1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla Wan’da miting, Amed ve Şirnex’te yürüyüş düzenlendi. Wan’daki mitingde Bakırhan’ın konuşması sırasında polislerin elektriği kesmesine halk sloganlarla tepki gösterdi
Emek ve demokrasi örgütleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla alanlarda. Wan’da 1 Eylül mitingi düzenleniyor. “Savaşa ve işgale karşı barışı, tecride karşı özgürlüğü haykıralım” şiarlı ile Musa Anter Barış Parkı’nda miting düzenledi. DEM Parti Wan İl Örgütü binası önünde kadınlar insan zinciri oluşturdu.
Barış ve demokrasi mücadelesinde hayatını kaybedenler için yapılan saygı duruşunun ardından Tertip Komitesi adına Rojbin Bor konuştu. Bor, mitingin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne vesile olmasını diledi. DEM Parti Wan İl Eşbaşkanı Gülşen Kurt, “AKP’nin tüm toplumsal muhalefeti baskı altına alması ve Kürt sorununda tercih ettiği savaş siyaseti ülkeyi bir cenderenin içerisine sokmuştur. Buna karşı çıkan herkes hain ilan ediliyor. Ülkede yaşanan savaş nedeniyle ülkede hiçbir şey yolunda gitmiyor. Bedeli ne olursa olsun barışı savunmayı devam edeceğiz” dedi.
Tecrit kalkmalı
Ardından DEM Parti İl Eşbaşkanı Veysi Dilekçi, “Ortadoğu’da savaşlar devam ediyor. Biz kardeşlik, özgürlük dedikçe, onlar öldürmeye devam ediyor. Buradan bir kez daha artık savaşa yeter diyoruz. Acilen uzatılan barış elinin tutulması gerekiyor. Tecrit politikası kalkmalıdır. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kalkmalı ve barış masası kurulmalıdır” diye konuştu.
Dilekçi’nin konuşması sırasında alandan “Bijî Serok Apo” sloganları yükseldi.
Barış Annesi Zekiye Kaya ise, “Biz barışın yakın olduğunu biliyoruz. Barış, özgürlük ve halkların kardeşliğidir. Anneler olarak çağrı yapıyoruz; kimse barıştan korkmasın. Barış gelmeden bu ülkede hiçbir şey düzelmez. Ölümlere, katliamlara, kadın kırımına artık yeter diyoruz. Barış dışında bir talebimiz yok” dedi.
Bize düşen görev barışta ısrar etmektir
KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz ise, şunları söyledi: “Emperyalist savaş politikalarına karşı yaşasın halkların kardeşliği. Bu dünyada artık insan ölümleri bir istatistik olarak görülüyor. Biz halklara düşen görev dayanışmak ve barışta ısrar etmektir. Barış, insanlığımızı kurtaracak yegane şeydir. İktidar baskılar, kayyım atamalarıyla tekrar gündeme geliyor. Bu politikayı protesto ediyoruz. Türkiye özgürlük konusunda dünyanın en kötü 10 ülkesi arasındadır. Bu tablo bile ülkenin ne durumda olduğunu göstermeye yeter. Bizi susturmaya çalışanlara söylüyoruz; korkmuyor ve asla geri adım atmayacağız. Bizim, ekmek, su ve hava gibi ihtiyaç duyduğumuz şey barıştır. Barışı savunmaya ve bunun mücadele etmeye devam edeceğiz. Coğrafyamızı kana bulayan ve yaşanamaz hale getirenleri buradan bir kez daha protesto ediyoruz” diye konuştu.
Abdullah Öcalan’a selam
Miting de son olarak Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan konuştu.
Bakırhan, konuşmasına PKK Lideri Abdullah Öcalan ve arkadaşlarına selam göndererek başladı. Bir gün halkın bu topraklara barışı getireceğini söyleyen Bakırhan, “Dünyada zalimler barış istemezler, zalimler barıştan hoşlanmazlar. İçinde bulunduğumuz coğrafyada hala kan dökülüyor, savaş var, çocuklar öldürülüyor, insanların yaşadığı evler başlarına yıkılıyor. Ortadoğu’da her gün onlarca cenaze kaldırılıyor. Birkaç diktatör rahat yaşasın diye. Niye, birkaç emperyalist kapitalist ülke oranın enerjisini doğalgazını yeraltı yerüstü zenginliklerini sömürsün diye. İşte bizler bugün Wan’da olduğu gibi savaşa sömürüye ranta inkara karşı barışa güçlü bir şekilde sahip çıkabilirsek emin olun Gazze’de ölen çocukların gençlerin ölmesini engelleyebiliriz. Rojava’da İHA ve SİHA’larla katledilen çocukların katledilmesini engelleyebiliriz. Süleymaniye’de katledilen Kürt sivil yurttaşların ölümünü engelleyebiliriz” diye konuştu.
