Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde hücrede tutulan tutuklu Cem Yağcı can güvenliklerinin olmadığını gönderdiği mektupla aktardı
Hak ihlallerinin eksik olmadığı cezaevlerinde keyfi uygulamaları ardı arkası kesilmiyor. Ankara Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevinde hücrede tutulan tutuklu Cem Yağcı, yaşadıkları hak ihlallerine ilişkin Mezopotamya ajansına yazdığı mektup da “can güvenliğimiz yok” dedi. Yağcı yazdığı mektup da , Adalet Bakanlığı genelgesinde olmayan yasaklamaların uygulandığını belirterek, “Burada ağırlaştırılmış müebbet ceza almamıza rağmen tekli hücrelerde hukuksuz bir şekilde tutulmaktayız. Günde sadece iki saat havalandırma ve bir saat sohbet ve spor dışında hiçbir sosyal faaliyetimiz bulunmamaktadır. Diğer suç gruplarına verilen kursalar siyasi tutsaklara verilmemektedir. Bunun da siyasi kimliğimizle alakalı olduğunu düşünüyorum. Burada diğer suç gruplarıyla (adliler-cemaatler) alt alta ve üst üste olacak şekilde tutulmaktayız. Bu insanların kim olduğunu bilmiyoruz. Bazen koridorda karşılaştığımızda bize karşı ön yargılı, milliyetçi tavırlarına maruz kalıyoruz. Bunun için can güvenliğimizin olmadığını belirtmek istiyorum ve buradaki amacın bizleri karşı karşıya getirmek için böylesi bir uygulamaya başvurulmuştur. Bu yapılanlar hiçbir yasa ve yönetmelikte yok” diye belirtti.
‘Sağlığımız risk altında’
Yağcı mektubun da “Aynı koridorda kaldığımız arkadaşlarımızla fotoğraf çekmemize izin verilmeyerek yasak olduğunu söylüyorlar. Ayrıca avluya yiyecek götürmemizde bu yasakların içerisinde. Kurum kantininde satılan satranç takımını avluya götürüp iki kişi oynayamıyoruz. Adeta kendi kendinize oynayın diyorlar. Adalet Bakanlığı genelgesinde bulunan ve bu tip cezaevlerinde olan demir tabak ve bıçaklar verilmesine rağmen bize verilmiyor. Bize verilen tabak ve bıçaklar kullanılamaz durumda en küçük şey de hemen kırılıyorlar ve içindeki maddelerin yemeğe bulaştığı bir gerçektir. İdare bu kalitesiz ve sağlıksız malzemeleri satarak bizlerin sağlığını riske atmaktadır. Bunun dışında ailelerimizin getirdiği iç çamaşırı, terlik, havlu gibi malzemelerin kantinde var denilerek bizlere verilmiyor. Bizleri kantindeki kalitesiz ve pahalı malzemelere mahkum bırakıyorlar. Yine aynı Adalet Bakanlığının verdiği bir buçuk saat açık görüş hakkı ise bize bir saatlik veriliyor. Aynı koridorda olmamıza rağmen odalar arası alışveriş yapmamız bile yasaklanıyor bunun yanı sıra koridorda geçen arkadaşlarımıza selam vermemiz bile yasaklanıyor” diye belirtti.
‘İtaat etmemiz isteniyor’
Yapılan uygulamaların tamam keyfi ve gerekçesi olamayan uygulamalar olduğuna dikkati çeken Yağcı, mektubunu şöyle tamamladı: “Tecrit durumumuz yetmezmiş gibi korkuluk olan pencerelere tel örgüde çekilerek güneş ve hava alınamayacak halde kapatılmış. Tel örgülerle kapatılması tamamen keyfi ve gereksiz bir uygulamadır. Bu uygulama hiçbir cezaevinde görülmemiştir. Bulunduğumuz odadan havalandırmaya, revire vs. giderken gün içinde defalarca ayakkabılarımızı çıkartıyoruz. Bu uygulama hiçbir mantıklı gerekçesi olmayan bir uygulamadır. Bunların dışında üst üste arama yapılmaktadır hatta bazen iki günde bir arama yapılıyor ve bazen arama yapılmış gibi odalarımız memurlar tarafından dağıtılıyor. Bu uygulamalarla psikolojik baskı yaparak itaat etmemiz istenmektedir.
ANKARA