6 Şubat günü saat 4 civarında merkez üssü Maraş’ın Pazarcık ilçesinde bir deprem oldu. Yine aynı gün öğle saatlerinde merkez üssü Elbistan’da büyük çaplı bir deprem meydana geldi. Deprem Maraş, Adıyaman, Antep ve Hatay illerinde büyük bir felakete yol açtı. Ölü sayısı binlerle ifade ediliyor, yaralı sayısı on binlerle ifade ediliyor, maddi hasar ise çok ağır.
Depremde felaketi katlayan şey ise deprem öncesi gerekli tedbirlerin alınmaması ve deprem sonrasında zamanında yardımların ulaştırılmaması. Bu yönlü bir organizasyonun ortaya konulmamasından kaynaklı felaketin boyutu katlanarak devam ediyor. Her iki durumdan da AKP-MHP iktidarı doğrudan sorumludur. Elbette deprem mağdurları ve halk bunun hesabını soracaktır. Toplumda gelişen tepkilere ve eleştirilere karşı iktidar şimdiden tehditlere başvurmaya başladı. Suçlu olduğunu biliyor, suçunu baskıyla, tehditle geçiştiremez.
Bu bölgede böylesine bir depremin kapıda olduğunu jeoloji uzmanları yıllardır dikkat çekiyorlar, adeta feryat ettiler.
Buna rağmen AKP iktidarı kılını kıpırdatmadı. Yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür, katıldığı bir TV kanalında konuya ilişkin şunlara dikkat çekti: “2020 yılında Elazığ depreminin ilk günü hedef Çelikhan, Erkenek ve Kahramanmaraş’tır dedim. Oradaki yerel yönetimlere, valiliğe, merkezi hükümete çağrıda bulundum. Burada deprem oluyor diye. Bilimsel veriler bunu gösteriyor dedik.”
Görür, devamında şunlara dikkat çekti: “Depreme ilişkin proje hazırladık. Hazırlanmamız gerekliğini sürekli söyledik. Ancak bunlar görmezden gelindi.” Yerbilimci birçok uzman bu yönlü defalarca görüşlerini dile getirdiler, AKP iktidarının kale aldığı olmamıştır.
AKP-MHP iktidarı anti toplumcu bir iktidardır. Bu zihniyette olmasaydı, savaşa, silaha, işgallere ve Kürtlerin öldürülmesine, yerleşim yerlerinin, kentlerinin bombalamalarla yıkmalarına yönelik yaptığı harcamayı, yatırdığı bütçeyi depreme karşı tedbirlere yatıracaktı.
Eğer bu yönlü bir politikayı esas alsaydı ve bu temelde deprem riskine karşı bir altyapı hazırlığına gitseydi, depremin oluşturduğu tahribatın önüne rahatlıkla geçilebilirdi. Ve halk depremde bu düzeyde bir felaketle karşılaşmazdı. İktidar halktan alınan deprem vergilerini dahi savaşa yatırmıştır. Bu politikanın yol açtığı sonuç ise oluşan depremde binlerin ölümüne, on binlerin yaralanmasına yol açtı. Böylesine ağır bir felaketin yaşanmasından bu iktidar doğrudan sorumludur.
Bu iktidar rantçı, mafyavari, savaş müptelası, toplum karşıtı bir iktidardır. Bu iktidarın topluma yönelik ahlaki ve vicdanlı bir projesi yoktur. Ve zihniyeti buna el vermiyor.
Bu iktidarın temel projesi yalanla, talanla, zulümle kendi varlığını idame etmek üzerinedir.
Bu iktidarın yıllardır Kürt halkına yönelik yaptığı zulüm, geliştirdiği tahribat ve yaptığı öldürmeler insanlığa yönelik bakışını fazlasıyla ortaya sermiştir.
Bu iktidar sivil toplum örgütlerini, meslek örgütlerini yoğun bir biçimde kriminalize etmekle, yoğun baskıya maruz bırakmayla deprem gibi bir felakete karşı harekete geçme, yardım ulaştırma imkanlarını önemli oranda daraltı.
Söz konusu kesimlerin 1999 Gölcük depremi sırasında halka yönelik hayli büyük destekleri oldu. Çok büyük yardım kampanyalarını örgütleyip deprem mağdurlarına sundular. İktidarın baskılarına rağmen bugün de geliştirilebilir. Şimdiden geliştirdikleri yardımların yerine ulaştırmasında iktidar tarafından çeşitli biçimde engellenmekte, illaki AFAD aracılığıyla olacak diye iktidar valileri dayatmada bulunuyor. AFAD çökmüş bir kurumdur, ne halde olduğunu herkes görüyor.
İktidar Kürt halkının kendi iradesiyle kazandığı belediyeleri gasp ederek bürokrasisine peşkeş çekti. Ekim’de 2011’de Van’da meydana gelen depreme HDP’li belediyeler anında desteklerini ortaya koyup büyük bir mağduriyeti gidermede hayati düzeyde desteklerini sundular.
İktidarın kayyumcuları belediyelerin imkanlarını halka sunmak yerine kendine altın klozet yaptılar. Kürt halkının imkanlarını halktan çalmaya devam ediyorlar. Şimdi deprem gibi bir felakette halka yardım ulaşmıyor, insanlar soğuktan donarak yaşamını yitiriyor.
Felaketi aşmak için şimdi seferber olma zamanı. Halk olarak mağdurların yaralarını sarma zamanı, depremin ve iktidarın mağdurlarıyla dayanışma zamanı. Şimdi umut olma zamanı. Maddi ve manevi alanda güç ve destek sunma zamanı. Halkımıza sahip çıkma zamanı.