Meral Danış Beştaş
Her yıl Mart ayı geldiğinde direnişle yenilenen ruhlarımız; isyanını, haklarını, haklılığından gelen gücünü, alanlara taşır. Baharın gelişini simgeleyen Mart ayı kadınların geleceğinin baharıdır aynı zamanda! Baharla birlikte biriken taleplerimiz sokaklarda can bulur.
“Şimdi kadın zamanı” şiarıyla bu sene de alanları doldurduk ve taleplerimizi haykırdık! Öyle görkemli bir haykırış ki bu, iktidarın tüm baskılarının nasıl üstesinden gelineceğini herkese gösterme gücünü içinde taşıyor.
Evet, baharın gelişi bir yana pandemiden kaynaklı yasakların artık kalktığı bir 8 Mart haftası bizleri bekliyordu… Pandemi döneminde artan ve iyiden iyiye halkı ezen yoksulluk ve yoksunluk en çok kadınları etkiledi. Kimi işinden olmuş, dört duvarın arasında iki katına çıkan ev emeği ile boğuşurken, kimi de esnek çalışma yöntemiyle hem işini hem evinin tüm gereksinimlerini yüklenmişti. Kimi hastanede nöbet tuttuktan sonra çocuğuna, ailesine hastalık bulaştırmamakla cebelleşmek zorunda bırakılmışken, kimi de eve kapanmanın ittiği çaresizlikle şiddetin en ağır haline maruz kalmıştı. Artan yağ fiyatları ile, sürekli hale gelen ağır zam yüküyle tenceresini kaynatamayan kadınlar; şiddetin en ağırının mağduru olan kadınlar; İstanbul Sözleşmesi’nin koruyucu gölgesinden mahrum bırakılan kadınlar; alanları Mart’ın ilk gününden itibaren canlandırdı. Kiminin cebinde açlık, kimininkinde işsizlik, kimininkinde şiddet ama hepsinde uğradıkları yoğun haksızlık vardı. Biriken acılardan görkemli bir direniş yaratmayı bilen tüm kadınlar, en güzel kıyafetleriyle, ağızlarında kocaman bir gülümseme, ellerine erbanelerle 8 Mart çağrısı için sokaklardaydılar.
Uzun yıllardır tanıklık ettiğim en inançlı, en güçlü 8 Mart etkinlikleri, tüm kadınlara hatta tüm haksızlığa uğrayanlara büyük bir umut aşıladı. İktidarın kadınlar aleyhine yürüttüğü politikalarına, kadın hakları ve kadın kazanımları üzerinden devşirdiği tartışmalarına, bu yaklaşımla ürettikleri çözümsüzlüğe karşı kadınlar; alanlarda saflarını belirlediler! Geleceğin inşasına dair, demokratik ve özgür bir yaşama dair örülen en büyük ittifak, kadınlar ittifakıdır. Kadınlarla değişir, dedik; değiştireceğiz! Kadınlarla özgürleşir, dedik; özgürlüğe her an bir adım daha yaklaşıyoruz. Geleceği kurma iddiası, kadınlarla yükseliyor; toplumsal barış umudu, kadınlarla güçleniyor. Çünkü kadınlar birlikte güçlü ve taleplerinde kurdukları ortaklık, hiçbir gücün alt edemeyeceği sağlam temellerle örülü. Kadınlar, alanlarda Kürt, Türk, Ermeni, Arap, Çerkes değil; Alevi, Sünni, Yahudi, Hıristiyan değil; zengin, yoksul değil; sadece KADIN. Kadınlar, kadın kimliğinde birleştiler ve bu birlikteliğin gücünün farkındalar; farkındayız. Gebze’den Dersim’e, İstanbul’dan Ankara’ya, İzmir’den Urfa’ya alanlar mora boyandıysa şayet; 15’inden 75’ine her yaştan kadın, alanları 8 Mart ruhu ile donattıysa şayet; savaşın zulmünden umut damıttıysa kadınlar, bu ancak büyük bir inancın eseridir.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da devletin alanlara koyduğu yasaklar, kurulan barikatlar, kadınların haklı haykırışlarıyla bir kez daha yıkıldı. Tıpkı baharda yeşeren fidanlar gibi umudun dalları da dört bir yana uzandı. Kürdistan’da kudretli duruşlarını rengârenk kıyafetlerinin zarafetiyle taçlandıran kadınlar, varlıklarının gücü ile selamladı 8 Mart’ı. Gülen yüzlerden yansıyan ışığın tüm insanlığı aydınlattığını kim yadsıyabilir!
Zulümlerden ilmik ilmik örülen büyük bir yaşam sevgisinin eseri olan bu etkinlikler, zulmü gözlerinden tanıyıp hiç unutmamak gibi bir özelliği de bünyesinde taşır. Garibe’nin cezaevinin dört duvarına sığmayan direnişi, Aysel’in yıllardır boyun eğmediği zorlukların cezaevinde daha da görünür olan biçimi, Pınar Gültekin’in yanan bedeni, İpek Er’in sessiz çığlığı, Çilem Doğan’ın yaşayabilmek uğruna attığı kurşun, ak tülbentli anaların barış çığlığı, anadilimizin usulca akan sular gibi serin ve berak stranı, Mirabel Kardeşler’in haksızlık karşısında yarattığı dalga… Tarlalardan fabrikalara süzülen alınteri, göçmen çadırlarından yükselen haykırış, alanlarda büyüyen inat ve sokaklara yayılan mücadele… Hepsi alanlardaydı; hepsi isyanımız, aynı zamanda belleğimizde saklı tuttuğumuz acıydı.
Acıdan, şiddetten, yoksulluktan ve yoksunluklardan umut devşirmek ve bu umudu yeşerterek tüm topraklara sunmak ancak kadına has bir maharet ve kudrettir. Çağlardan beri kan ve zulümle beslenen toprakları umut ile canlandırmak ve kadın-erkek, genç-yaşlı yani kısacası toplumun bütünü için yaşanılır kılma mücadelesini görmek için alanlara bir kez daha bakın. O fotoğraflar salt bir anı değil; o fotoğraflar umut, direniş, mücadele ve güçtür. Taleplerimizin ve haklılığımızın, birlikteliğimiz ve ortak aklımızın, isyan bayrağımız ve her daim yukarıya taşıdığımız mücadele azmimizin fotoğraflarıdır onlar.
Evet, o fotoğraflar artık dünyada “kadın zamanı”nın geldiğinin muştusudur. Birlikte daha güçlü olduğumuzun aynasıdır. Umudu yarınlara bırakmayan inattır. Yüreğimizden sel gibi akan coşkudur, gördüğünüz fotoğraflar…. Ve artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının işaret fişeğidir. Gelecek 8 Martlarda buluşmak üzere, yarattığımız aydınlık geleceğin ışıttığı geniş alanlarda! Jin Jiyan Azadi!
*HDP Grup Başkanvekili