Hakim Lokman’ın katledilmesi
Federe Kurdistan Bölgesi’nin Duhok kentinden olan Hakim Lokman’ın katledilmesine ilişkin konuşan Bakırhan, “Duhok’tan 3 Kürt yurttaşımız İstanbul’a tatile geliyorlar. İstanbul’da bir restoranda yemek yemek için oturuyorlar kendi aralarında Kürtçe konuştukları için orada bulunan bir grup faşist ırkçı çete tarafından linç ediliyorlar. Bıçakla saldırılıyor. 3 Kürt, Kürtçe konuştuğu için saldırıya uğruyor, bir tanesi kalbinden bıçaklanarak katledildi. İki insanımız da şu an hastanede can çekişiyorlar, yaşam mücadelesi veriyorlar. Bu devletin en başında bulunanlar kavga istiyorsa sabah kalkıp akşama kadar Kürt düşmanlığı yapıyorlarsa bunun İstanbul’da restorandaki yansıması da katliam oluyor. Bu katliama sebep olanların Allah belasını versin. Bu katliama sebebiyet verenlere bir kez daha Van’dan sesleniyoruz; biz Kürtler bu topraklarda bin yıllardır yaşıyoruz, biz Kürtler bu topraklarda bizimle birlikte yaşayan halklara karşı asla ihanet etmedik, düşmanlık etmedik. Tarihin binlerce yıl öncesi bugüne kadar komşumuza, yanı başımızda bulunan bizim gibi olmayan, bizim gibi konuşamayan insanlara kardeşçe insanca davrandık. Ama maalesef son 10 yılda Türkiye’de bu ülkeyi yönetenler bilinçli bir şekilde Kürtleri hedef gösteriyor. Kürtlerin bu faşist güruhlar tarafından katledilmesini linç edilmelerine neden oluyor” dedi.
Neden barış diyoruz
“Biz neden barış diyoruz” diye soran Bakırhan, “Bu ırkçı, faşist zihniyetinin son bulması için barış diyoruz. Kürt İstanbul’da da, Amed’te de, Dêrsim’de de özgürce dilini konuşabilsin diye barış diyoruz. Hewler’de Süleymaniye’de yaşayan Kürtler kendi geleceklerine kendileri karar versin diye barış diyoruz. Rojava’da oradaki gençlerin kadınların Kürtlerin ve orada yaşayan Arapların diğer halkların kardeşçe bir arada yaşaması için barış diyoruz. Ama bu sistem ve bu ülkeyi yönetenler ne diyor, Kürdistan Bölgesi için çatışma diyor, Rojava’da İHA, SİHA ve bomba diyor, İstanbul’da Kürt, Kürtçe konuştuğu için linç edilsin diyor. Bu iktidarın can suyu inkardır. Bu iktidar kendisini inkar ve Kürt düşmanlığı üzerinden var ediyor. Onun için barış diyeceğiz barış demeye devam edeceğiz. Türkiye halklarıyla birlikte bu ırkçı bu halklar ve inançlar düşmanı sistemin gitmesi için kaybetmesi için başta Van olmak üzere Amed’ten İstanbul’a Kürtlerin yaşadığı her yerde barış demeye devam edeceğiz. Bunların en korktuğu şey barıştır, çünkü bunlar çatışma ve savaş üzerinden kendilerini var ediyorlar. Bizden korkun çünkü biz barış demeye devam edeceğiz” diye konuştu.
Biz Van’ız onlar İstanbul’daki ırkçı saldırıdır
“Pêşî Peya” yazılarının silinmesine tepki gösteren Bakırhan, “Bu devlet bu valilik kaymakamlık emniyet uyumadı gece çetelerle birlikte iki Kürtçe kelimeyi silmek için günlerce uğraştılar. Sizlere lanet olsun. Bu ırkçı bu retçi sistem karşısında bizim tek bir gücümüz birlikte mücadele etmek ve bu inkar sistemini boşa çıkarmaktır. Ben inanıyorum ki geçmişten bugüne kadar onurlu duruşuyla birçok oyunu boşa çıkaran Van halkı bu ret ve inkar politikalarını savaş politikalarını da bir gün boşa çıkaracaktır. Bu iktidar tek tip toplum yaratmak istiyor. Bizler bu iktidarın tek tip toplum yaratma anlayışına karşı onurluca mücadele etmeye devam edeceğiz. Böylesine bir ırkçı bir sistemle karşı karşıyayız ki düğünleri bile izne bağladılar. Kürdün düğününe bile karşı olan bir sistemle karşı karşıyayız. Allah aşkına dünyanın neresinde insanlar düğün yaparken sistemden izin alıyorlar. İşte biz böylesine bir sistemle mücadele ediyoruz. Emin olun düğünlerimizi de yapacağız. Düğünleri bile izne bağlayan bir iktidar ile karşı karşıyayız. Biz Van’ız onlar İstanbul’daki ırkçı saldırıdır. Biz beyaz tülbentleriyle barış diyen Kürt anneleriyiz onlar Kürtleri katleden Yeşil’in fotoğraflarıyla bizi tehdit edenlerdir. Biz barış diyoruz onlar savaş diyor. Biz ısrarla inatla dilimize kimliğimize geleceğimize çocuklarımızın ve gençlerimizin insanca yaşadığı barışçıl demokratik, özgür bir Türkiye’de yaşamalarını sağlayıncaya kadar mücadele sözü veriyoruz” dedi.
