İsrail, Gazze’de hastaneleri, kiliseleri, camileri, okulları bir aydır aralıksız bombalıyor. Filistin Sağlık Bakanlığı, büyük çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 11 bini aşkın insanın bu bombalamalarda katledildiğini bildiriyor. Tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşen bu katliam karşısında uluslararası hukuk, insan haklarına ilişkin evrensel normlar, bizzat bu normların mimarı olan ülkelerin yönetimleri tarafından ayaklar altına alınıyor. Başta ABD ve “medeniyet”in beşiği sayılan Avrupa ülkeleri İsrail’in katliamlarını seyretmekle kalmıyor; onu destekliyor, teşvik ediyor. Gazze’de sadece Filistinliler değil, yüzlerce yılda oluşan en temel insani değerlerle birlikte “insanlık” katlediliyor! Ukrayna’da, Rojava’da ve dünyanın birçok yerinde süren savaşlarda da durum farklı değil.
Savaş, egemenlerin ekonomik ve siyasi hegemonya alanlarını genişletmek ya da korumak için araç olarak kullanılıyor; savaşların bedelini ödeyenler ise her zaman yoksullar, ezilen halklar oluyor. Gazze’de de parçalanmış çocuk bedenleri karşısında taşlaşmış vicdanlarıyla ellerini ovuşturanlar, silaha yatırım yapıp, parçalanan o bedenler üzerinden kâr etmeyi bekleyenlerden başkaları değil.
Son yıllarda silah sanayi (Onlar buna “savunma sanayi” diyor) öylesine büyüdü ki bu sektöre yatırım yapanların ve kimi ülkelerde onları teşvik eden iktidar sahiplerinin övünme vesilesi haline geldi.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) 2022 yılı raporuna göre geçtiğimiz yıl küresel silah ticaretinin cirosu 100 milyar doları geçerken, toplam askeri harcamalar 2 trilyon doları aştı. Avrupa silah ithalatını 2018 ila 2022 yılları arasında, daha önceki beş yıla oranla yüzde 47 artırarak en çok silahlanan kıta oldu. NATO üyesi Avrupalı ülkelerde bu rakam yüzde 65’e çıktı. Avrupa’nın yanı sıra Orta Doğu ülkelerinin de silah ithalatı arttı. Suudi Arabistan, Katar ve Mısır dünyada en çok silah ithal eden 10 ülke arasında yer aldı.
ABD, küresel silah ticaretinde yüzde 40’lık pay ile en büyük silah tedarikçisi olma özelliğini, diğer ülkelerle arasındaki farkı açarak sürdürdü. ABD’nin silah ihracatı 2013-2017 ve 2018-2022 dönemlerinde yüzde 33’ten 40’a çıkarken, Rusya yüzde 16, Fransa yüzde 11, Çin yüzde 5 ve Almanya yüzde 4 ile ilk beş sırada yer aldı.
Türkiye’de de silah sanayi son yıllarda büyük gelişme kaydetti! AKP, her vesileyle silah sanayindeki gelişmeyle övünürken; Mayıs seçimlerinde de bunu seçim malzemesi olarak kullanmaktan geri durmadı.
Savunma ve Havacılık Sanayii İmalatçılar Derneği (SASAD)’ın 2022 sektör raporuna göre, silah sektörünün cirosu 2022’de geçen yirmi yıla göre 12 kat artarken, bir önceki yıla göre -dolar bazında- yüzde 20 arttı ve 12.2 milyar dolara ulaştı. AR-GE yatırımları ise 20 yılda 40 kat artarken, 2021 yılına göre yüzde 26 artarak 2 milyar doları aştı.
SIPRI raporuna göre, Türkiye’nin 2013-2017 arasında yüzde 0.69 olan küresel ihracattaki payı 2018-2022 döneminde yüzde 1.1’e çıktı; en büyük silah tedarikçileri arasında 12’nci sırada yer aldı. Ocak-Ekim 2023 döneminde toplam 4.3 milyar dolar tutarında ihracat gerçekleştirdi. Türkiye’nin silah ihracatında ilk sırayı insansız hava araçları (SİHA) ile güdümlü ve güdümsüz mühimmatlar oluşturuyor. Silah ihracatında aslan payı ise Erdoğan’ın damadının sahibi olduğu BAYKAR’a ait.
12. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda, silah sanayindeki sıçramanın daha da ileriye taşınması amaçlanmış. Bu bağlamda 2023’te 6 milyar dolar olan ihracat hedefi, 2028 için 11 milyar dolara yükseltilirken, 15 milyar dolar olan sektörün toplam cirosunun ise 26 milyar dolara çıkarılması öngörülmüş.
Silah sanayindeki hızlı gelişmede siyasi iktidarın devlet aracılığıyla aktardığı kaynağın önemli bir yeri var. 2024 yılı bütçesinde Savunma Sanayi Destekleme Fonu için ayrılan kaynak da dahil edildiğinde savunma ve güvenlik sektörü için 2024’te 1 trilyon 133.5 milyar lira ödenek tahsis edildiği anlaşılıyor. Dolar bazında bakıldığında 2023’te 16 milyar dolar olan payın 2024’te 40 milyar dolara yaklaştığı görülüyor ki bu da savunma bütçesindeki artışın yüzde 150’ye ulaştığını gösteriyor.
Savunma ve güvenlik harcamaları için ayrılan pay, 86 milyonun temel gereksinimi olan eğitim için 1 trilyon 615 milyar lira, sağlık için 1 trilyon 650 milyon lira, tarım için 384 milyar lira ve 10 ili yerle bir eden deprem sonrası kentlerin yeniden inşaası için ayrılan 1 trilyon 28 milyar lira ile karşılaştırıldığında AKP/Saray iktidarının silahlanmaya verdiği önem daha iyi anlaşılıyor.
Tüm bu verilerin ardından sormak gerekiyor: Kâr aracı olarak gördükleri silah üretimine yatırım yapanlar; onları teşvik etmek için okullarda çocuklara bir öğün yemeği esirgeyen, emekliyi açlığa terkeden yönetimler silahların susmasını çocukların, sivillerin katlinin engellenmesini yani “barış”ı ister mi?