Şili’deki sivil toplum örgütleri ‘Süper Pazartesi’ protestolarına çağrı yaptı. Bu arada sağcı hükümete karşı devrimsel nitelikteki isyanı değerlendiren gazeteci Luis Hernández Navarro, yaşananları ‘neo-liberal aklın sonu’ olarak ifade etti.
Şili’de yüzü aşkın sendika ve sivil toplum örgütü bir araya gelerek “Süper Pazartesi” (Súper Lunes) protestolarına çağrı yaptı. 3 Kasım’da Valparaiso kentinde toplanan binler diktatörlük döneminde yapılan anayasanın değiştirilmesi için kurucu meclis kurulmasını talep ederek yürüyüş gerçekleştirdi.
Sağcı Sebastian Pinera’nın liberal politikalarına karşı iki hafta önce başlayan gösteriler, aralıksız bir isyana dönüşmüş durumda. Çoğunluğu gençlerden oluşan milyonlarca kişi, ülkedeki yolsuzluklar ve gelir adaletsizliğinden sorumlu gördükleri Pinera’ya karşı dururken, askeri cunta döneminden bu yana ilk kez sokaklara indirilen askerlere karşı direniyor.
80’li yılların devrimci şarkılarını dillendiren gençlerin direnişini kaleme alan gazeteci Luis Hernandez Navarro’ya göre ise, yaşananlar, neo-liberal aklın sonunu gösteriyor.
ANF‘de yer alan habere göre Meksika’da yayınlanan La Jornada gazetesinin yazarlarından Navarro, ‘Şili: Neo-liberal aklın sonu’ başlıklı yazısında, yaşananların basit bir hak talebi olmadığına işaret etti. 1986 yılında Pinochet Cuntası’nın hüküm sürdüğü bir ortamda bestelenen ‘El baile de los que sobran’ şarkısının şimdilerde o gün henüz doğmamış binlerce gencin ağzında olduğuna dikkati çeken Navarro, gençlerin bu şarkıyla iktidara meydan okuduğunu vurguladı.
Diktatörlüğün mirası
‘El baile de los que sobran’ şarkısının Şili’de yıllarca pompalanan neo-liberal miti konu aldığını hatırlatan Luis Hernandez Navarro, şarkının aynı zamanda bu kılıfa girmeyenlerin yaşadığı kâbusu işlediğini yazdı. Pinochet döneminin Şili’sinin kötülüklerinin bugün ordu içerisinde, hükümet kurumlarında, siyasette ve kültürde var olduğunu dile getiren Navarro, neo-liberal doktrinin Pinochet diktatörlüğünün mirası olduğunun altını çizdi.
Ülkenin geleneksel siyasi güçlerinin diktatöryal geçmişle hesaplaşmayı hep ertelediğini yazan Navarro, hem merkez sol hem de sağın bu geçmişi makyajladığını ve ‘ekonomik pinochet’çi modeli’ devam ettirdiklerini belirtti. Kapitalizmin vahşi versiyonunun büyük adaletsizliklere yol açtığını kaydeden Navarro, Meksika’dan sonra Şili’nin OECD’nin eşitsizlikler konusunda en kötü konumdaki ülkesi olduğuna dikkati çekti.
Devlet temel hakları garanti etmiyor
Navarro, işgücünün sömürüldüğü, toprakların ve doğal kaynakların gasp edildiği, kamu yaşamının marşandiz hale getirildiği bir ortamda elitist bir siyasi temsilin var olduğunun altını çizdi. Emeğin bunca sömürüldüğü bir dönemde emekliliğin, sosyal güvenliğin, sağlığın, suyun ve eğitimin özelleştirildiğine işaret eden Navarro, devletin artık bu temel hakları garanti etmediği gerçeğine parmak bastı.
İsyan şaşırtmadı
Böylesi bir ortamda üçüncü haftasına giren halk isyanın şaşırtıcı olmadığını dile getiren Navarro, metro biletlerine karşı başlayan protestoların ülkenin tarihindeki en büyük gösterilere dönüştüğünü ifade etti. Navarro, ‘güçlü bir düşmana karşı savaşta olunduğu’ iddiasıyla işkenceci askerleri sokağa salan Pinera’nın tüm baskılarına rağmen özellikle gençlerin korkmadığını ve devlete kafa tuttuklarını hatırlattı.
Neo-liberal aklın sonunun geldiğini yineleyen Navarro, gösterilerde ‘en alttakilerin en yukardakileri yerlerinden sökmeye geldikleri’ mesajının verildiğini söyledi. Navarro, ufukta görünenin ise ülkedeki sistemi yeniden düzenleyecek bir kurucu meclisin oluşturulması olacağını da savundu.
SANTİAGO