Muhalefet sorumluluk almalıdır
Muhalefete de çağrı yapan Bakırhan, “Kürt meselesi siyasete payanda yapılacak bir mesele değildir, ciddi bir meseledir. Türkiye’nin demokrasisini,, özgürlüğünü, geleceğini ilgilendiren bir meseledir. Kürt meselesine sıradan yaklaşmayın. Bugün iktidarın böyle pervasızca yaklaşmasının sebebi muhalefetin, muhalefet partilerinin Kürt meselesindeki programlarının çözüm önerilerinin olmamasıdır. Bir an önce muhalefete Kürt meselesinin demokratik yollarla çözülmesi için sorumluluk, inisiyatif almaya çağırıyorum. Bir çağrım da sivil toplum örgütlerine, demokrat insanlara, yüreğinde insanlık olan Türkiye halklarınadır. Bu yok sayan, fakirleştiren, zam, zulüm, soygun düzenini bir an önce göndermek için daha güçlü bir arada olmalı, ortak mücadele etmeliyiz. Wan’ın, Dersim’in acısını Trakya’daki çiftçinin Sinop’taki balık üreticisinin acısını da sevdasını da taleplerini de beraber hissederek onların taleplerinin gerçekleşmesi için daha güçlü bir mücadele edelim” ifadelerini kullandı.
Savaş demek yoksulluk demek
İktidarı, Federe Kürdistan Bölgesindeki çatışma ve kaostan vazgeçmeye çağıran Bakırhan, şöyle devam etti: “Rojava’da insanların insanca yaşadığı o sisteme SİHA, İHA’larla, toplarla, tüfeklerle karşılık vermeyin. Onların uzatmış olduğu barış elini tutun. Bu savaş politikalarını, Kürdün kendi dilini konuşurken katledilmesine neden olan bu çatışma dilinden, ırkçı dilinizden vazgeçin. Gelin Kürtlerle insanca, diyalogla, müzakereyle, Kürt meselesinin nasıl çözüldüğünü Van, Amed, Adana, İstanbul tartışsın. Birlikte halklar karar versin. Savaş demek yoksulluk demek, emekçinin yoksulun cebine boğazına gidecek paranın topa tüfeğe gitmesi demektir. Bir an önce bu savaş politikalarını bitirelim Türkiye bütün renkleriyle Kürdü Türkü Arabı Çerkezi, Alevisi Sunisi Süryanisi ve Êzidisi ve diğer millet ve inançlarıyla birlikte kardeşçe ve bir arada yaşasın. İşte biz bunun için varız. Nazım Hikmet’in dediği gibi gündüzleri sömürülmeyen geceleri yataya aç girilmeyen bir Türkiye mücadelesi veriyoruz vermeye devam edeceğiz. 1 Eylül dünya günü başta sizler olmak üzere Kürtlere Türkiye halkların dünyada savaş ve zulüm altında ezilen katledilen bütün halklara barış ve kardeşlik getirsin” diyerek konuşmasını bitirdi.
Konuşmanın ardından Bakırhan ve seçilmişler, barış güvercinleri uçurdu. Miting sanatçı Kasım Taşdoğan’ın sahne almasıyla sona erdi.
Amed
Amed’de Emek ve Demokrasi Güçleri öncülüğünde 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında yürüyüş düzenleniyor. Emek ve Demokrasi Güçleri, Yenişehir ilçesine bağlı Ofis Semti’nde bulunan AZC Plaza önünde bir araya geldi. DTK Eş Başkanı Bedran Öztürk ile DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar’ın yanı sıra çok sayıda kişi de etkinliğe katıldı. “Bijî Aşitî” sloganlarının atıldığı yürüyüş, Dağkapı (Şêx Seîd) Meydanı’na son buldu.
