Yazar Ahmet Güneş son 10 yıldır yazdığı şiirlerini kitaplaştırdı. Kitap Cinnetzede adıyla okuyucu ile buluştu. Sorularımızı yanıtlayan Güneş, şiir kitabını cinnetin dışavurumu olarak tanımladı
Dilhan Yılmaz/İstanbul
LGBTİ hareketi üzerine araştırmaları bulunan ve yine 2012’deki açlık grevlerini kaleme alan yazar Ahmet Güneş’in ilk şiir kitabı Cinnetzede okuyucu ile buluştu. Peron Kitap Yayınevi’nden çıkan kitap 10 yılda yazdığı şiirlerini içeriyor. Güneş’in şiirleri daha önce de birçok dergi ve fanzinlerde yayınlandı. Kitap bizlere yaşadığımız çağda bir cinnet hali içinde olduğumuzu hatırlatıyor. Şiirlerinin içerdiği ifade biçimi ve anlatım tercihini de bir cinnetin dışavurumu olarak tanımlayan Güneş sorularımızı yanıtladı.
Öncelikle bize yazma macerandan başlayabilir misin? Yazmaya nasıl başladın?
Sadece bir yol biliyordum ben; o da yazmaktı. Bundan önce LGBTİ hareketi üzerine bir araştırma kitabım yayımlandı, Göğe Kuşak Lazım adında. Daha sonra ise benim kendime yüklediğim bir vefa borcu için 2012’deki açlık grevi hakkında bir çalışma hazırladım; Devrimci Selam ve Saygılarımla adında yayımlandı. Nihayetinde şiir de bir itirazın ifadesidir. Önceki iki kitabım da itiraz edenlerin hafızasını kaydetmekti. En güzel kapı edebiyattır benim için.
Bu ilk şiir kitabın. Kitabın ismi ise Cinnetzede. Niye Cinnetzede?
Cinnetzede’de yer alan şiirler 10 yılda yazdığım şiirlerdir. Yaşadığımız bu çağda sürekli bir cinnet hali yaşıyoruz, isim aynı zamanda yaşadığımız çağın bende yarattığı ruh halini de yansıtıyor. Şiirin içerdiği ifade biçimi ve anlatım tercihi de bir cinnetin dışavurumudur. İnsan duyduğunu, hissettiğini yazar sanırım. Tabi hissetmek istediğini de. Sokakta, evde, işte her yerde bir cinnet hali var. Yarım saat TV’lere bakıldığında veya bir gazete sayfasını çevirdiğinizde cinnetten başka bir şey bulamıyorsunuz.
Şiirlerinin bazılarında her şeye isyan bayrağı çekiyorsun. Bu şiirleri yazmaya iten nedir?
Genelde çok da umutlu bir insan değilim. Umudun büyük bir daniska olduğuna da inanıyorum. Umutsuz olmak bir yenilgi de değil, bir gerçeğin ifadesidir. 25 yaşıma kadar 8 cezaevi gördüm. Ve her şeyin başında, ben savaşın içinde büyüdüm. Taş atmayı sobeye yeğleyen bir çocukluk da geçirdim. Elbette hayallerimizi unutmayacağız ama sadece umuda da teslim etmeyeceğiz.
Uzlaşı, barışıklık ve bunların ürettiği her şey daha çok hapishane duvarları inşa etmek gibi bir şey. Hayata öfkeliyim. Ve öfkemi de her zaman bir uzvum gibi yanımda taşıyorum. Sanırım taşınmaya değer tek şey de isyandır. İsyanımızı unutmayacağız. Öfkemizi dürteceğiz.
Yıkımı, isyanı, yalnızlığı sıkça işlemişsin, her şairin sık kullandığı kavramlar var mı ya da sen onlardan mısın?
Öncelikle şairlik etiketini üstüme almayarak buna cevap vermek istiyorum. Cinnetzede’deki bazı şiirleri sürekli bir yol ararken, bazılarını hapishanede, son yıllarda ise hep yıkımlara şahitlik ederek yazdım. Örneğin beş yıldır penceremi açtığımda gördüğüm tek şey yıkım. Her şeyimizi ve her yerimizi yıkan bir siyasal atmosferdeyiz, bu yüzden kalemime sirayet etmiş olabilir.
