14 Mayıs seçimlerine bütün bir muhalefet “Artık başarıyoruz” duygusu ile girmişti. Seçimler beklenildiği gibi sonuçlanmayınca, muhalefet hattında moraller dip yaptı. Dolayısıyla sarsıcı ve bir o kadar da muhasebe yapmayı zorunlu kılan bir süreç başladı.
Seçim elbette her şey demek değildi. Ancak 2023 Türkiye’si için bu seçim önemli ve başarılabilseydi, değişim için daha umutlu olmayı gerektirecek başlıkları içermekteydi. Sonuçta muhalefetin beklentisi olmadı ve bir bütün olarak başarısız olundu.
Peki şimdi ne olacak?
Daha özgür, eşit ve demokratik bir Türkiye hayali için umutlar tamamen tükendi mi?
Elbette hayır! Elbette mücadele devam edecek ama daha zorlu daha farklı bir yol bulunarak. Herkes önce kendisi için değişimi ve yeniden sahneye çıkabilmeyi olanaklı kılacak. 20 yılı aşkın süredir iktidarda olan yapının, ekonomik krize rağmen seçim kazanmasının ayrıca irdelenmesi gerekiyor.
Bizim için, HDP ve bileşenleri, ittifakları açısından bu süreç eskisine göre daha güçlü bir politik muhasebeyi zorunlu kılmaktadır. Politik hattımız, geride kalan yılların paradigması yeniden ele alınacak ve bu süreçten gerekli dersleri çıkararak yol alınmaya çalışılacak.
Öncelikle belirtmeliyim ki; 2023 seçimleri sonrası siyaset alanı yeniden şekillenecek. Artık hiçbir şey eskisi gibi olamayacak. Hiç kimse yoluna eskisi gibi devam edemeyecek. Elbette bizde hiçbir şey olmamış ve sorun yokmuş gibi yapmayacağız.
HDP, görece demokratik bir ortamın olduğu, daha doğrusu çözüm sürecinin bütün bir toplumda etkisinin görüldüğü dönemin içinde doğdu. Tarihsel bir buluşmaydı, barış umudunun belirdiği, demokratikleşme adımı olarak Kürt sorunun siyasi çözüm şansının yakalanabileceği bir eşikte HDP daha da anlamlı olacaktı. 2015 sonrasının kan revan ortamında hep birlikte başka şeyler yaşadık. HDP ve HDP ile yollarını birleştirmiş olan yapılar için her şey daha zor oldu.
İktidarın Kürtlere ve bütün muhalif güçlere karşı yürüttüğü saldırgan politikaların yükselerek arttığı bir ortamda demokratik siyaseti ve aracını güçlendirmek var etmek kolay değildi. 2015, 2018 seçimleri bu zorluklar içinde geçti. 2023 seçim sonuçları daha zorlu ve mücadelenin çetin geçeceği bir sürece girmiş olduğumuzu göstermektedir.
2023 seçimleri için İktidar ve devlet HDP’nin rejim krizi karşısında etkin olmasını, anahtar role sahip olmasını istemedi. Kurulu düzenin ana paradigmasının esnetilmesine dahi tahammülü olmayan güçlerin oyun planı başarılı bir şekilde sonuçlandırılmış görünüyor. Büyük bir milliyetçilik rüzgârı estirildi. Öylesine bir rüzgâr ki bu muhalefetin “Millet” tarafını da etkisi altına almayı başardı.
Dolayısıyla bu seçimler matematiksel sonuçlardan daha çok politik sonuçları itibariyle ele alınmak zorundadır. Toplum ağırlıklı olarak milliyetçi muhafazakâr ideolojik hegemonyanın kuşatması altına alınmıştır. Bu kuşatmayı bugün dağıtmanın yolunu bulmak zorundayız. Toplum genel olarak sağa kaymış ancak bu sağa kayış sadece İktidarı destekleyen kesimlerde değil aynı zamanda muhalefet kesiminde de etkili olmuş durumdadır.