Kitle buradan kortej halinde Şêx Seîd Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. Barış Anneleri’nin beyaz tülbentleriyle katıldığı yürüyüşte, polisin uzun süre kitleyi bekletmesi alkışlarla protesto edildi. En önde beyaz tülbentleriyle yer alan Barış Anneleri Kürtçe ve Türkçe “Özgürlük ve barış tecrit edilemez” yazılı pankartla yürüyüşün startını verdi. “Savaşa, yoksulluğa ve emek sömürüsüne teslim olmuyoruz, barış istiyoruz” pankartıyla yürüyüşe katılan binler, “Yaşasın barış, bijî aşitî” dövizleri taşıdı. Yürüyüş boyunca kitle “Berxwedan jiyane”, “Bimre koletî, bijî aşitî”, “Savaşa hayır, barış hemen şimdi” sloganları attı.
Erbanelerin de eşlik ettiği yürüyüşle Şêx Seîd Meydanı’na gelen kitle burada çalınan şarkılar eşliğinde halaya durdu.
Koçak: Halklar barış istiyor
Burada ilk olarak burada konuşan KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, barış taleplerini yükseltmek için yan yana geldiklerini söyledi. Koçak, “2023 yılı yoğun çatışmaların yaşandığı bir yıl olarak geçti. Daha kaç yıl oldu Şengal’den bu görüntüler gelmişti. Binlerce insanı IŞİD çeteleri katletmişti, kadınlar, çocuklar yollara düşmüştü. Benzer görüntüyü Gazze’de yaşadık. Biliyoruz ki yoksul ve ezilen halkların kaderi aynıdır. Kürtler nasıl barış istiyorsa, Kürt sorununun çözümünün onurlu bir barış temelinde çözülmesini istiyorsa, yine Filistin meselesi de onurlu bir barış temelinde çözülecek. Bunu çözecek olan timsah gözyaşları dökerken silah baronlarının arkasına saklanan siyasi iktidar değil, halkların direnç ruhu olacak. Gençler ne istiyor? Emekçiler ne istiyor? Kadınlar ne istiyor? Bütün halklar barış istiyor. Bu halklar biliyor ki bugün yaşadığımız sefalet varsa, emekçiler yoksulluk sınırının yarısında yaşamak zorunda kalıyorsa, gençlerimiz mülakat altında torpil işkencesinde geleceklerini kaybediyorsa bu siyasal iktidar yüzündendir. Bu siyasal iktidar değişmiyorsa değişecek olan halklardır” dedi.
Ayşe Gökkan: Barışın halefleriyiz
Ardından Sincan Kadın Kapalı Cezaevinde tutsak bulunan TJA Dönem Sözcüsü Ayşe Gökkan’ın gönderdiği mesaj okundu. DEM Parti Milletvekili Adalet Kaya tarafından okunan mesajında Gökkan şunları paylaştı: “Barış Anneleri, sizler köklerinizde yeşeriyorsunuz. Sizler yaşamı doğa ve direnişle var ettiniz. Sizler barışın filozofları oldunuz. Tüm yaşamınız barış mücadelesi ve özgür bir toplumu oluşturmak için geçti. O yüzden savaş severler tüm araçlarını size karşı seferber ettiler. Siz barışa ve çocuklarınıza hasret kalarak yaşamınızı yitirdiniz. Ancak sizin ardıllarınız binlercedir. Sizin direnişiniz gösterdi ki savaş isteyenler, toplumun barış mücadelesini geriye götüremezler. Dünya bu mücadeleye şahitlik etti. Siz tarihsel direnişinizle şu mesajı verdiniz. Biz tek ve aç değiliz, yersiz ve yurtsuz değiliz. Biz buradayız, barışın halefleriyiz. Biz savaşa ve tecride karşıyız. Sizin bu sözleriniz bize ulaştı. Biz mücadele eden tutsak kadınlar olarak, sizin mücadelenizi anıyor ve önünüzde saygıyla eğiliyoruz. Sizlere borçluyuz, beyaz örtüleriniz yerde kalmayacak. Sizi hiçbir zaman toprağın altına koymayacağız ve üzerinize toprak atmayacağız. Sizi yüreğimizde yaşatacağız. Sizi hasretle anıyoruz. 1 Eylül Dünya barış gününüz kutlu olsun. Umut ediyoruz, barış ve özgürlüğe vesile olur.”
