24 yıl önce bugün tıpkı İranlı şair Füruğ Ferruhzad gibi bir trafik kazasında yaşamını yitirdi Jîla Huseynî. Halkını ve kadınların yalıtılmış dünyasını yansıttığı eserleri Kürt modern şiirine önemli katkılar sundu, fakat ismi Füruğ kadar bilinmedi
Hicran Urun
Edebiyat, kamusal alandan uzaklaştırılan kadınların, yaşamlarını, itirazlarını ve duygularını kelimeler yoluyla ifade edebildiği bir ‘başkaldırı’ alanı olarak da görülür çoğu zaman. Fakat edebiyat dediğimizde akla ilk gelen genellikle erkekler olur.
Yazılı edebiyattan çok sözlü edebiyatın (dengbêjlik) yaygın olduğu Kürtlerde ise kadınlar azımsanmayacak derece etkindir. Özellikle şiir alanında Dayê Tewraza Hewramî, Jana Seyda, Celale Xanima Loristani, Nergis Xanima Şehrezori gibi kadınlar, 19. yüzyıla değin yaşamış ve Kürt edebiyatına önemli katkılar sunmuş belli başlı isimlerden yalnızca birkaçıdır. Fakat biz onların yaşamlarına ve eserlerine dair çok az şey biliyoruz ya da isimlerini dahi bilmiyoruz. Genelde kadın şairler pek bilinmez ama söz konusu ‘ötekilerin’ kadın şairleri ise neredeyse hiç bilinmez.
Örneğin İran şiirinin önemli isimlerinden Füruğ Ferruhzad gibi itirazını-hüznünü dizeler yoluyla anlatmayı seçmiş ve yine Füruğ ile aynı sonu paylaşan İran’ın Kürdistan eyaletinden Jîla Huseynî’yi pek çoklarımız tanımaz.
1964 yılında Seqiz kentinde dünyaya gelen Jîla, 15 yaşında şiir yazmaya başlar. Şiirlerinde genellikle toplumun kadına bakışını, aşkı, ataerkil gelenekleri ve evlilik gibi konuları işleyen Jîla, ilk eserlerini de Farsça kaleme alır.
Halkının acılarını ve yaşadığı katliamları da şiirlerine konu edinen Jîla, şiir ve öykü çalışmalarının yanı sıra çocuklar için masallar da yazar. Hayallerinden hiçbir koşulda vazgeçmez ve tüm toplumsal baskılara rağmen yine 15 yaşında evlendirildiği babasının amcaoğlu Vefa Huseynî’den 5 yıl sonra boşanır. Bu yıllar aynı zamanda İran molla rejiminin kurulduğu ve kadınlar için zorlu yılların başladığı zamanlardır. Boşandıktan yedi yıl sonra Seqiz’de tanıştığı Şahrez Nusodî ile ikinci evliliğini yapar.
Bu arada Seqiz radyosunda Kürtçe program yaptığı 1984-85 yıllarında yazım dili de değişir ve şiir ve öykülerini Kürtçe yazmaya başlar. Jîla’nın Kürtçe edebiyata olan ilgisi ve bu konudaki bilgisi, aynı zamanda şeyh olan şair dedesi ve hakim olan babası Mehran Huseynî’nin birikimi ve zengin kütüphanesine dayanır.
Hayattayken basılan tek şiir kitabı, Geşey Evîn adıyla 1995’te yayımlanır. Qelay Raz adlı ikinci şiir kitabı ise 1998’de çıkar. Sine şehrindeki “Mevlevî edebiyat kurulu”nun kurucusu ve üyesi olan Jîla, yaşamını yitirdiğinde henüz 32 yaşındadır.
1996 yılının 27 Eylül’ünde on aylık kızı ile Tahran’a gelen Kürt şair Şêrko Bêkes’i karşılamaya giderken, Seqiz’e yakın bir yerde geçirdiği trafik kazası sonucu kızıyla birlikte yaşamını yitirir.
Jîla Huseynî’nin ölümünün ardından yayımlanan kitabı Mirina Rojê’nin önsözünü yazan Şêrko Bêkes, onu şu sözlerle anlatır: “Ben onu mektuplarından yakından biliyorum; şiir aşık’tı, Jîla da maşuk’tu… Toprak özgürlüğü, kadın özgürlüğü, sözün özgürlüğü için, aşk neredeyse o da oradaydı.”
Bugün ölümünün üzerinden 24 yıl geçti. Jîla Huseynî, kendi iç sesini ve kadınların yalıtılmış dünyasını yansıttığı eserleri ile Kürt modern şiirine önemli katkılar sundu. Fakat eserleri ne erkekler şairler kadar ne de Füruğ Ferruhzad kadar, bilindi.
Jîla Huseynî’nin şiirlerinden bazıları:
Sual
Başıma dolanmıyor
annemin oyasız tülbendi
ve diyor:
“Ben anne, annenin tülbendiyim”
Bu anne, annesinin mirası
olabilir
onun için kalmış olabilir
Başım
açık bir pencere
gökyüzüne karşı
güneşi seviyor
güneş onun misafiri
ve geceler boyu ay ve yıldızlar
Annemden
bana kalan
katrandan bir gözlük
diyor ki:
“Kainat budur,
işte senin gördüğün”
Her gürlemesinde gökyüzünün…
civarında sorular
ikide bir yeniden
gözlerimden fışkırıyor
***
Bahardır
Bu yıl bahar hüzünlü
ova ve yeryüzü ve çöl
yüzler kanlı
ne bir kımıldanış
ne kuş uçuşu, ne yaşamın iniltisi
ne ağaç serinliği…
ne ırmak gürüldemesi…
ve ne tebessüm ve gülümseyiş
Havar, bak, ağlayış, matem
“Bahar, kızım”
Bahar hüzünlüdür
Halepçe’nin yıkımı ve aşkın
ölümüdür