Sınırdan Van’a geçmeye çalışan mülteciler, insan kaçakçıları tarafından ya rehin alınıyor ya da sınırda donarak yaşamını yitiriyor. Cenazelerin dahi soyulduğunu söyleyen Av. Kaçan, ‘sınırı geçebilen ise Ege Denizi’nde boğuluyor’ diyor
Mültecilerin akın ettiği kentler arasında yer alan Van, Afganistan, Pakistan ve İran başta olmak üzere birçok ülkeden göç alıyor. Mülteci akınına uğrayan kent aynı zamanda bir ‘mülteci mezarlığı’. Valilik kayıtlarına göre, 2019 yılının 8 ayında 25 bine yakın mülteci, kente giriş yapmak isterken sınırda yakalandı. Yıl içerisinde yüzden fazla mülteci ölümü kayıtlara geçti. Geçen ilkbaharda karların erimesiyle birlikte Özalp, Saray ve Çaldıran ilçe sınırları içerisinde yaklaşık 50 mültecinin cenazesi bulundu. Yine kent merkezinde yıl içerisinde yaşanan kazalarda da 50’den fazla mülteci yaşamını yitirdi.
Kentte ulaşmayı başarabilen mülteciler ise insani olmayan koşullarda yaşam mücadelesi veriyor. Başvuruları kabul edilmeyen çoğu göçmen Göç İdaresi’ne bağlı Geri Gönderme Merkezleri’nde tutulurken, başvuruları kabul edilenler ise başta otogar olmak üzere, konteynır, çadır ve yıkık dökük evlerde barınıyor.
‘Mülteciler ava dönüşüyor’
Mezopotamya Ajansı’ndan Adnan Bilen ve Özlem Yayan’a konuşan Baronun Göç ve İltica Komisyonu’ndan Avukat Mahmut Kaçan, mültecilerin yol güzergahı boyunca birçok hak ihlaline maruz kaldıklarını aktardı. Kaçan, mültecilerin yaşadıkları zorlukları şu ifadelerle özetledi: “Geçtikleri ülkelerin erişilebilir ve şeffaf bir sığınma prosedürü olmadığı için bu insanlar endüstriye dönmüş insan kaçakçılarının avına düşüyor. Bu insanların yaşadıkları mağduriyetler bu yolla ikiye katlanıyor. Mesela bu yıl iklim şartları nedeniyle çok sayıda insan hayatını kaybetti. Soğuktan donan bu insanların cesetleri kar eridikten sonra ortaya çıktı. Hatta gidip inceleme yaptığımızda birçok cesedin vahşi hayvanlar tarafından yenildiğini gördük. Bir şekilde Van’a gelmeyi başarmış kişiler sığınma amacıyla başvurduklarında başvurularının kabul edilmediğini söylüyorlar. Özellikle bir yıldır göç idaresine başvuranların kayıtları alınmıyor. Kayıt yapılmayınca da bu insanlar uluslararası korumadan faydalanamıyor ve her an sınır dışı edilme riski yaşıyorlar. Onlar da başka bir yolla Avrupa ülkelerine geçmek zorunda kalıyorlar. Yani Van sınırında donmaktan kurtulanlar maalesef bu kez Ege Denizi’nde boğuluyor.”
‘Ceset soyucular’
Bu süreç içerisinde mültecilerle ilgili önemli tespitler elde ettiklerini ifade eden Kaçan, özellikle donarak yaşamını yitiren mültecilerin üzerinde elbise bulunmadığına dikkat çekti: “İnsan kaçakçılığı ile uğraşan ve istismar eden bazı kişiler mültecilerin büyük bir bölümünü rehin alıyor. Hatta cesetlerdeki elbiselerin alınmasına varan bir duruma götürüyor. Sınırda karların altında cesetleri çıkan mültecilerin üzerinde ince kıyafetler vardı. Biz ilk başta ‘iklimimizi bilmedikleri için böyle giyiniyorlar’ diyorduk. Ama sonradan yaptığımız araştırmalarda öğrendik ki, mültecilerin yaşamlarına kasteden bu kişilerin aynı zamanda birer ‘ceset soyucuları’ olduğu ortaya çıktı. Donan bu mültecilerin ya öldükten sonra ya da daha yaşarken soyuldukları, elbiselerinin, ayakkabılarının, kimlik ve paralarının alındığını tespit ettik.”
Ciddi bir soruşturma yok
Mültecilerin yaşamlarını yitirmesiyle ilgili Türkiye’de ciddi bir soruşturmaların yürütülmediğini vurgulayan Kaçan, “Kimlikleri tespit edilenler ülkelerin konsolosluklarına, kimlikleri belirlenemeyenler ise kimsesizler mezarlığına defnediliyor ve bu süreç kapanıyor” dedi.
‘Türkiye ile sessiz bir anlaşma var’
Türkiye’de iltica prosedürünün ‘şeffaf olması’ gerektiğine vurgu yapan Kaçan, mülteci meselesinin, içeride krizlerin üzerini örtmek dışarıda da diplomatik bir araç olarak kullanıldığına dikkat çekti ve şöyle devam etti: “Mülteci meselesi bir iktidarın kullanacağı bir silah olmamalıdır. Ne zaman mülteci meselesi çıksa ya da Avrupa ülkelerinden biriyle çatışılsa mültecilerle ilgili parasal meseleler ortaya atılıyor ve maalesef Avrupa kurumları da buna sessiz kalıyorlar. Türkiye’deki mülteciler hukuka uygun korunuyor mu? sorusuna verilecek yanıt hayırdır! Özellikle son günlerde İstanbul’da toplanan mülteciler sınır merkezlerindeki illerin geri gönderme merkezlerine götürülerek buradan ülkelerine gönderiliyorlar. Bu büyük bir hukuksuzluk ama kimse buna karşı bir ses çıkarmıyor. Sanki mültecilerle ilgili tüm kurumların Türkiye ile sessiz bir anlaşmaları var. Eskiden mülteciye dönük bir durum olduğunda herkes ayağa kalkıyordu ama son bir kaç yıldır kitlesel sınır dışı edilmeler olduğu halde herkes sessizlik içerisinde.”
Mültecilere yönelik ırkçı ve nefret söyleminin en üst boyuta çıktığını sözlerine ekleyen Kaçan, bu ırkçı söylemlerden etkilenerek hemen harekete geçen büyük bir kesimin olduğunu da anımsattı.
HABER MERKEZİ