Eşitlik olmadan kardeşlik olmaz
Daha sonra ESP Genel Başkan Yardımcısı Beycan Taşkıran konuştu. 1 Eylül’de barışın konuşulduğu koşulları soran Taşkıran, “Kurdistan’da işgalciliğin, katliamların bize dayatıldığı zamanlarda barışı konuşuyoruz. Kadın cinsine karşı erkek egemen zihniyetin açtığı savaşa karşı barışı konuşuyoruz. Sermayenin işçi sınıfına karşı savaş başlattığı süreçte barışı konuşuyoruz. Emperyalistlerin, NATO’cu katillerin halklarımıza zulüm, acı, tecavüzler uygulaması üzerinden barışı konuşuyoruz. Ancak özgürlüğü ve barışı ezilenlerin birleşik mücadelesi getirebilir. Eşitlik olmadan kardeşlik olmaz, özgürlük olmadan buna barış denilmez. Köleliği kabul etmedik, çökertme planlarını çökerttik. Buradan Türkiye halklarına çağrı yapıyoruz; başka bir halkı ezenler özgür olamaz. İstanbul’da karşımıza sermayenin polisi dikilir. Ancak eşitlik ortak dava ile gelir. Türk analarını ortak mücadeleye çağırıyoruz. Biz kazanacağız, biz kazanacağız” sözlerini kullandı.
Kürt halkını korkutamazsınız
Daha sonra DBP EŞ Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar söz aldı. Tüm direnen halkların Barış Günü’nü kutlayan Uçar, “Türkiye devletinin iki gün önce kabul ettiği ve Süleymaniye’de katlettiği iki Kürt kadın gazeteciyi anarak devam etmek istiyorum. Kürt gazeteciliği Orta Doğu’da, Türkiye’de değil tüm dünyada nasıl yazıldığını gösterdi. Ardılları o kadar çok ki öldürerek bitirmeyeceksiniz. Bütün arkadaşlarımız dünyanın neresinde olursa olsunlar, gerçeğin izinde, hakikatin izinde devam ettiler. Hiçbir yalanınız, saldırınız bu hakikati değiştiremedi, değiştiremeyecek. İki Kürt gazetecinin katledilmesi savaş suçudur. Türkiye devleti savaş suçu işliyor. İstanbul’da Kürtçe konuştukları için insanlar gözaltına alınıyorlar, gazeteciler gerçekleri yazdıkları için katlediliyor. Tecrit pankartı ile içeri giremiyoruz tecrit pankartına tahammül edemiyorlar. Müzakere sürecini Kürt halkı ile yürüteceksiniz, Sayın Öcalan ile yürüteceksiniz. Şêx Seîd Meydanı’ndayız. Bakmayın bu uyarılara. Kürt halkı susmadı, barış dedi, onurlu barış dedi. Hiçbir kuvvet bunu durduramaz. Yaptığınız tahammülsüzlük, Kurdistan’da IŞİD, ÖSO ile işbirliği yaparak katlettiğiniz Kürt halkının korkutamazsınız” şeklinde konuştu.
Kürt kadınları, gençleri, halkı ayakta
Uçar konuşmasının devamında şu sözleri söyledi: “Kürt kadınları, gençleri, halkı ayakta. Ne kaybedecek zamanımız kaldı ne kaybedecek değerlerimiz. Şêx Seîd döneminde imzaladığınız Şark Islahat Planı dışında elinizde bir şey yok. Sadece savaş siyaseti. O dönem ne yaptıysanız bugün de aynısını yapıyorsunuz. Sadece ölüm ve savaş üzerine kurmaya çalışan yalnız bir iktidarsınız. Siz de onların kolluk güçlerisiniz. Kürt halkının diline tahammül edemeyen bize laf edemez. Anadilimiz ile savaş ediyorlar, kültürümüzle savaş ediyorlar. Orta Doğu’da yaşayan hiçbir halka tahammül edemiyor. Bu coğrafya Kurdistan, bu coğrafya Kürt halkının. Her birimizin dokunulmazlığını halkımız verdi. Yok bundan sonra böyle siyaset. 25 yıldır Sayın Öcalan onurlu barışı inşa etmek için cesaretli siyasetçiler arıyor. Burada Kürt halkının değerlerinden söz ediyoruz. Terör kavramıyla susturmaya çalıştırıyorsunuz ama susmadık, susmayacağız. Her birimiz onurlu barışı inşa etmek için mücadele edeceğiz.”
Şirnex / Silopiya
Şirnex’in Silopiya (Silopi) ilçesinde 1 Eylül dolayısıyla düzenlenen şölenin ardından Habur Gümrük Kapısı’na doğru yürüyüş başlatıldı. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ile Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) öncülüğünde Kizir (Cumhuriyet) Mahallesi’nde şölen düzenlendi. DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır’ın yanı sıra çok sayıda kişi şölene katıldı. Şölende, “Li hemberî şer aştî, li hemberî tecrîdê tekoşîn, li hemberi dagirkerîyê berwxedan” pankartının yanı sıra “Bimre îxanet bijî Kurdistan”, “Jin jîyan azadî” ve Tekoşîna jinê li her derî ye” dövizleri taşındı.
