Şiddetten beslenen erkek egemen toplum yapısını ve eşitsizliği AKP iktidarının pekiştirdiğini belirten İzmir’li kadınlar, ‘Erkek cinsiyetiyle değil erkek aklı ile mücadele edeceğiz. Emine Bulut cinayetinin üzerinin örtülmesine izin vermeyeceğiz’ dedi
Kırıkkale’de Emine Bulut’un boşandığı Fedai Baran tarafından 10 yaşındaki çocuğunun gözü önünde vahşice katledilmesi başta kadınlar olmak üzere birçok kesimin öfkesini sokağa taşıdı. Emine Bulut cinayetinin son olmadığını belirten kadınlar, yaşananlardan iktidarı döneminde kadın katliamlarının yüzde 1400 arttığı AKP’yi sorumlu tuttu.
‘Tek çözüm eşitlik’
Kadın Savunma Ağı’ndan Pelin Oğuş, erkek egemen toplum yapısını cinsiyet eşitsizliğini destekleyen AKP iktidarının pekiştirdiğini belirterek, bu yapının ise şiddetten beslendiğini kaydetti. Yaşananların toplumun vicdanını sızlattığını ancak nedeninin gözden kaçırıldığını dile getiren Oğuş, “Eğitimsizlik diyoruz ama bazen diplomalı erkekler de öldürüyor. Bunun tek çözümü toplumsal cinsiyet eşitliği. Erkeğin bir şekilde şiddet uygulamayı bırakması gerekiyor” dedi.
‘Erkek egemen sistemin ürünü’
Kadınların mücadeleyle kazandığı 6284 sayılı yasanın kürtaj yasasında olduğu gibi işletilmediğini ifade eden Oğuş, “İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye çekilmek istiyor. Ona da sahip çıkacağız. AKP, 17 yıllık iktidarı süresince bilinçli olarak kadınları baskılayıp, erkekleri öne çıkararak erkek egemenliği üzerinden iktidar kurmaya çalıştı. Kadın cinayetleri erkek egemen sistemin ürünü. Tepkilerde de yetersiz ve yanlış anlaşılmış şeyler var. Bir kadının mini etek giydi diye tecavüze uğramasında sıkıntı yok ama 4 yaşındaki çocuk tecavüze uğrayınca tepki gösteriyoruz. Oysa aynı politikanın doğurduğu sonuçlar, dolayısıyla aynı mücadelenin verilmesi gerekir. Ama eminim ki kadınlar yan yana durmaya devam edecekler” diyerek tepkisini gösterdi.
‘Direnişimizden korkuyorlar’
Kadın Savunma Ağı’ndan Emine Alpbaba, AKP’nin kadın özgürlük mücadelesine karşı sokakları yasakladığını ancak kadınların Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde bile sokaklara çıktığını söyledi. AKP’nin kadın haklarına saldırdığını kaydeden Alpbaba, “Kadınların sokaklarda ‘hayır’ı örgütledikleri, tek adam rejimine karşı direndikleri noktadan bu günlere geldik. 2012’den bu yana kadın katliamında artış oldu. Yani AKP’nin demokrat görünen döneminden faşizme geçtiği döneme tekabül ediyor. AKP iktidarı faşizmin uygulayıcısı. Karşısındaki en büyük düşmanı ise kadınlar ve yok etmeye çalışıyor” ifadelerini kullandı.
‘Devletten bağımsız değil’
Kadın katliamlarının arkasında özel mülkiyetçi ve kadını ikinci sınıf insan olarak gören anlayışın yattığını belirten emekçi Ayla Subaşı da, kadına yönelik artan şiddetin sermaye ve devlet ilişkisinden bağımsız olmadığını dile getirdi. Subaşı, şöyle devam etti: “Emine Bulut’un eski eşi Fedai Baran Gebze’de çelik fabrikasında sözleşmeli güvenlik görevlisi. Sermayeye hizmet ediyor. Kadın ve erkek işçilere mobbing uyguluyor. Bunların hepsinde devletin bakış açısı var. Kadının kurtuluşu tek başına değil ortak mücadele ile olacaktır.”
‘Mücadelemiz erkek aklıyla’
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevinden ihraç edilen eğitimci Dilek Kanlıbaşdemir ise, itaate zorlayan devletin kendini aile içinde “reis” diye ifade ettiğini ve bu şekilde toplumu kontrol etmeye çalıştığını söyledi. Erkeklerin sistemin onlara sunduğu iktidarı bırakmamak için elinden geleni yaptığını kaydeden Kanlıbaşdemir, “Erkek cinsiyetiyle değil erkek aklı ile mücadele edeceğiz. Kadınlar olarak özgün örgütlülüğümüzle mücadele edip açığa çıkarmamız gerekiyor. Cinsiyet eşitliği sağlanmadan özgür bir toplum oluşmayacağını erkeklere anlatarak, özgür bir dünyayı çocuklarımıza bırakmak için mücadele etmeye devam edeceğiz. Toplum ne kadar bilinçlenirse kadın cinayetleri de azalır. Korku imparatorluğuyla erkek aklına güç sağlanıyor” diye belirtti.
İktidarın cinsiyetçi söylemleri
İşlenen kadın cinayetleri kadar tartışılan bir diğer konu ise her cinayetin ardından iktidar kanadından sarf edilen cinsiyetçi söylemler. Mezopotamya Ajansı’ndan Zemo Ağgöz’ün derlediği, AKP iktidarı döneminde topluma empoze edilen cinsiyetçi söylemlerden bazıları şöyle sıralandı: 20 Mart 2009’da dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek: “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek” dedi. Temmuz 2009’da Tayyip Erdoğan Münevver Karabulut cinayeti hakkında, “Yalnız bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya gider” derken, Temmuz 2010’da ise “Ben zaten kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum” ifadesini kullandı. Erdoğan, Mart 2011’de de, Türk Metal Sendikası’nın 16. Kadın Kurultayı’nda yaptığı konuşmasında, bu kez “Kadına şiddet abartılıyor” dedi.. Tarihler 2012’yi gösterdiğinde, bu kez dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ, kürtaj tartışmaları hakkında, “Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar” ifadelerini kullanırken, dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de, “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün. Anası ölsün” demekten geri durmadı.
‘Tecavüzcü daha masum!’
Yine dönemin Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve AKP Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, Mayıs 2012’de verdiği bir röportajda, “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran kurbanından daha masum” gibi izahı zor sözler sarf etti. 2013 yılında ise, kamuoyu “Medya olayları abartıyor. Kadına yönelik şiddet algıda seçicilik” şeklindeki sözleri Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı koltuğunda oturan isim olan Fatma Şahin’den işitecekti. 28 Temmuz 2014 tarihinde Başbakan Yardımcısı olan Bülent Arınç, bir bayram yemeğinde: “Kadınsa, o da iffetli olacak. Mahrem-namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak, bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak” ifadelerini kullandı. Mart 2015’te “Haydi Kızlar Okula” kampanyasının çalışmaları görüşmelerinde, AKP İl Genel Meclis Üyesi Erhan Ekmekçi, “Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor” diyerek, kadını tanımlama biçimini ortaya koydu.
KADIN SERVİSİ