*Giorgio Agamben
Şiir kime seslenir? Bu soruyu ancak bir şiirin muhatabının gerçek bir insan değil, bir mecburiyet olduğu anlaşıldığı taktirde yanıtlamak mümkündür.
Bir mecburiyet, aşina olduğumuz kipsel kategorilerin hiçbiriyle örtüşmez; bir mecburiyetin nesnesi ne gerekli ne tesadüfi, ne mümkün ne de imkânsızdır.
Bunun yerine, ilk şey mantıksal olarak ikinciyi ima etmediğinde ya da onu olgular alanında var olmaya zorlamadığında ilk şey varsa, diğeri de olacaksa bir şeyin başka bir şeyi kesin kıldığı ve talep ettiği söylenebilir. Bir mecburiyet, basitçe, tüm gerekliliklerin ve olasılıkların ötesindedir. Tıpkı sadece onu kabul edenin yerine getirebileceği bir söz gibi.
Benjamin bir keresinde Prens Mişkin’in hayatının, herkes unutsa bile unutulmaz kalmayı talep ettiğini yazmıştı. Aynı şekilde, hiç kimse okumasa bile şiir okunmak ister.
Bu ayrıca okunması talep edildiği sürece şiirin okunaksız kalması gerektiğini söyleyerek de ifade edilebilir. Aslını söylemek gerekirse şiirin okuyucusu yoktur.
Belki de tüm şiirinin nihai niyetini ve handiyse neye adandığını tanımlarken César Vallejo’nun aklında olan şey buydu, diyecek hiçbir şey bulamadı, tek söylediği por el analfabeto a quien[1] escribo idi. Görünüşte gereksiz olan şu formülasyonu düşünmeye değer: “okuma yazma bilmeyene yazıyorum.” Burada por, “yerine”den çok “için” anlamına gelir. Tıpkı Primo Levi’nin Auschwitz jargonunda Muselmänner olarak adlandırılan hiçbir şekilde tanık olunamayanlara -onlar yerine- tanık olduğunu söylemesi gibi. Şiirin gerçek muhatabı onu okuyacak durumda olmayanlardır. Ama bu aynı zamanda, okuyamayanlara mukadder olan kitabın, bir anlamda yazmayı bilmeyen bir el tarafından yazıldığı anlamına gelir. Şiir, bütün yazıları kaynaklandığı ve her daim yöneldiği okunaksıza geri veren şeydir.
[1] İspanyolca. “Yazdığım okuma yazma bilmeyenler için” (ç.n.)
*terrabayt.com’dan alınan bu yazı Nalan Kurunç tarafından çevrildi.