Savaşın olduğu yerde barış çağrısı
Şölenin ardından kitle yürüyüş düzenledi. Yürüyüş sonrası yapılan açıklamada konuşan DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Botan bölgesinin her alanının 40 yıldır savaş alanı olduğunu vurguladı. Bayındır, Kürtlerin barış, özgürlük ve eşitlik talepleriyle mücadele ettiklerini söylerek; “Bundan kaynaklı savaşın yaşandığı yerdeyiz. Buradan barış ve özgürlük çağrısı yapıyoruz. Kurdistan’da ve dünyada savaşın rengi halklara dayatılıyor. Ancak biz savaşın rengine karşı barışın rengi olan beyaz rengi, barış ve özgürlüğü savunuyoruz” dedi.
İktidarların günümüzde 3’üncü Dünya Savaşı’ndan bahsettiğine dikkati çeken Bayındır, “Ancak Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 25 yıldır bundan bahsediyor; eğer iktidarlar Ortadoğu coğrafyasında çözüm için çabalamazlarsa Ortadoğu cehenneme çevrilir diyor. Bugün de iktidarlar burayı savaş alanına çevirmiş ve 3’üncü Dünya Savaşı yaşanıyor. Kürt halkı 40 yıldır büyük bir mücadele veriyor. Ortadoğu halkları için de eşitlik, barış ve özgürlük yolunu gösteriyor. Bugün Kurdistan ve Türkiye’de onbinler, yüzbinler barış ve özgürlük mücadelesi veriyor” diye kaydetti.
Ölüm ve talanı dayatıyorlar
Hegemon güçlerin halklara savaşı dayattığına dikkati çeken Bayındır, şunları söyledi: “Ölüm ve talanı dayatıyolar. Ancak tüm dünyada sadece bir lider var ki o da barış mücadelesinin öncülüğünü yapıyor. O da Sayın Abdullah Öcalan’dır. 25 yıldır onurlu bir barış, Kürt halkının özgürlüğü ve barış için çabalıyor. Ancak bu meydanda da görüyoruz ki barış ve özgürlük talebine karşı savaş devrede. AKP-MHP iktidarı, hem Kurdistan hem de Türkiye’de barışa engeldir.”
“Zalimler ve işgalcilerin defterinde çözüm yok” diyen Bayındır, “Ancak milyonlar insanlığı savunuyor. Bundan kaynaklı çözüm, özgürlük, barış ve eşitlik diyoruz. Bu talep karşısında hiçbir iktidar duramaz. Ne kadar engel olurlarsa olsunlarlar: kazanacak olan barış ve özgürlük talebi olacaktır. Bundan kaynaklı bu iktidarın tecrit politikaları başarılı olamayacaktır. Kürt halkı mücadelesiyle muhatap ve yol gösteriyor. Çözüümün yolu Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’dır. Muhatap da İmralı’dır. Bu tecrit kırılana kadar mücadeleyi her alanda yükselteceğiz” ifadelerini kullandı.
Savaşın ortağı KDP
Federe Kurdistan Bölgesi’ndeki saldırılarda Türkiye ile birlikte hareket eden KDP’ye de tepki gösteren Bayındır, “Bu savaşın ortakları var. Ortakları da Başur Kurdistan’daki KDP’dir. Bu ortaklığı nedeniyle binlerce Kürt kahramanı katledildi. 2 Kürt kadın gazeteci katledildi. Başur Kurdistanlı bir genç dün İstanbul’da katledildi. İyi bilinki onurlu Kürtler İstanbul’da da Federe Kurdistan’da da katlediliyor. Bu katliamlara yol açanlar bu savaşın ortaklarıdır. Başur Kurdistan’daki halkımıza sesleniyoruz: KDP bu ihanetin ortağıdır. Bundan kaynaklı sorumluluk sizin omuzlarınızda, hepimizin omuzlarında. Bu yük hepimizin üzerinde” diye konuştu.
Agirî
Agirî Emek ve Demokrasi Güçleri, Hakların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İl Örgütü binası önünde toplanarak, Cumhuriyet Caddesi’nde bulunan PTT Şubesi önünde kadar yürüyüş gerçekleştirdi. DEM Parti Agirî Milletvekili Heval Bozdağ’ın yanı sıra çok sayıda kişi yürüyüşe katıldı. Sık sık “Bijî Aştî” ve “Savaşa hayır, barış hemen şimdi” sloganları atılırken, “Barış hakkı insan hakkıdır” yazılı pankart taşındı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Agirî Şubesi yöneticilerinden avukat Vural Kaya, Türkiye’nin Kürt sorununa güvenlikçi politikalarla yaklaştığını ifade etti. 40 yıldır devam eden savaş nedeniyle ciddi hak ihlallerinin ortaya çıktığına dikkati çeken Kaya, “40 yıldır devam eden çatışmalı süreçte başta yaşam hakkı olmak üzere en temel insan hakları sistematik olarak ihlal edilmiştir. Devlet, toplumdan gelen temel hak ve özgürlüklerin tanınması talebine karşı aşırı güvenlikçi politikalarla cevap vererek, meselenin çözümünden uzaklaşmıştır. Bu durum Türkiye toplumunun kutuplaşmasına neden olmuştur” dedi.
