Kürdistan’da cinsel saldırı vakaları giderek artıyor. Taciz, tecavüz ve çocuk istismarı son zamanlarda yaygınlık kazandı. Geçtiğimiz günlerde, Şırnak merkezinde 13 yaşındaki bir çocuğa A.A isimli JÖH uzman çavuşu tarafında cinsel saldırıda bulundu.
Kürt kentlerinde son aylarda asker ve polis tarafından taciz, tecavüz ve çocuk istismarı olaylarında artışın temelinde, devletin Kürt halkına yaklaşımı yatıyor. Çünkü bu vakalardaki artış tekil olmaktan çoktan çıkmıştır. Son bir hafta içinde Şırnak, Silopi ve Batman’da üç cinsel saldırı olayı gerçekleşti.
Şırnak’ta çocuğa karşı yapılan cinsel saldırının ardından, halk uzman çavuşu yakalayıp polise teslim etti. Şırnak halkının bu refleksi ve sokaklara çıkarak protesto gösterileri düzenlemesi, devlet politikalarını teşhir etmesi, Kürt halkının ulusal onuruna sahip çıktığını göstermesi bakımından önemli.
Saldırının ardından Şırnak Valiliğinin yaptığı açıklama, sorunun kaynağında sistematik olarak uygulanan devlet politikası olduğu gerçeğinin üzerini örtmeye yönelikti. Valilik olayı, saldırganın “sarhoşluğu”na bağladı. Sarhoşluk kılıfı, eskiden beri, Kürt kentlerinde devlet görevlilerinin işlediği cinayetlerin ve suçların koruma kalkanı işlevini görüyor. 2017 yılında evlerinde uyuyan 6 ve 7 yaşındaki iki kardeşin panzerle ezilmesinde de faillerin “sarhoş olduğu” gerekçesi gösterilmişti. Tutuklanan polis 2 yıl sonra serbest bırakıldı ve görevlerine iade edildi. Çok açıktır ki, şimdi tutuklanan ve görevden alınan uzman çavuş da benzer biçimde aklanarak, cezasızlık güvencesi altında, halka zulmetmeye ve kadın ve çocuklara cinsel saldırıda bulunmaya devam edecek.
Çünkü biliyoruz ki, Kürt halkına karşı uygulanan topyekun savaş, “Çökertme” politikası olarak uygulanıyor ve bu, asker ve polislerin cinsel saldırı, tecavüz ve tacizin yaygınlaştırılmasının da temelini oluşturuyor. Kürt halkına karşı sömürgeci politika ve zihniyet devlet görevlilerinin fütursuzca davranabilmesinin önünü açıyor.
Amaç bellidir; Kürdü onursuzlaştırmak, düşkünleştirerek kendi kimliğine, kültürüne ve diline sahip çıkmasını engellemek. Ulusal bilincin ulusal onurla birleşmesini dinamitlemek. Bu, tüm sömürgecilerin uyguladığı temel bir politikadır. 2015-2016 sokağa çıkma yasakları döneminde taciz ve tecavüz olaylarında yaşanan artış hafızalarda tazeliğini koruyor. Cizre’de boş evlerin yatak odalarına giren asker ve polisler duvar ve aynalara kadınları hedefleyen cinsel saldırı içerikli yazılar yazmıştı.
Sürdürülen sömürgeci politikaların ve savaşın temel hedefleri arasında kadın ve çocukların bulunması asla tesadüf değildir. Savaş aynı zamanda kadınlara karşı açılmış bir savaştır. Savaşın gelişim düzeyine bağlı olarak bu durum artmakta veya azalmaktadır. Son süreçte eş başkanlık kurumuna ve kadınlara yönelik tutuklama ve gözaltı saldırıları ile taciz ve tecavüzlerdeki artış arasındaki ilişki göz ardı edilemez. Savaşı sürdürenler aynı zamanda kadın özgürlük mücadelesini ve örgütlülüğünü dağıtmaya yöneldiler. Kayyum atanan belediyelerde ilk iş kadın kurumlaşmalarını kapatmak oldu. Kadın örgütlülüğüne karşı gerçekleşen saldırılarla savaşın tırmandırılması koşut hale geldi.
Devletin amacı Kürt halkını, kadınlarını ve çocuklarını kimliksizleştirmektir. Bunda başarılı olduğunda savaşı kazanacağını hesaplamaktadır. Çünkü, toplumsal olarak örgütlenmemiş bir halkın vereceği tepkinin kapsamı da o ölçüde zayıf kalacaktır. Kadını hiçleştirmek ve teslim almak Kürt halk iradesini kırmanın bir başka biçimidir. Sorun siyasal olduğu kadar toplumsal bir sorundur. Kürt halkının toplumsallığını hedeflemektedir. Devlet her yerde, kadınları teslim alarak toplum üzerinde sömürgeci, ırkçı ve cinsiyetçi hegemonyasını inşa etme gayreti içindedir.
Tam da bu nedenle, yaşanan cinsel taciz, tecavüz ve çocuk istismarlarının bireysel ve tekil değil, topyekun ve sistematik devlet politikasının görüngüleri olduğu bilinerek, topyekun bir toplumsal karşı koyuş ve örgütlenme hattı geliştirilmelidir. Sömürgeci ve cinsiyetçi savaşı sürdürenlerin hesapları böyle boşa çıkarabilir.
Şırnak halkının ortaya koymuş olduğu toplumsal refleks ve eylemliliğin örnekliği bize, tek tek yerellerdeki hareketin önemini ortaya koyduğu gibi, bu türden tepkilerin ve örgütlenmelerin genelleşmesinin, birbirini sahiplenme ve destekleme ilişkisinin geliştirilmesinin de ne kadar yakıcı bir ihtiyaç olduğunu gösterdi. Yol bellidir. Kürt halkı ve kadınları da bunu başaracak irade ve kararlılığa sahiptir.