30 yıl önce DGM’lerde verilen müebbet hapis cezalarının infazının gerçekleştiği ve tahliye olmaları gereken Nedime Yaklav, Sermin Demirdağ, Hicran Binici, Gülşen-Nuriye Adet kardeşlerin DGM’de başlayan mağduriyetleri ve maruz kaldıkları hukuksuzluk, tahliyelerinin engellenmesiyle devam ediyor
İçeriden / Hüseyin Aykol
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulmakta olan Saadet Akın, 14 Ekim 2024 günü Adil Okay’a gönderdiği mektupta şöyle diyor:
“Derinleşen sosyal, siyasal ve ekonomik krizlerin gölgesinde, hukuk, adalet ve demokrasi arayışına her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Toplumsal ahlakın çöktüğü, hukuk mekanizmalarının siyasallaştığı, anayasanın uygulanmayıp tartışılır hale gelmesi sonucu Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının da yok sayıldığı bir kaos halinin yaşandığı, tek adam rejiminin yönetiminde, biz muhalif, sol-sosyalist kesimlere, hak-hukuk-adalet savunucularına ve mücadele kararlılığına her zamankinden çok ihtiyaç var. Toplumun bu tekçi anlayıştan azade olması, aydınlığa kavuşmamız için çığlığımızı tüm alanlara ulaştırmak birleşmek, birleşerek büyümeye ihtiyacımız var.
Bizler Kürt halkı olarak soykırım ve kadınlar olarak cins kırımından geçirilmemek için yürüttüğümüz eşitlik, adalet ve özgürlük mücadelesinin kriminalize edildiği ve faaliyetlerimizin “terörizm” ile tanımlanması sonucu esir alınmış durumdayız. Esaret kavramı mevcut sistem içinde tam olarak tutsaklığımızın karşılığı oluyor. Neden mi? 29.12.2020 tarihli ve 31349 sayı ile Resmi Gazete’de yayımlanarak 01.01.2021 tarihinde yürürlüğe giren İdare ve Gözlem Kurulu mekanizmaları, verilen cezaların infaz süreleri dolduğu halde tahliyeler engelleniyor. Politik Kürt kadın tutsaklar başta olmak üzere politik tutsaklara verilen cezalar tartışma konusuyken, İdare ve Gözlem Kurulları tarafından tutsaklık kalıcı hale getiriliyor, bunun için özel olarak çalışılıyor.
Bulunduğum Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde şimdiye kadar beş politik Kürt tutsak verilen cezaların tamamını bitirerek mevcut sisteme rağmen tahliye olmayı başardılar. Şimdi ise beşi 30 yıldır (uzatmalarla birlikte 31 yıl oldu) cezaevinde olan toplamda 10 arkadaşımızın tahliyeleri engelleniyor. 30 yıl önce DGM’lerde verilen müebbet hapis cezalarının infazının gerçekleştiği ve tahliye olmaları gereken Nedime Yaklav, Sermin Demirdağ, Hicran Binici, Gülşen-Nuriye Adet kardeşlerin DGM’de başlayan mağduriyetleri ve maruz kaldıkları hukuksuzluk, tahliyelerinin engellenmesiyle devam ediyor. Pişman olmadıkları, toplumla bütünleşmeye hazır olmadıkları gerekçeleriyle tahliye edilmeyen bu kadınlar; yaşamları şiir olan şair kadınlar, hayatları film olan senarist kadınlar, sanatsal bir yaşam inşa etme iddiası olan sanatçı kadınlar…
Biz politik Kürt tutsaklar tecride dayalı infaz rejiminin uygulamalarını, derinleşen hak ihlallerini, hukuksuzlukları kabul etmiyoruz. İdare ve Gözlem Kurulu’nun kaldırılmasını, 30 yıldır tutsak edilenler başta olmak üzere, tahliye edilmeleri gerektiği halde tahliyeleri engellenen, infazını dolduran, ağır hasta ve hasta tüm tutsakların tahliyeleri önündeki engellerin, engellemelerin ortadan kaldırılmasını, bağımsız heyetlerce İdare ve Gözlem Kurulları’nın kararları başta olmak üzere cezaevinde maruz kaldığımız hak ihlallerinin yerinde incelenmesini, bu hukuksuz uygulamaların sonlandırılması için bizlerle birlikte olmanızı, sorumluluğunuzu yerine getirerek eşit, adil, özgür bir yaşamın inşası için bizlerle dayanışma içinde olmanızı diliyoruz.”
