Sadece kardeşinin intikamı değildi onun derdi. Santa Maria Okulu’nun avlusunda katledilen binlerce emekçinin de hesabını sormak istemişti. Belki o anda değil ama sonunda amacına ulaştı
Arif Mostarlı
14 Aralık 1914 günü, genç bir adam Santiago’nun Viel sokağında yürüyen birine elinde hançeriyle usulca yaklaştı ve art arda 7 kez bıçakladı. Birden ortalık karıştı, çevreden koşanlar oldu. Kaçamadı genç adam; kısa sürede etrafı sarılmıştı. Cebinde taşıdığı zehir şişesinden büyük bir yudum aldı ama öksürükle karışık bir kusma nöbeti yüzünden tümünü yutamadı ve sağ yakalanmak talihsizliğine uğradı.
Bıçakla yaralanan adam, Şili ordusu generali Silva Renard, suikastçının adı ise Antonio Ramon’du. Antonio Ramon, 7 yıl önce gerçekleşen Santa Maria Okulu Katliamı’nda yaşamını yitiren Manuel Vaca’nın kardeşiydi. Anarşist bir işçi olan Ramon, Arjantin’de yaşıyordu aslında ama kardeşinden uzun süre haber alamayınca Şili’ye dönmüş ve o günden itibaren hançer ve zehir dâhil hazırlık yapmaya başlamıştı.
Nitrat işçilerinin ayaklanması
O gün Santa Maria Okulu’nun avlusu ve koridorlarında kaç kişinin katledildiği hâlâ tam olarak bilinmiyor. Çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 2 binin üzerinde olduğu kesin. Toplu mezardan çıkan cenaze sayısı da aşağı yukarı bu kadar ama gerçek sayının 3 bin 600’den az olmadığı da belirtiliyor.
Her şey nitrat işçilerinin greviyle başlamıştı. Nitrat madenciliği, 19. yüzyılın sonunda ülke ekonomisinin temel dayanağıydı. 1907’de Tarapacá Eyaleti’nin 110 bin olan nüfusunun 40 bini nitrat madenlerinde çalışıyordu. Koşular çok ağırdı, üstüne üstlük her patronun kendi polis gücüyle uyguladığı baskı da vardı. İşçiler, yıllarca korkunç yaşam koşullarının iyileştirilmesi için ulusal hükümete defalarca dilekçe verdiler ama kimsenin umurunda olmadı. Sonunda, 10 Aralık 1907’de bir genel grev patlak verdi. Büyük bir grevci topluluğu, liman kenti Iquique’ye indi.
Grev yayılıyor
Dayanışma birden çığ gibi büyüdü. Atacama çölündeki nitrat madenlerinde çalışan binlerce işçi, aileleriyle birlikte Iquique’ye akmaya başladı. 21 Aralık’a kadar Iquique’deki grevcilerin sayısı on iki bini bulmuştu. Jose Pariggs ve Luis Olea gibi önderlerin yönlendirmesiyle bir grev komitesi kuruldu. İşçilerin talepleri basit ama hayati önemdeydi. Sabit ve zamanında ücret istiyorlardı örneğin. İş güvenliği için önlemler alınması, sözleşme feshi durumunda 15 gün önceden bildirim yapılması, işçiler için gece okulu mekânlarının ücretsiz sağlanması ve harekete katılan işçilerin ve liderlerin işten atılmaması temel taleplerdi.
Katliam emri
Hükümet, Santa Maria Okulu ve çevresinde kamp kurmuş olan binlerce işçinin ‘güvenlik tehdidi’ olduğuna karar vererek dağıtılmalarını emretti. 21 Aralık saat 14.30’da, sonradan ‘Iqueque Kasabı’ olarak tanınacak olan General Renard, işçilere bir saat içinde dağılmazlarsa ateş açılacağını bildirdi. İşçiler yerinden kımıldamadı. General, tam belirttiği saatte, askerlere önce okulun çatısındaki işçi liderlerini vurmalarını emretti ve ilk yaylım ateşiyle komitenin hepsi öldürüldü. Hatta komite lideri Luis Olea, bizzat General tarafından vuruldu.
Sonrası tam bir cehennemdi. Çaresizce kaçmaya çalışan kalabalık, askerlere doğru ilerledi ve makineli tüfeklerle biçildi. Daha sonra askerler okul bahçesine daldı, oyun alanlarına ve sınıflara, koridorlara ateş açtı, merhamet çığlıkları atan kadın ve çocukların tümünü çılgınca bir vahşetle öldürdüler; saklanmaya çalışanları kılıçtan geçirdiler. Kalanlar ise silah zoruyla madenlere çalışmaya götürüldü. Gün indiğinde, ortalık mezbaha gibiydi. Binlerce işçi cesedi kan içindeki avlu ve koridorlarda yatıyordu.
Hükümet, yaşamını kaybedenler için ölüm belgesi verilmemesini ve toplu mezara defnedilmesini emretti. 1940 yılına kadar yaklaşık 2 bin cenaze orada kaldı. Ancak 1940’ta çıkarılıp yeniden gömülebildiler ama artık kimin kim olduğu belirsizdi. Yaralanarak sonradan ölenler ya da işçilerin kaçırıp gömdükleri bu hesaba hiçbir zaman dâhil edilmedi.
General Renard’ın bütün suçu grevcilere yıkan raporu, hükümet ve kongre tarafından tartışmasız kabul edildi ve ‘hizmetlerinden ötürü’ taltif edildi. Ancak çok sonraları Allende döneminde katliam kurbanları resmen anılmaya başladı. Ama öte yandan katliam, ilk travmadan sonra Şili’de güçlü bir işçi hareketinin de temelini oluşturdu.
Kör eden intikam!
Antonio Ramón’u 7 yıl sonra elinde hançerle Santiago sokaklarına götüren katliam böyle gerçekleşti işte. Kardeşinin ve işçi yoldaşlarının intikamı için harekete geçen Ramon, o gün öldüremedi generali ama ağır yaralanan Renard, önce kör oldu, sonra da felç. 1920’ye kadar zor bela yaşadı ama Ramon’un hançerinin yaraları sonunda öldürdü onu. Ramon’un akıbeti ise belirsiz biraz. 5 yıl cezaevinde kaldığı, Kropotkin dâhil birçok insanın katıldığı kampanyalardan sonra serbest kaldığı ve ortadan kaybolduğu biliniyor.
Yıllar sonra, Şilili müzik topluluğu Quilapayun, destansı bir özelliğe sahip “Cantata Santa Maria de Iquique”* şarkısıyla bir kez daha katliamı Şili halkına ve bütün dünyaya hatırlattı. Pinochet döneminin en karanlık günlerinde bile Şilili emekçilerin gizlice mırıldandığı şarkı, bugün hâlâ Santa Maria kurbanlarını onurlandırıyor.
* Şarkıyı dinlemek için: https://www.youtube.com/watch?v=fVX_c54xA5U