Diyarbakır’da açlık grevindeki tutuklu yakınlarını takip eden gazeteciler sık sık polisin engellemeleriyle karşı karşıya TGS Temsilcisi Mahmut Oral, şiddet ve cebir kullanarak basın üzerinde sansür uygulandığına dikkat çekti.
Türkiye’de her geçen gün farklı biçimlerde kendisini gösteren gazetecilere yönelik baskı ve engellemeler katlanarak sürüyor. Bir yandan doğrudan siyasi iktidar eliyle çalıştıkları yayın organlarının kapılarına kilit vurularak işsizlikle cezalandırılan, Sarı Basın Kartları iptal edilerek çalışamaz hale getirilen, patronaj baskısıyla sansür ve oto sansüre zorlanan gazeteciler diğer yanda yaptıkları haberlerden kaynaklı yargılanıp, tutuklanabiliyor ya da şiddete maruz kalabiliyor.
Mesleklerini bu tür nedenlerle icra etmekten alıkonulan, alıkonulmaya çalışılan gazeteciler saha da haber takibi yaparken ise, doğrudan kolluk birimlerinin engellemeleri ile yüz yüze.
Özellikle son aylarda cezaevlerinde açlık grevi ve ölüm orucunda olan yakınları için eylem aileleri takip eden gazeteciler, ya görüntü ve fotoğraf çekimi yapmaları engelleniyor ya da eylemlerin olduğu noktalardan uzaklaştırılıyor. Bu tür eylemlerde yine gazetecilerin görevlerini yapmasını engellemek için eylemciler ile basın mensupları arasına TOMA ve zırhlı araçlarla, polis kalkanlarıyla set çekiliyor.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Diyarbakır Temsilcisi Mahmut Oral, gazetecilerin son yıllarda özellikle toplumsal olayları takip etmeleri sırasında zaman zaman fiziki müdahaleyle de karşılaştıkları engellemeleri değerlendirdi.
‘Neden basın engelleniyor’
Tutuklu yakınlarının eylemlerine sahne olan kentlerden Diyarbakır’da, son dönemde polisin tutuklu anneleri ve ailelerin görüntülerini çeken gazetecileri engellediğine yönelik çok sayıda şikâyet aldıklarını belirten TGS Temsilcisi Mahmut Oral, sendika olarak bu konuda kimi girişimlerde bunduklarını ifade etti.Ancak kolluk birimlerinin kendi bildiklerini okumaya devam ettiğini söyleyen Oral, özellikle tutuklu annelerinin yaptığı eylemlerin engellenmesindeki sebebin verilmek istenen mesajın topluma yansımamasının önüne geçmek olduğunu vurguladı. Oral, “Tutuklu ailelerinin yaptıkları eylem suç değil. Suç değilse neden basın engelliyor? Bunun adı düpedüz basına sahada sansür uygulamaktır. Bu sahadaki çalışma açısından gazetecileri çok ciddi bir biçimde etkileyen bir durumdur” dedi.
‘Gazetecilere yönelik ayrımcı tutumlardan vazgeçilmeli’
Gazetecilerin mesleki faaliyetlerini yürütürken engellenmemesi gerektiği dile getiren Oral, yetkililere çağırıda bulunarak, gazetecilere yönelik ayrımcı tutumlardan vazgeçilmesini istedi. Oral, şunları söyledi: “Gazetecilerin çalışmaları ve haber yapmaları engellenemez. Sansür, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur. Basın meslek ilkelerine göre de hükümetlerin ve idarenin basın üzerinde bu tür bir tasarrufta bulunamaması gerekir ve bulunmaz da. Anayasa hükmüdür; ‘Basın hürdür ve sansür edilemez’. Dolayısıyla hiçbir güç, basın üzerinde sansür uygulayamaz. Sizin burada yapmış olduğunuz şiddet ve cebir kullanarak basın üzerinde sansür uygulamaktır.”
İktidarın basın yayın kuruluşlarını kapatarak, kayyumlar atayarak ve hukuku sopa olarak göstererek kontrol altına almak istediğinin altını çizen Oral, iktidarın gözaltı, tutuklama ve diğer baskı mekanizmaları ile muhalif basını işlevsizleştirmek ve kontrol altına almak istediğini kaydetti.
Medyanın yüzde 96.5’i iktidar kontrolünde
Oral, Türkiye’de bugün medya düzeninin yaklaşık yüzde 96,5’nin iktidarın kontrolü altında olduğuna dikkat çekti. Oral, bu durum hakkında “İktidar bir telefon ile neredeyse medyayı tamamen kontrol edebiliyor. İstediği manşeti attırıyor ve yayını kestirebiliyor. Bu ne demektir. Muhalefete, benim izin verdiğim ve çizdiğim sınırlar içeresinde ancak görüşebilir ve konuşabilirsin diyor” ifadelerini kullandı.
‘Demokrasinin olmazsa olmazı özgür basındır’
Bu tablo da dolayısıyla sahada çalışan gazetecilere “Dikkatli olsunlar. Son zamanlarda onların sahadaki riskleri giderek artıyor. Kimi zaman arkadaşlarımızın materyallerine el konulduğunu görüyor, duyuruyoruz” diyerek uyarıda bulunan Oral, sözlerini şöyle noktaladı: “Demokrasinin olmazsa olmazı, özgür basındır. Özgür basın yoksa bir ülkede demokrasiden söz etmek mümkün değildir.”
‘Talimat var’ denilip, engelleniyoruz
Evrensel Gazetesi muhabiri Fırat Topal de, tutuklu annelerinin Koşuyolu Parkı’nda başlatıp, sonraki günlerde parka girmeleri engellenen eylemlerini takip ederken defalarca polis tarafından görüntü ve fotoğraf çekilmesinin engellendiğini ifade etti.
Kendisi ve diğer meslekdaşlarını engelleyen polislerin gerekçe olarak ise ‘talimat var’ dediğini belirten Topal, tutuklu aileleri ile aralarına giren polislerin izin verdikleri ölçüde fotoğraf ya da görüntü çekebilmelerinden yakındı.
“Basının bu şekilde sınırlanmasına yönelik yasal bir dayanak yok. Fakat artık neredeyse nasıl haber yapacağımıza dahi müdahale edecekleri noktaya geldik” diyen Topal, gazetecilerin yıldırılmak istendiğini dile getirdi. Topal, son olarak “Maruz kaldığımız bu yaklaşımları haberlerimizde dile getirdik. Ancak gazetecilere yönelik baskılara dair bir sessizlik var” eleştirisinde bulundu.
Kaynak: MA