1969’daki ‘büyük boykot’a, TÖS’ün üye sayısından çok daha fazla öğretmen (110 bin) katılmıştı ve bu rakam bütün öğretmenlerin yüzde 70’ine denk düşüyordu. Doğal olarak bu durum, TÖS’ü de iktidarın hedefi haline getiriyordu..
Genel Kurul’un 7-9 Temmuz’da Kayseri’de yapılacağı ilan edildikten sonra, mekanizma işlemeye başlamıştı aslında. Yerel basında TÖS aleyhinde haberler çıkmaya başlarken, sokaklarda “Kayseri komünistlere mezar olacak!” başlıklı bildiriler dağıtılıyordu. Haziran sonunda, Adalet Partisi Milletvekili Mehmet Ateşoğlu, “Moskof uşaklarını köpek gibi geberteceğiz!” diye açıklama yapmış ve bu açıklama Milliyet’in manşeti olmuştu.
Yangının orta yerinde
7 Temmuz günü, öğretmenler Kayseri’ye gelmeye başladılar. Şehir gergindi. Salon görevlileri dikkatli bir arama yaptılar ve kapılar kilitlendi, anahtarlar güvenlik görevlilerine verildi.
Gece 22.00’da elektrikler kesildi ve art arda 3 patlama sesi duyuldu. Karanlıkta iki cami ve imam hatip okulu bombalanmıştı! Kayseri’nin her yerinde “Komünistlerin camileri bombaladığı” yalanı dolaşıyordu. Ertesi gün, delegeler salonu bir daha aradıklarında, bu kez koltukların altında, sahnenin köşelerinde ve kuliste benzin şişeleri bulundu. Genel Başkan Fakir Baykurt, “Arkadaşlar bu adamlar bizi yakmak istiyorlar! Salona giriş çıkışlar tutulsun! Arama yapılsın!” talimatını verdi.
Ama yetmedi bunlar! Baykurt, selamlama konuşmasını yapmak üzere sahneye geldiğinde, daha üç-dört cümle ancak söylemişken, dışarıdan atılan ilk benzin şişesi pencere camını kırarak içeri düştü ve ateş aldı. “Komünistler Moskova’ya! Allahü ekber!” sesleri gelmeye başladı. Demir kapılar kırıldı. Öğretmenler iç kapıları koruyup, saldırganları içeri sokmamaya çalışırken taş parçaları içeri yağıyor, benzine batırılmış paçavralar, molotof kokteylleri tutuşturulup içeriye fırlatılıyordu. Koltuklar ve sinemanın yan kapısı alevler içinde kalmıştı. Öğretmenler bir yandan benzin şişelerini yakalayıp dışarı atarken, diğer yandan yanan yerleri söndürüyor, bu arada, dışarıdan merdivenle pencereye çıkmış bir Kur’an kursu hocası elindeki benzin şişesiyle öğretmenler tarafından yakalanıp ‘esir’ alınıyordu. Sinemada bunlar olurken şehirde de faşistler devrimci kurumlara, evlere saldırıyor, hatta konsomatris olduğu söylenen bir kadını çırılçıplak soyarak linç etmeye çalışıyordu.
Boykota uzanan yol…
Olayların belli bir noktasında, Baykurt, şube yönetiminden iki öğretmenle yangın kapısından çıkarak vilayete ulaşmayı başardı ama vali yoktu! Bu kez sinemanın önündeki askerlerin yanına ulaşabilen Baykurt, önce ‘emir almadık’ diyen yüzbaşıyı bağıra çağıra ikna etmeyi başardı. Yüzbaşı havaya ateş açarak askerlere süngü taktırdığında ise linç güruhu dağılmaya başlıyordu. Sonuçta, güvenlik tam sağlandığında, kürsüye çıkan Baykurt, kısa bir konuşmayla fedakârca direnen arkadaşlarını selamladıktan sonra, “Bu şartlarda genel kurula burada devam etme imkânı kalmamıştır, yaralılarımıza bakalım” diyerek toplantıyı bitiriyordu.
Korkunç bir linçten kurtularak Ankara’ya gelen öğretmenler girişte devrimci gençler tarafından coşkuyla karşılanırken, ertesi gün TÖS Genel Kurulu, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin salonunda yeniden toplandı. Bu kez güvenlik devrimci öğrencilerdeydi artık! Genel Kurul, o gün, “Yılmak yok, mücadeleye devam!” diyerek 15-18 Aralık “Büyük Öğretmen Boykotu”nun kararını alacaktı. Bu büyük ‘Genel Grev’ ise, başka bir ‘Bellek’ yazısının konusu.