Colemêrg
Colemêrg merkezde sivil toplum örgütleri (STÖ) ile siyasi partiler, DEM Parti önünde açıklama yaptı. Yerine kayyım atanan Belediye Eşbaşkanı Viyan Tekçe’nin yanı sıra çok sayıda kişi açıklamaya katıldı. Açıklama öncesi barış şarkıları seslendirildi. Kürtçe ve Türkçe “Savaşa karşı barışı, tecride karşı özgürlüğü haykıralım” pankartı açıldı.
DEM Parti Colemêrg İl Eşbaşkanı Kadir Şahin, Kürt sorununun inkarından vazgeçilmesini isteyerek, “Kalıcı bir çatışmasızlık için çatışmanın tarafları sorumluluk almalılar. İmralı Hapishanesinde tutulan Sayın Abdullah Öcalan ve arkadaşları üzerindeki tecrit ve izolasyona son verilerek, aileler ve avukatları ile görüşmeleri sağlanmalıdır. Hapishanelerdeki tüm siyasi mahpuslar serbest bırakılmalı” dedi.
Gever
Colemêrg’in Gever (Yüksekova) ilçesinde bulunan Sanat Sokağı’nda açıklama yapıldı. Gever Belediye Eşbaşkanları Şadiye Kırmızıgül ve Şoreş Diri de açıklamaya katıldı. Kitle, açıklamanın yapılacağı sokağa “Bijî aştî” sloganıyla yürüdü.
İHD Colemêrg Şube Eşbaşkanı Sibel Çapraz, güvenlikçi yaklaşımlarla Kürt sorununun çözülemeyeceğini vurguladı. Çapraz, “Güvenlikçi politikalarda ısrarın da toplumsal barışa ve birlikte yaşam iradesine zarar verdiği fazlasıyla deneyimlenmiştir. Barış için amasız ve fakatsız artık yeter diyoruz. Barışın Türkiye’nin en önemli ve öncelikli gündemi olması gerektiğini, bu nedenle barışın yeniden konuşulduğu bir sürecin inşa edilmesi için tüm sorumlular ile temasa geçmeyi topluma ve ülkeye karşı bir görev ve sorumluluk olarak görmekteyiz” ifadelerini kullandı.
Riha
Urfa Emek ve Demokrasi Platformu, yürüyüş ve basın açıklaması düzenledi. Yürüyüşe platform bileşenlerinin yanı sıra, kentte bulunan siyasi partiler, Pirsus, Xelfetî, Hewag, Serekanîyê belediye eşbaşkanları ve çok sayıda yurttaş katıldı. Kent merkezinde bulunan Novada Park önünde toplanan kitle, “Ji şer re na, aşitî a niha/savaşa hayır, barış hemen şimdi”, “Barışın yolu Kürdistan’dan geçer”, “Li hemberê şer aşitîyek bi rumet, li hemberê tecrîd û dagirkerîyê berxwedanek bi heybet /savaşa karşı onurlu bir barış, tecrit ve işgale karşı heybetli bir direniş”, “Savaşa karşı barışı tecride karşı özgürlüğü haykıralım” pankartlarıyla yürüyüşü başlattı. Topçu Meydanına yürüyüş yapan kitle, “Barışın yolu İmralı’dan geçer”, “Jin jiyan azadî” ve “Biji berxwedana zindanan” sloganları attı.
Topçu Meydanına alkış ve sloganlarla ulaşan kitle burada basın açıklaması yaptı. Burada konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) Riha Şube Eşbaşkanı İsmail Tutal, 10 Ekim Ankara Gar Katliamında yaşamını yitirenleri anarak, “Savaş her şeyden önce bir toplumsal çürümedir” dedi. DEM Parti Riha İl Eşbaşkanı Sema Aişeoğlu da “Biz her koşulda ne olursa olsun savaşa karşı barışı savunmaya devam edeceğiz. Tecridin tüm halka yayıldığı bu dönemde, özgürlüğü savunmaya devam edeceğiz” diye belirtti.
Ardından Riha Barış Anneleri İnisiyatifi üyesi anneler, sembolik olarak güvercin uçurdu. Açıklama, alkış ve halaylarla son buldu.