Şiirlerinde otoriter güçlere, iktidarlara inceden bir eleştirin de var. Bu konuda bir şeyler demek ister misin?
İnce değil aslında, onların anlamayacağı kadar eleştiri var. Siyasal atmosfer hem mikro hem de makro düzeyde hayatımı, yaptıklarımı ve yapacaklarımı engelledi. Eleştiri kendime biçtiğim doğal hakkımdır. Güç ve iktidar yanlış anlaşılmıştır zaten. Yanlış anlayanlar doğru yaşamamıza engel oluyorlar.
Kitabını da Cemile Cağırga’ya ithaf etmişsin.
Sonuçta Cizre’den önce ve Cizre’den sonra diye tarihsel bir dönemeç var artık. Cemile dediğimiz kız çocuğunun esas ismi Cizîr. Devletin yasakladığı Kürtçe ismiyle yaşadı ama Türkçe ismi ile öldürüldü. Kürt meselesinin panoraması gibi aslında. Yasaklanmış isimleriyle ölenler gerçeği var. Annesinin onun ellerine ve saçlarına kına yakıp buzdolabına koymasını unutmayacağım. Bu yüzden kitabı öldürülen Cizîr’e ve annesine ithaf ettim.
Ece Ayhan’dan mülhem; karaşınları anlatmaya meyilim var. Kitabın başındaki cinnet aynı zamanda Cizre’dir.
Şiirlerinde kendine has bir dil tutturmuşsun, bunun hakkında ne demek istersin? Bir de ilham aldığın şairler var mı?
Fazla akılcı düşünme biçimini manipüle ediyorum. Akılcılığın ve gereğinden fazla akılcılığa önem verilmesinin bizi sürüklediği bu cinnete taş atmak istedim. Şiir şiiri yazdırır. Sevdiğim hatta çok sevdiğim şairler var. Okuduğum şairlerin sözcüklerinden ziyade benzeş açmazları hissettiren şairleri seviyorum.
Kitabını Kaos Çocuk Parkı Kitaplığı’ndan çıktı. Biraz anlatır mısın?
Kaos Çocuk Parkı, Lokman Kurucu’nun koordinatörlüğünde ortaya çıkan bir fikirdi. Malum yayın dünyasının ve kapitalizmin reddi olarak gerek fanzin gerekse başka mecralarda birçok üretim gerçekleştirdi. Şimdi ise bu üretimlere katkı sunan kişiler bir kitaplık etrafında bir araya getirilmeye çalışılıyor. Güzel bir edebiyat arşivi olacağını düşünüyorum.
Adıyaman’da diri diri toprağa gömülen Medine Memi ile ilgili bir şiirin var, o şiirle ilgili ne demek istersin?
Medine Memi şahsında ithaf ettiğim çocuk kadınlar meselesi dehşet bir sorun. Bu olay yaşandığında içerideydim ve çok etkilenmiştim. Aşkın ahlaksızlık ve suç sayıldığı bir coğrafyada aşk bir ölüm sebebiyetiyken, aşkı savunmak, aşık olmak artık politik bir mevzidir. Her gün gazetelerde çocuk gelinleri görüyoruz. Medine Memi aşık olduğu için öldürüldü. İstismarın, tecavüzün resmileşmesine ve teşvik edilmesine karşı çıkmalıyız. Cinnete rekor beğendiriyoruz ama mesela tecavüzcü bir kral öldüğünde Türkiye’de yas ilan edilir, hapishanelerde tecavüzcülerin kaldıkları koğuşlara ‘Damatlar Koğuşu’ denilir. Bunlara benim itirazım var.
Son olarak şiir nedir? Ve şiire dair bir şeyler söylemek istersen bu ne olur?
Şiirin iyi bir arkadaş olduğuna inanıyorum. Yazan için de okuyan için de ciddi bir dosttur. Az insan şiir yazar, az insan şiir okur ve az yayınevi de şiir basar. Türkiye’de şiir kitabı alıp kitaplığında yer açan bir azınlık var. Şiir nedir veya ciddi bir şiir üretiliyor mu gibi mevzularda ahkam kesecek bir yerde değilim. Şiir de bu gibi tanımlamaları kabul etmez zaten, sadece deneyim kabul eder. Şiir nasıl şiir yazdırıyorsa şiirler de kendini okutacak bir yer bulur.