25 Kasım kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele gününün arifesindeyiz. Bu öyle kolay belirlenen bir gün olmamıştır. 1960 yılında Donimik Cumhuriyetinde Mirabal Kardeşlerin vahşice katledilmesi üzerine BM tarafından kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü olarak kabul edilir. Elbette kadına karşı şiddet ne o gün başlamıştır, nede sonrasında bitmiştir.
Kadına yönelik şiddet erkek egemen zihniyetin her daim uygulamada tuttuğu temel politikalarından biridir. Biliniyor, dinlerde de kadına yönelik şiddet meşru ve doğal bir uygulama olarak tanımlanır. Erkek egemen zihniyetin yaratımı olan kadına şiddet yaşamın her alanında varlığını sürdürmektedir. Bugün de bunu en yalın ve kapsamlı halde uygulamaktadır. Erdoğan ve AKP-MHP iktidarı kadına yönelik şiddeti artık yaşamın bir rutini haline getirmekte ve bunun için bütün devlet imkânlarını seferber etmektedir.
2018 yılının, ölümlerin, intiharların, göçlerin, savaşların, yıkımların en fazla kadınları etkilediği bir yıl olması faşizmle bağlantılıdır. Faşizmin ilk ve en çok yöneldiği her zaman kadın ve kazanımları olmaktadır. Faşist AKP de bu anlamda öncelikle ve en çok kadın ve kazanımlarına yönelmiştir. Bu kapitalist modernite ve faşizmin temel özelliğidir. Kadının yaşam alanlarını her geçen gün daraltan, toplumsal anlamda yaşanan sıkışmışlığın dışa vurumunun aracı haline getiren politikalar AKP tarafından ustaca uygulanmaktadır. Kadının kaç çocuk doğuracağına kadar belirleyici olmaya çalışan bir erkek egemen politika, 21. Yüzyılın en çürümüş faşizminin itici güç noktasıdır. Kadında kazanırsan sistemi de kazanırsın. Bu nedenle çok özel politikalarla kadın üzerinde durmakta, özel örgütlenmelerle kadın ağları oluşturup, kendi çizgilerinde bir kadın modeli geliştirilip ideal tip olarak sunulmaya çalışılmaktadır. Bir yandan böyle muhafazakâr çizgide bir kadın ve erkek tiplemesi, vizyonu oluşturulurken, diğer yandan da küresel kapitalist çizgide yaşamını ve ilişkilerini örgütleyen bir kadın ve erkek tiplemesi oluşturulmaktadır. Tüm bunlara alternatif olan kadın mücadelesi ve direnişi ise tam bir bombardımana tutulmaktadır. Hemen her gün yapılan operasyonlarla kadınların, gözaltına alınıp tutuklanması veya saldırıya uğraması, pürüzsüz bir ortamın yaratılma çabasıyla bağlantılıdır.
Kadın özgürleşmesinden ve bunun Ortadoğu ve Dünyaya yayılmasından korkan kapitalist sistem, kadına şiddeti ciddi desteklemektedir. Kadına yönelik şiddetin başta Türkiye de olmak üzere tüm Ortadoğu ve dünyada çok ciddi bir artışı göstermesi kapitalist sistemin kadından korkusuyla bağlantılıdır. Kadının özgürleşmesi, mücadele etmesi ve erkek egemen zihniyeti kabul etmemesi toplumda yayıldıkça zayıflayan erkek egemen zihniyet olmaktadır. Zayıflayan, güçten düşen her sistem daha bir saldırganlaşır. Bu anlamda kadınlara, çocuklara yönelik taciz, tecavüz ve istismar gündelik yaşamın bir parçası haline getirilmektedir.
Ancak tüm bu saldırı ve yönelimler karşı kadınlar direnip ve mücadele etmekte, devletçi ve iktidarcı politikalara karşı koymaktadırlar. 25 Kasım da Kadınlar alanlarda, iş yerinde, evde, sokakta, okulda, vb. yaşamın her alanında kadın düşmanlığına, faşizme, kapitalizme karşı mücadele bayraklarını kaldırarak giriyorlar. Tüm kadınlar, hep birlikte şiddete karşı mücadele ederek her günü 25 Kasım yapmak Mirabel Kardeşlere verilecek en büyük anlam olur…