İlk insanlar gök gürültüsü ve şimşekle karşılaştığında çok korkmuş, koşup mağaraya sığınmış olmalı. Günümüz insanı paniğe kapılınca süpermarketlere koşuyor, ne garip!
Savaşlarla, salgınlarla, devrimlerle geçen uzun, meşakkatli bir tarih kat ettik ve geldiğimiz hazin yer burası: ‘Çok aşırı tüketiyorsun, ayağını denk al!’ diyen doğaya cevabımız daha da aşırı tüketmek.
Sığınmak demişken, hayatın en temel dürtülerinden biri bu olsa gerek; canlı varlığın tehlikeyi gördüğünde kendini daha güvende hissedebileceği bir yere kapağı atması. Varsa yavrularını güvenli bir yere taşıması, tehlikenin olmadığı veya az olduğu bölgelere göç etmesi.
Böyle bir korunma ihtiyacını ifade etmek dışında, bu kelimeye alabildiğine geniş bir kullanım alanı açmışız: Şiire sığınmak, kitaplara sığınmak, aşka sığınmak, Tanrıya sığınmak, doğaya sığınmak, kendine veyahut başka birine sığınmak… Bazen bir sloganın arkasına, kimi zaman bahanelere, yalanlara, bazen de birinin affına sığınınırız.
Yine de en anlamlısı ve en hayati olanı, fiziken korunmak için yapılanı: Soğuk bir kış gecesi, bir battaniyenin altına sığınmak gibisi yoktur. Hele yanında sıcak şarap da varsa, romantizminden geçilmez! Oysa tamamen hayatta kalma güdüsüyle, üşütüp hasta olmamak için yaparız bunu.
Seyir halinde bir geminin kaptanıysanız, denizde fırtına patladığında yolcularla birlikte en yakın limana sığınırsınız, doğal olarak. Bu liman benim diyerek sizi gerisin geriye açık denize sürmek orada yaşayan kimsenin aklına gelmez, gelmemeli.
Hava çok sıcaktır, bir ağacın gölgesine sığınırsınız. Birileri bu benim ağacım diyerek sizi güneşin altına iteklemez. Öyle yaparsa akıl sağlığından şüphe edersiniz. Varsayımları çoğaltmak o kadar kolay ki, çünkü bunlar kalabalık dünyamızda yaşanması o kadar mümkün durumlar ki… Kar fırtınasına yakalanmış bir grup yolcu, yaşadığınız dağlık bölgede sıcak evinizin kapısını çalsa, onları dışarıda bırakıp kapıyı sıkıca kapatmazsınız herhalde. Bir kaç defa kilitleyip üstüne zincir takmak için hele, tescilli bir psikopat veya fena halde kötü bir insan olmanız lazım.
Bir de şöyle düşünelim: Soğuktan, sıcaktan falan değil basbayağı ölümden, tepelerine inen varil bombalarından, paramiliter gruplardan, sokak infazlarından kaçan komşularınız var ve size sığınmaya gelmişler? Ne yaparsınız?
İnsanlık, bu konuda ne yazık ki kötülüğün kitabına uygun bir yol izliyor. Kendi türümüz için böyle karanlık cümleler kurmaya çok alıştık, değil mi? Oysa bu kötülüğe maruz kalan mazlumlar ve masumlar da o insanlık tanımının içinde; bu cümleyi kuranlar ve o kötülüğe karşı canhıraş mücadele edenler de. O halde, sıkça yaptığımız bir hatayı düzeltip özneyi değiştirmek, ‘insanlık’ yerine ‘kapitalizm’i koymak gerekiyor. Kapitalist dünya düzeni insanlığı insanlıktan çıkarıyor. Her anlamda.
Salgın hastalık kapıya dayanmış türümüzü tehdit ederken, özel doktorlarını da yanlarına alarak özel uçaklarına atlayıp virüsün henüz ulaşamadığı yerlere giden, dünyadan yalıtılmış melikânelerinde inzivaya çekilen süper zenginler, insanlığın tarih boyunca karşılaştığı en büyük tehdit. Kazara evrende yeni yaşam alanları bulunduğunda ve iklim krizinden ötürü yerküre yaşanmaz hale geldiğinde, aileleri ve altınları ile birlikte mekiklerine doluşup dünyadan ayrılacaklarına kuşkumuz yok. Arkalarında bıraktıkları enkaza dönüp bakmayacaklar bile…
O halde hazır Covid19 bizi eve kapatmışken düşünmenin tam zamanı: Bizim gerçek düşmanımız bu sülükler mi, yoksa çoluk çocuk sınırlarda bekletilen, üstelik virüse karşı da en korumasız halde bulunan sığınmacılar mı?
Salgın hastalıklar (Corona ne ilk ne de sonuncusu), doğal felaketler (tarih boyunca neleri atlattı bu insanlık), veya göktaşları (Hollywood’un felaket filmleri ısrarla bizi bu masala inandırmaya çalıştı) değil, türümüzü asıl bu aşırı semirmiş sülükler bitirecek, tez zamanda önlem almazsak. İnsanlığı kurtarmak istiyorsak, işe onları yok etmekle başlamak zorundayız evet. Ama öyle tek tek avlamakla bitecek gibi değiller; onların militer kanadının sevdiği tabirle ‘bataklığı kurutmak’, sülük kolonilerini yaratan sistemi kökten yok etmek zorundayız.
Kolay bir iş olmayacak, ama insanlığın kolayca hallettiği hangi sorun oldu ki bugüne kadar.