Yönetmen, oyuncu, senarist, yazar… Türkiye sinemasının ‘Çirkin Kral’ı Yılmaz Güney, aramızdan ayrılışının 34. yılında anılıyor. Sinemanın akışını değiştiren Güney, 47 yıllık hayatına onlarca film ve ödül sığdırdı
Yılmaz Güney, 1937’de Adana’nın Yenice köyünde dünyaya geldi.İlköğrenimini ve liseyi Adana’da tamamladı. Lise yıllarından itibaren yerel dergi ve gazetelerde yazıları yayımlanmaya başladı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde bir yıl öğrenim gören Güney, 1957’de bu bölümden ayrılarak İstanbul Üniversitesiİktisat Fakültesi’ne geçiş yaptı. Okumak için İstanbul’a gittiğinde Yeşilçam’la tanıştı. Yönetmen Atıf Yılmaz’la tanışan Yılmaz Güney, ilk kez Atıf Yılmaz’ın yönettiği, kendisinin de asistanlık yaptığı “Bu Vatanın Çocukları” ve “Alageyik” filmlerinde oyuncu olarak kamera karşısına geçti.İlk yönetmenlik denemesini ise “At Avrat Silah” filmiyle yaptı. Güney, bir dergide yer alan öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılandı ve 1961’de 18 ay hapis cezasına çarptırıldı. 8 ay da Konya’da sürgünde kaldı. Sonrasında tekrar sinemaya dönen Yılmaz, oynadığı filmlerde adından söz ettirmeye başladı ve “Çirkin Kral” lakabıyla anılmaya başlandı. Ancak 1971 yılında bir kez daha hapis ve sürgün cezası aldı. 1974’te cezaevinden çıktığında iki film daha çekti.
Ödüllerle dolu bir serüven
Yapımcı, yönetmen ve senaryo yazarlığını üstlendiği “Seyit Han” filmiyle Adana Altın Koza Şenliği’ne katılan Güney, “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü aldı. Başarılı yönetmen, 1968’de Güney Film Yapım’ı kurdu, aynı dönem çıkarmaya başladığı “Güney” dergisinde sinema ve sanatla ilgili görüşlerini, şiir ve öykülerini yayımlamaya başladı. Senarist, yönetmen, yapımcı ve başrol oyuncusu olarak yer aldığı “Umut” filmi, 1970’te Adana Altın Koza Film Şenliği’nde “En İyi Senaryo” ve “En İyi Erkek Oyuncu’ ödüllerini aldı. “Ağıt”, “Acı” ve “Umutsuzlar” adlı üç filmiyle 1971’de Adana Altın Koza Film Şenliği’ne katılan Güney, En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Senaryo ve En İyi Film Müziği ödüllerini topladı.
Yol, Sürü, Duvar…
Yılmaz Güney’in cezaevindeyken senaryosunu kaleme aldığı “Sürü” filmi, yönetmen Zeki Ökten tarafından beyaz perdeye taşındı. Senaryosunu Güney’in yazdığı, yönetmenliğini Şerif Gören’in üstlendiği 1981 yapımı “Yol” filmi, 1982’de Cannes Film Festivali’nden Altın Palmiye ile döndü. 1982’de Türkiye vatandaşlığından çıkarılan Yılmaz Güney, Fransa’da 1983’te çektiği “Duvar” filmiyle 1984’te Cannes Film Festivali “Jüri Özel Ödülü”ne aday gösterildi. Hayatının 12 yılını cezaevinde geçiren sanatçı, “At Avrat Silah”, “Seyyit Han”, “Pire Nuri”, “Bir Çirkin Adam”, “Umut”, “İbret”, “Ağıt”, “Arkadaş”, “Sürü” filmlerini yönetti, “Karacaoğlan’ınKara Sevdası”, “Ala Geyik”, “Bu Vatanın Çocukları”, “Koçero”, “Kamalı Zeybek”, “KrallarKralı”, “Aslanların Dönüşü”, “Hudutların Kanunu”, “ÇirkinKral Affetmez”, “Aç Kurtlar”, “Umutsuzlar”, “Baba”, “Çirkin ve Cesur”, “Düşman”, “Yol” ve “Duvar” filmlerinin senaryosuna imza attı.
Ya sürgünde ya cezaevinde…
Yılmaz Güney’in sinema hayatı sürgünler ve hapisle sık sık bölündü. Ama her sürgün ve cezaevinin ardından kaldığı yerden ödüllerle sinema aşkını sürdürdü. 12 Mart darbesinin ardından 3 ay Nevşehir’e sürgün edilen Güney, daha sonra 10 yıl hapse mahkum edildi. “Boynu Bükük Öldüler” romanıyla Orhan Kemal Roman Ödülü’nü kazanan Güney’in mahkumiyeti, 1974’teki genel af ile sona erdi. Aynı yıl, “Arkadaş” filmini tamamladı. Eserleriyle yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda ödülün sahibi olan Güney, 114 filmde oyuncu, 26 filmde yönetmen, 15 filmde yapımcı, 64 filmde ise senarist olarak yer aldı. Hayatının son yıllarını Paris’te geçiren sanatçı, 9 Eylül 1984’te, mide kanserinden hayatını kaybetti. Paris’te Pere Lachaise Mezarlığı’na defnedildi. Ölümünden sonra kurulan “Yılmaz Güney Vakfı” eşi Fatoş Güney öncülüğünde eserlerini korumaya ve yayınlamaya yönelik çalışmalar yürütüyor.
KÜLTÜR SERVİSİ