Dîlok
Antep Emek ve Demokrasi Platformu da basın açıklaması gerçekleştirdi. Yeşilsu Parkında yapılan açıklamaya platform bileşenlerinin yanı sıra Emek Partisi (EMEP) Dîlok Milletvekili Sevda Karaca ve Basın Yayın ve Posta Emekçileri Sendikası (HABER-SEN) Genel Başkanı Mesut Balcan da katıldı. “Savaş değil barış istiyoruz” dövizlerinin taşındığı açıklamada konuşan İHD Dîlok Şube Eşbaşkanı Bahri Oğuz, “Kürt sivil siyasetçiler insan hakları savunucuları, gazeteciler, sanatçılar gibi birçok kesim sadece devletten farklı düşündüğü için hapishanelerde tutulmakta veya iltica etmek zorunda kalmaktadır” diye belirtti.
Semsûr
Semsûr Emek ve Demokrasi Platformu tarafından Demokrasi Parkında yapılan basın açıklamasına çok sayıda yurttaş katıldı. “Barış insan hakkıdır, barış insanlığın teminatıdır” pankartının açıldığı açıklamada, İHD Semsûr Şube Eşbaşkanı Dilan Güler, Türkiye’nin Kürt sorununa karşı geliştirdiği politikalar sebebiyle başta yaşam hakkı olmak üzere en temel insan haklarını sürekli ve sistematik olarak ihlal ettiğini kaydetti. Bu politikalar sebebiyle Türkiye’de hemen hemen tüm alanlarda sorun ve sıkıntıların çığ gibi büyüdüğünü vurgulayan Güler, “Ayrımcı uygulamalar ile şiddet politikalarının ürettiği sınırsız-sayısız ihlal gerçeğinin çözümü ve tek seçeneği barışa dayalı politikalardır” dedi.
Meletî
Meletî Emek ve Demokrasi Platformu basın açıklaması düzenledi. Kent merkezinde bulunan Emeksiz Üst Kavşağında yapılan basın açıklamasında İHD Meletî Şube Eşbaşkanı Melih Kop, “İnsan hakları savunucuları olarak 1 Eylül dünya barış günü vesilesiyle bir kez daha barış istediğimizi yüksek sesle dile getiriyoruz. Topluma dayatılan ırkçı, milliyetçilik, ötekileştirmenin ve nefret dilinin son bulması için iktidarı insan haklarına dayalı barışçıl politikaları uygulamaya ve Türkiye’nin toplumsal barışına engel teşkil eden tecrit politikasından vazgeçmeye çağırıyoruz” diye konuştu.
Êlih
Êlih Emek ve Demokrasi Platformu, yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Aralarında platformun bileşenleri, DEM Parti Êlih Milletvekilli Zeynep Oduncu, Êlih Belediyesi Eşbaşkanı Gülistan Sönük, TJA, Barış Anneleri Meclisi, DBP,DEM Parti İl Örgütleri, ÖHD, Êlih Barosu’nun bulunduğu kalabalık kitle, Sanat Sokağı girişinde bir araya geldi. “Savaşa hayır, barış hemen şimdi, Mafê aştiyê mafê mirovan e”, “Li hemberî şer aşitî, li hemberî tecrîdê tekoşîn li hemberî dagirkeriyê berxwedan /Savaşa karşı barış, tecride karşı mücadele, sömürüye karşı direniş” pankartları açılırken, “En güzel söylem barıştır”, “Bijî aşiti” “Jin jiyan azadî”, “Kadınlar barışı haykırıyor” dövizleri taşındı.
Katılımın yoğun olduğu yürüyüş alkış, slogan ve zılgıtlar eşliğinde başladı. Yol boyunca slogan ve zılgıt sesleri hiç dinmezken, yoldan geçenler zafer işareti ve alkışlar ile destek verdi. Gülistan Caddesi’ne kadar gerçekleştirilen yürüyüş sonrası barış güvercinleri ve beyaz balonlar uçuruldu. Burada toplanan kitle adına açıklamayı yapan İHD Şube Eşbaşkanı Ahmet Şiray, insanların en temel amacının korkudan uzak, güven içinde ve onurlu bir şekilde yaşamak olduğunu belirterek, “Savaşların olmadığı bir dünyada, barış içinde yaşamak temel bir insan hakkıdır” dedi. Şiray barış çağrısında bulunarak, “Bu çerçevede haklı ve güçlü bir şekilde Kürt meselesini barışçıl ve demokratik çözümüne yönelik çatışmasızlık ortamının sağlanması için tüm aktörleri, toplumsal ve siyasi dinamikleri üzerine düşen sorumluluklarının gereğini yerine getirmeye bir kez daha davet ediyoruz” dedi.
Açıklama sonrası Gülistan Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde serbest kürsü kuruldu. Burada konuşanlar onurlu bir barış talebinde bulunarak, bunun için mücadelenin büyütülmesi gerektiğine dikkat çekildi.
HABER MERKEZİ