* * *
İzmir-Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan kıdemli mahpuslardan Güven Usta, 31 Ekim 2024 günü postaya verilen mektubunda yaşadıkları hak ihlallerini ayrıntılı bir şekilde anlatıyor:
“Son birkaç yıldır gündemde olan Kuyu Tipi hapishaneler baskı ve teslim alma politikalarının bir devamıdır. Kuyu tiplerinde ağır tecrit koşulları altında devrimcileri imha etmeyi, halkı mücadeleye sevk eden bu en direngen insanları teslim almayı amaçlıyorlar. İktidar bunu amaçlıyor ama buna karşı çıkan, direnen ve mücadele edenler var. Ölüm orucu ve süresiz açlık grevleri ile süren direnişler kazanımlarla sonuçlandı.
En son Vedat Doğan ve Rezzan Şengül kuyu tipi hapishanede kalmak istemedikleri ve hapishanelerin kapatılması için süresiz açlık grevindelerdi. Talepleri kabul edildi ve arkadaşlarının bulunduğu başka hapishanelere sevk edildiler. Şimdi ise Burdur Yüksek Güvenlikli Hapishane’ye sürgün olan Aziz Arslan süresiz açlık grevine başladı. Hep birlikte Aziz’i de oradan çekip alacağız.
Hasta tutsaklar da bir diğer önemli sorun olarak devam ediyor. İktidar halk düşmanlarını, katilleri, dolandırıcı, hırsız ve nice adi suç işlemiş kişileri bir bir tahliye ederken, hasta tutsaklar siyasi düşüncelerinden dolayı hapishanelerde ölüme terk ediliyor. Ali Osman Köse’den Kemal Gün’e, Yasemin Karadağ’dan Ercan Kartal’a kadar binlerce hasta tutsak derhal tahliye edilmelidir.
Kitap-yayın yasakları: Hücrede kişi en fazla 20 kitap bulundurabiliyor. Adımıza posta yoluyla gelen veya elden yatırılan kitaplar, idare tarafından aylarca bekletiliyor, çoğu zamanda el koyma kararıyla bize verilmiyor. Dergiler de devleti ve siyasi iktidarı eleştirmesi gerekçesiyle bize verilmiyor.
Sohbet hakkımız bulunduğumuz hapishanede sadece dört saat olarak uygulanıyor. Posta yoluyla gelen her türlü fotokopi engelleniyor. Posta yoluyla bize gelen her türlü fotoğrafa ‘aile ferdi olup olmadığı anlaşılamadı’ denilerek el konuyor.
Disiplin cezaları: Yukarıda sıraladığımız ve daha başka sorunların çözümü için direniyoruz. Slogan atıyor, kapı dövüyoruz. Yapılan hak gasplarına tepkimizi gösteriyoruz. Yaptığımız eylemler meşrudur. Ancak şimdiye kadar slogan atan her tutsağın 100 ayın üzerinde ziyaret cezası oldu. Dahası pek çok arkadaşımıza defalarca değişik konular için değişik disiplin cezaları verildi ve verilmeye devam ediyor.”
* * *
Antalya Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulmakta olan Muhammed İlgün, Adil Okay’a 9 Ekim 2024 günü gönderdiği mektubunda şöyle diyor: “Göndermiş olduğunuz kitapları aldım. Benim için bir sürpriz olsa da çok mutlu olduğumu belirtmek isterim. Emeğiniz için teşekkürler. Duyarlılığınız için de.
Tam yeni bir dava ile uğraşırken kargonuz geldi. Bahsettiğim dava geçen yıl başlayan açlık grevleri ile ilgili. Açlık grevine girdiğimiz için 80’den fazla arkadaşımıza (Manavgat S Tipi, Antalya S Tipi, Antalya T Güvenlik’te bulunanlar) “Örgüt üyeliği”nden iddianame hazırlanıp Ağır Ceza’ya gönderilerek dava açılmış. Duruşmamız 09 Ocak 2025 tarihinde yapılacak.
Hiçbir delil olmaksızın sadece demokratik bir hakkımız olan protesto hakkımızı kullanıp tecridi kınamak amacıyla açlık grevine girdiğimiz için hepimiz “Örgüt üyeliği”nden yargılanacağız. Ülkede o kadar kadın cinayetleri yaşanılırken, her yerde türeyen mafya-çeteler cirit atıyorken, işlenmeyen “adalet” açlık grevine girdiğimiz için bizi buluyor. Trajik bir gelişme olsa gerek yaşadıklarımız. Bakalım hukuksuzluğun ucu nereye dayanacak?”
MEKTUBU GELENLER:
Saadet Akın – Sincan Kadın Kapalı Cezaevi
Muhammed İlgün – Antalya Yüksek Güvenlikli CİK
Güven Usta – Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi
Bülent Parmaksız – Sincan 2 nolu F Tipi Cezaevi