İdam edilen Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin 86 yıldır açıklanmamasına ‘Artık bir mezar yerleri olsun’ diyerek tepki gösteren torunu Zeliha Polat, ‘Çerağ yakacak bir mezar yerimiz yok’ dedi
Dêrsim direnişinin öncülerinden Seyit Rıza ve arkadaşları Uşenê Seydi, Aliyê Mirzî Silî, Hesenê İvaîmê Qıjî, Hesen Ağa, Fındık Ağa, Resik Uşen’in idam edilmesinin üzerinde 86 yıl geçti. Görüşme yapmak üzere devlet tarafından Erzingan’a davet edilen Seyit Rıza, 5 Eylül 1937 günü yolda gözaltına alınıp tutuklandı. 15 Kasım 1937 yılında Ankara’dan özel görevle gönderilen İhsan Sabri Çağlayangil’in denetiminde yapılan yasadışı bir mahkeme neticesinde Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edilen Seyit Rıza ve arkadaşları, kimsenin bilmediği bir yere defnedildi. Seyit Rıza ve arkadaşlarını idama götüren süreç ise onun Kürtleri kırımdan geçirmek isteyen anlayışa karşı takındığı tutum oldu.
1915 yılında Ermeni Katliamı’nda Dêrsim’e sığınan Ermenilere sahip çıkan Seyit Rıza, Koçgiri Katliamı’nda (1920-1921) hükümete bir mektup yazdı. Mektupta Koçgiri Katliamı’nın durdurulmasını isteyen Seyit Rıza, Koçgiri’den Dêrsim’e sığınan Nuri Dersimi, Alişer, Alişan beyleri ve taraftarlarını da himayesinde korumaya aldı. Ankara hükümeti Seyid Rıza’dan Dersimi’yi, Alişer ve Alişan Beyleri teslim etmesini istese de, Seyid Rıza bunu kabul etmedi. Daha sonra 1925 Şeyh Said İsyanı’ndan hemen sonra Dêrsim’e karşı başlatılan harekat sürerken Seyid Rıza, Erzingan’a davet edildi ve 5 Eylül 1937 günü yolda gözaltına alınıp tutuklandı.
‘Sen Ankara’dan beni asmak için mi geldin’
Dönemin Emniyet Müdürü İhsan Sabri Çağlayangil “Anılarım” kitabında, Atatürk gelmeden nasıl idamı gerçekleştirdiklerine yer verdi. Mahkemeyi nasıl kurduklarını ve öncesini anlatan Çağlayangil, “Biz Seyit Rıza’yı aldık. Otomobilde benimle Polis Müdürü İbrahim’in arasına oturdu. Jeep jandarma karakolunun yanındaki meydanda durdu. Seyit Rıza sehpaları görünce durumu anladı. ‘Asacaksınız’ dedi ve bana döndü. ‘Sen Ankara’dan beni asmak için mi geldin?’ Bakıştık. İlk kez idam edilecek bir insanla yüz yüze geliyorum. Bana güldü. Savcı namaz kılıp, kılmayacağını sordu. İstemedi. Son sözünü sorduk, ‘Kırk liram ve saatim var. Oğluma verirsiniz’ dedi.(…) Seyit Rıza’yı meydana çıkardık. Hava soğuktu ve etrafta kimseler yoktu. Ama Seyit Rıza meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti. ‘Evladı Kerbelayıh. Bı hatayıh. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir’ dedi. Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam ra-rap yürüdü. Çingeneyi itti. İpi boynuna geçirdi. Sandalyeye ayağı ile tekme vurdu, infazını gerçekleştirdi” ifadelerini kullandı.
Oğlu gözleri önünde asıldı
O dönemin kaynaklarında 18 yaşından küçükler ve 65 yaşından büyüklerin ölüm cezası infaz edilmediği belirtilirken, 74 yaşında olan Seyit Rıza yaşı küçültülerek, 16 yaşındaki oğlu Resik Hüseyin ise yaşı büyültülerek asıldı. Yine Seyit Rıza’nın “Beni oğlumdan önce asın” dediği ve buna rağmen Resik Hüseyin’in Seyit Rıza’nın gözleri önünde asıldıktan sonra idam edildi.
Aradan geçen 86 yıla rağmen Seyit Rıza’nın mezarının yeri ise yapılan tüm çağrı ve başvurulara rağmen açıklanmıyor. Mezopotamya Ajansı’ndan Müjdat Can’a konuşan Seyit Rıza’nın torunu Zeliha Polat, 86 yıldır idam edilen Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanmadığı gibi kendi mezarlarının da askerlerce tahrip edildiğini söyledi.
“Eski mezarlarımızın yeri söylenmediği gibi yeni mezarlarımız da kötü durumda” diyerek, konuşmasına başlayan Polat, Dêrsim’in Pulur (Ovacık) ilçesine bağlı Seyit Rıza’nın köyü olan Ağdat’ta ki mezarların tahrip edildiğini söyledi. Geçen sene köylerindeki mezarların ortasına dozerler ile girildiğini, mezarlıkların ortasına direkler dikildiğini belirten Polat, “Mezarlıklara dokunulmaz” dedi. Bu yıl da askeri kuleye su götürülmesi amacıyla mezarlığa su deposu yapıldığını ifade eden Polat, yine bölgede yapılan operasyonlarda mevziler kazıldığını ama operasyon sonrası kazılan mevzilerin doldurulmadığını söyledi. Polat “Ölülerimiz bile rahat değil” diye tepki gösterdi.
‘Çerağ yakacak mezarımız yok’
Dedesi Seyit Rıza’nın mezar yerinin açıklanmadığını ve yapılan başvuruların yanıtsız bırakıldığını belirten Polat, “Mezar yerini neden söylemediklerini anlamıyorum” diye belirtti. Polat, şöyle devam etti: “Her insanın, her milletin mezarlığı var. Dededen atadan bir değerdir. Herkesin mezar yerleri belli bizimki niye belli değil? Biz de gidip en azından bir mum, çerağımızı yakabilirdik. ‘Hayır’ deniliyor, ‘yakamazsınız, edemezsiniz’ diyorlar. Tarih bizi her konuda haklı çıkardı. Aile ferdi olarak bir mezar yerinin olması bizim hakkımız. Arazilerimiz darmadağın edildi, ismimiz oradan silinmek isteniyor. Oysa biz barışçıl insanlarız, adalet ve hak hukuktan yanayız. Bundan korkulacak birşey yok. Neden mezar yerini söylemiyorsunuz? Artık bir mezar yerleri olsun.”
DÊRSIM