Tarihinin en derin ekonomik ve sosyal çöküşünü yaşayan Türkiye’de halkın temel ihtiyaçlarından (ücretler, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik vb) tasarruf eden paketler açıklanırken güvenlik ve silahlanma harcamalarından en ufak bir kesinti yapmaktan söz edilmiyor. Bu bir yana -bu alanda harcamaları arttırmak ve Meclis denetimi dışına çıkarmak üzere- Cumhurbaşkanlığına yeni yetkiler verilmek isteniyor. Bu hafta TBMM Başkanlığı’na sunulan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, mevcut askeri harcamalar yetmezmiş gibi savunma (silah) sanayi bütçesi için Cumhurbaşkanı’na bazı özel yetkilerin verilmesini de içermekte. Bu kapsamda “Milli Savunma Bakanlığı’nın; TSK’nın modernizasyonu, savunma sanayinin geliştirilmesi, araştırma ve geliştirme hizmetlerinde kullanılacak özel gelirleri karşılığında tahsis edilen ödeneğinin yetersiz kalması hali”nde Cumhurbaşkanına ödenek ekleme yetkisi verilmesi öngörülüyor.
Erdoğan’ın iktidarı döneminde en çok övündüğü konuların başında silah üretimi geliyor. 2023 Mayıs seçimleri başta olmak üzere hemen tüm seçimlerde bu konuyu oy toplama aracı olarak kullanagelen Erdoğan, son Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada da yine “Türkiye’nin tarih yazdığı alanların başında savunma sanayi vardır” sözleriyle silah sanayiine yine övgüler düzdü (“Savunma” kavramı genellikle bir öldürme aracı olan “silah”ı veya “savaş”ı masumlaştırmak için kullanılmakta; “silah sanayi” yerine “savunma sanayi” ya da “savaş bakanlığı” yerine “savunma bakanlığı” tabirleri de bu algıyı yaratmaya hizmet etmektedir.).
Erdoğan’ın söz konusu açıklamada paylaştığı rakamlara bakınca, silah üretiminin övgüyü hak eden ekonomik bir faaliyet olduğu düşünülebilir. Buna göre 2002’de yüzde 80 oranında dışa bağımlı olan savunma (silah) ihtiyacının neredeyse tamamı “yerli ve millî” olanaklarla karşılandığı gibi, Erdoğan’ın dost ve kardeş olarak tanımladığı ülkelerin talepleri de karşılanmış. Böylece on yıl önce 1,2 milyar dolar olan savunma ihracatı, 4,5 kat artışla 2023 yılında 5,5 milyar dolara yükselmiş.
Ekonomik bir faaliyet olarak silah sanayinde Türkiye’nin önemli bir “başarı” elde ettiği, Erdoğan’ın açıklamalarında da Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI), Savunma ve Havacılık Sanayii İmalatçılar Derneği (SASAD) gibi uluslararası ve ulusal kurumların verilerinde de açıkça görülüyor. Bu bağlamda örneğin Türkiye, silah ihracatında 2014-2018 döneminde 14. sırada iken, 2019-2023 döneminde yüzde 106’lık bir büyüme gerçekleştirerek dünyanın en büyük 25 silah ihracatçıları arasında 11. sıraya yükselmiş. Böylece küresel ihracat pazarındaki payı 2014-2018 döneminde yüzde 0,6 olan Türkiye’nin payı yüzde 1,6’ya çıkmış (SIPRI, Uluslararası Silah Transferi Eğilimleri Raporu 2023). İhracatın yanı sıra silah sanayinde ciro ve kârlarla birlikte istihdam da artmış haliyle. Ancak ihracatta, AR-GE yatırımlarında, ciroda ve kârlarda artış -dolar bazında- yüzde 20-30 seviyesinde gerçekleşirken istihdamdaki artış 2021-2022 döneminde -75 bin 660’dan 81 bin 132’ye çıkarak- yüzde 7,2 civarında kalmış (SASAD, 2022 Sektör Raporu).
Erdoğan’ın yukarıda sözü edilen Kabine Toplantısı sonrası yaptığı açıklamanın devamında da belirttiği gibi Türkiye’nin silah ihracatında ilk sırayı insansız hava araçları (SİHA) ile güdümlü ve güdümsüz mühimmatlar oluşturuyor. Bu ihracattan aslan payını alan ise Erdoğan’ın damadının sahibi olduğu BAYKAR.
Ekonomi için “bir başarı hikâyesi” olarak görülen silah sanayindeki gelişmelerin -küçük bir azınlığın cebini doldurması ve siyasi iktidarın bekâsını korumak dışında- bir de öteki tarafı var. O öteki tarafta ise silah üretimine pazar yaratmak için uygulanan savaş politikaları ve bu politikaların bedelini kanıyla, canıyla ya da yoksullaşarak, toprağından, yurdundan göç ederek ödemek durumunda kalan halklar bulunuyor. Türkiye’nin 2023’te Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’sının (GSYİH) yüzde 1,5’ini oluşturan askeri harcamalarını bir önceki yıla göre yüzde 37 artarak 15,8 milyar dolara ulaştığını belirtmek bile sanırım, savaş ekonomisinin halkın üzerinde oluşturduğu ekonomik yükü göstermek açısından dikkat çekici olacaktır (SIPRI, 2023 Küresel Askeri Harcamalar Raporu).
Sözün özü: Silah üretimi; üzerinden kâr edilen, -az da olsa- istihdam yaratan bir ekonomik faaliyet olarak görülemez. Zira savaş sanayiinin kapısını aralayan her girişim; üretilen silahların satılabilmesini sağlamak için savaş politikalarını teşvik eden ve bedelini halkların açlıkla, yoksullukla, ölümle ödediği insani felaketlere yol açan, toplumsal bedeli son derece ağır bir faaliyettir! Cumhurbaşkanı’na yeni yetkiler tanıyan kanun teklifini de bu çerçevede değerlendirilmek gerekir.