Bizim açımızdan da bakıldığında ittifak güçlerimiz içinde de bu sağ rüzgârdan etkilenmenin yansımaları görülmüştür. İttifaka dahil olan ya da olmayarak dışarıda kalan siyasal yapılarda da HDP ile yan yana gelme noktasında gösterilen çekincelerin arkasında bu sağ rüzgârın etkisini görmek mümkündür. Artık “3. Yol” siyasetimizin bugünkü anlamı üzerinde kafa yormamız gerekiyor. Nicel ve nitel güçleri tartışma konusu olan örgütlerin ittifakı yerine toplumsal ittifak alanına kafa yormalı, toplumsal mücadele dinamiklerini açığa çıkarmalı ve bütün yoğunlaşmamızı bunun üzerinden tanımlamalıyız. Dolayısıyla toplumsal alandaki yoğunlaşmamız bu estirilen milliyetçi muhafazakâr dalgaya set çekebilir, ideolojik hegemonya buradan doğru kırılabilir.
Diğer önemli bir başlık ise, bu başarısızlığı birbirimizde arayan sığ yaklaşımlardır. HDP fazla Kürt ya da az Kürt tartışmalarının bizim için bir tuzak ve siyasi operasyon olduğunu görmeli ve “Ne Yapmalı?” sorusu için doğru yanıtlara ulaşmalı.
Bir süredir iktidarın HDP’yi sıkıştırmak istediği alana girerek savunmaya geçmemeliyiz. Kürt halkının meselelerine tek başına odaklanmış ve bölgeye sıkışmış bir mücadele hattının dayatma tuzaklar içerdiğini görerek tabanımızla bu konuda köklü müzakere yürütmeliyiz.
HDP’nin alameti farikası Türkiye halklarının kurtuluşunu ortaklaştıran ve Türkiye demokrasi mücadelesi ile kurduğu güçlü ve vazgeçilmez ilişkisidir. Buradan geriye düşmek demek 2023 seçimlerindeki başarısız sonuçları bir yenilgiye dönüştürmek olur.
Şimdi bu gerçeğe ve hakikate odaklanarak daha Türkiyeli bir HDP ve birleşik bir mücadele için çalışmalara yoğunlaşmalıyız. Yapısal sorunlarımızdan politikalarımıza parti içi demokrasiden halkı seçmen değil özne gören siyasete dair her konuda güçlü adımlar atmalıyız.
Önemli bir başlıkta özellikle Türkiye batısındaki bırakılan boş alanlardır. Emek alanından, ekolojik yıkım sahalarına kadar birçok alanda kurumsal ilişki tesis edilememiştir. Daha doğrusu yoğunlaşmamız şekilsel kalmıştır. Dolayısıyla boş bırakılan alanların içine akan güçler olmuştur. Bu da HDP’yi Kürt Partisi HDP dışındaki sol yapıları da sosyalist hareketin temsili tartışmasının merkezine koymuştur. Bu durum HDP fikriyatına verilebilecek en büyük zarardır.
İçinden geçmekte olduğumuz dönem itibariyle, “Türk solu”, “Kürt solu” gibi çok tehlikeli ve birleşik mücadeleyi zehirleyen anlayışlara neden olan hatalı yaklaşımlarımızı ve politikalarımızı da bu süreçte sorgulamalıyız. Bu yaklaşımı geriletemezsek, yine HDP’yi bölgeye sıkıştıran tuzağa düşmek söz konusu olacaktır.
Şimdi daha birleşik ve stratejik ortaklığı büyüten ve iktidarın oyun planını boşa düşürecek bir HDP inşa etmeye ihtiyacımız var. Yaklaşan yerel seçimleri, iktidarın yeni anayasa planını ve daha uzun yıllara yayılacak rejim inşasını görerek politik stratejik açılımlara yoğunlaşmak ve HDP’yi buna göre inşa etmek bu sürecin en temel görevidir. Bu görev aynı zamanda tarihsel buluşmamızın omuzlarımıza yüklediği sorumluluktur!