Umutsuzluğun, karamsarlığın, negatif dilin hâkim, mücadelenin Çetin, her şeye rağmen Temel’in sağlam olduğu bir dönemde bir yürek işçisinin sesi yükseldi Wan’dan: “Hûnê me qir bikin? Xwelî li serê we be! Piştî mirinê jî em nahêlin hûn welatê me ji xwe re bikin mal, em rê nadin hûn goştê me bixwin wek qirereşk û qertal!”
Umutsuzluğu yerle yeksan ediyordu anlam dolu her bir cümlesiyle. Zamanı geldi diyordu. Zaman geldi… Beklenen an geldi. Dem hat, Demhat.
Vakit geldi diyordu ülke aşkını muştulayan şiir yürekli gencecik fidan.
At izi ile it izi birbirine karışmış olsa da dert değil, Dicle suyunun berraklığı, Wan gölünün ışıltısı netleştirirdi tüm ölçüleri.
Hele bir de Muş tütününden bir cigara sarılmışsa, közde demlenmiş çay hazırsa ve söylenmeye hazır şiirler birikmişse yürekte, sloganlar tetik boşluğundaysa, nöbetteki yoldaş yükselen sese kulak kabartıyorsa, ölüm nereden gelirse gelsin, hoş gelsin sefa gelsindi onun için.
Her cümlesiyle zalime, zulme, karanlık zihin sahiplerine, işbirlikçilere, ihanetçilere meydan okuyordu Kürt halkının yiğit evladı, yürek işçisi, gençliğin ateşi… “Hûnê me qir bikin? Xwelî li serê we be!”
Sakın ola mızmızlanıp şikâyet etmeyin! Ağlayıp sızlanayım demeyin! Başınızı ellerinizin arasına hiç almayın! Özel savaş propagandalarının karşısında pes etmeyin! Asla ama asla çıktığınız bu umut yolculuğundan vazgeçmeyin! Çünkü biz hala son sözümüzü söylemedik, şiirlerimizi okumadık, türkülerimizi söylemedik, diyordu tüm neşesiyle.
Bir an bile tereddüt etmeden, çaresizliğin girdabına düşmeden, olumsuz düşüncelere kapılmadan, koşulsuzca yürüdü sonu gelmemiş roman ve şiir ülkesinin patikalarına doğru.
Yaşadı özüyle, bağlandı yürekten sözüyle. Tanıdı hakikat yolculuğunu tüm gerçekliğiyle ve durmadan yürüdü, yürüdü.
İlk adımı attı gayet kudretlice. Çünkü binlerce kilometrelik yolculukların ilk adımla başladığını çok iyi biliyordu.
Kapitalist sistemin kirli yaşam tarzı çok çekici kılsa da kendisini, bir an bile tenezzül etmedi. Kendisine altın tepside sunulan cennet bezeli cehennemleri elinin tersiyle itti ve koşar adım ilerledi gerçek cennetine.
Her baktığı çiçeği sevdi Demhat. Rayiha kokusunu içine çekti, kuşların cıvıltıları eşliğinde tekrar tekrar mırıldandı yüreğimize zerk ettiği şiirini ve meydan okudu Dehaqlara, Nemrutlara, Firavunlara ve onların çağdaş versiyonlarına: “Hûnê me qir bikin? Xwelî li serê we be!”
Bakmak başkaydı, görmek başka. O görmekle başladı yaşamaya. Dostun bakışını, düşmanın sinsiliğini gördü ve yaşadı Demhat. Yaşadı her duyguyu. Anlamakla başlardı direnmek. Ve herkesten daha çok anladı o.
Şiire olduğu gibi özgürlüğe de sevdalandı ve arındırdı ruhunu yürüdükçe. Ruhu arındıkça, hayatın anlamını kavrayabildi.
İhanetin cezbeden yolları sade ve sadece midesini bulandırdı. İşte bu yüzden durmadan direndi. Direndikçe büyüdü, büyüdükçe haykırdı: “Em ê bibin kul her carekê li dereka laşê we derkevin, em ê bibin jan ji sed aliyan ve bi ser we de bên…”
Her türlü çıkarın üstünde aşkla, sevgiyle, yürekle, onur ve gururla halkının özgürlük mücadelesine bağlandı. Amaç, yaşamı uğrunda ölmeyi gerekli kıldığında su içer gibi yürüdü ölümün üstüne. Tutkuyla, aşkla, inançla…
Yürüdü eylemle, yürüdü gülüşle, yüreğimizi okşadı efil efil estiği rüzgârla. Güneşten aldığı yürek dağlayan sesiyle bir çift sözü yavaşça bıraktı dudaklarının arasından: “Ta ku çiraya me geş nebe, hûn ê tu carî ronahiyê bi çavên xwe nebînin. Ta ku em dîl û kole bin, em ê her mîrkut û nîran, toq û zincîran li we kin!”
Sonra mı? Sonrası yok! Üşüdük bir hazan günü ve yürekler kanadı alınan acı haberle. Mevsimsiz kar gibi düştü Kurdistan toprağına. Acısı sardı her yanı. Dilden dile dolandı sözleri: “Piştî mirinê jî em nahêlin hûn welatê me ji xwe re bikin mal, em rê nadin hûn goştê me bixwin wek qirereşk û qertal!”
Kolay değildi şiir gibi yaşamak ama o şiir gibi yaşadı ve direnişin Çetin yollarının Temel sembolü oldu. Söz oldu, saz oldu, şiir olup aktı sonsuz derya ve dağlara.
Şimdi yokluğunda buz gibi soğuk olsa da yürekler, sesiyle, nefesiyle yüreğin en güzel yerinde o şiiri okumaya devam ediyor: “Hûnê me qir bikin? Xwelî li serê we be!