Seyit Rıza’nın torunu Zeliha’nın toprağına sahip çıkma hikayesi perdede
1937-38 Dersim Katliamı sonrası yurtlarından edilen, döndüklerinde de toprakları “işgal” edilmiş Seyit Rıza’nın torunu Zeliha Polat’ın toprağına sahip çıkma hikayesi “Zeliha’nın Kulübesi” adıyla beyazperdeye yansıdı. Film İsviçre’de gösterime girdi.
Yaylaya yerleşti
1937-38 Dersim Katliamı sadece o yıllarla sınırlı kalan bir “tertele” değildi. Yurtlarında edilen aileler geriye döndüklerinde -ki yalnızca şanslı olanları- sığınacakları bir odaları dahi kalmamıştı. Yitirdikleri annelerinin, babalarının, dedelerinin, torunlarının, kızlarının, oğullarının yanına toprakları da “bölüştürülmüş” buldular. Artık kendi topraklarından kalan parçaların mücadelesini sonraki nesillere ulaşacak şekilde sürdürmek kalıyordu. Bu isimlerden biri de Dersim Katliamı’nda oğlu ve 11 arkadaşıyla birlikte idam edilen Seyit Rıza’nın torunlarından Zeliha Polat. Zeliha Polat, metropollerden koparak 2000 yılında eski aşiret bölgesi olan Agdat Yaylası’na yerleşti. Zeliha Polat’ın toprağına sahip çıkma hikayesi, yönetmen Gabriela Gyr tarafından sinemaya çekildi.
Gry, Dersimliler, kaderlerini dünyadaki diğer birçok azınlık kültürüyle paylaştığını belirterek, şunları paylaşıyor: “Dersim Alevilerinin kültür ve siyasal durumunu temalandırmak ve bunu Avrupalı izleyiciye aktarmak istediğim bir belgesel film projesi geliştirdim. Ne yazık ki, bu büyük sinema belgesel film projesini finanse edemedik. Dersim’deki durum 2016’da daha da kötüleşti: istisnai devlet yeniden dayatıldı. Bu yüzden bu projeyi durdurmak zorunda kaldık. 2018 baharında yine araştırma gezimizden Zeliha ile film sekanslarını izledim. Bu materyalle kendi kendine yeten, kısa bir hikaye anlatmanın bir yolunu keşfettim: Zeliha’nın kulübesinin odak noktası olduğu için, kişisel hikayesi ailesinin ve halkının kaderiyle yakından bağlantılı. Zeliha’da ideallerine tutkuyla bağlı bir kahraman buldum. Hikayesini anlatmasını isterim çünkü o, birçok azınlık kültürünün memleketlerinden defalarca kovulan kaderinin bir örneğidir. Zeliha, ülkeyi terk etmeyi reddetmesiyle bir kişi, kadın ve bir azınlık kültürünün mensubu olarak aradığı ve kendisine ihtiyaç duyduğu öz saygıyı yaratır. Kendi kendine yapılan kulübeniz bir manifestoya dönüşür. Bu film, kendimiz ve başkaları için nasıl insani koşullar yaratabileceğimizi soruyor, böylece herkes haysiyet ve özsaygı içinde bir yaşam sürdürebilir. Zeliha’nın Kulübesi yaratıcı ahlaki cesaret için bir çağrıdır!” Mikail Aslan’ın eserlerine de yer verilen film İsviçre’de gösterimde.
Filmin bilgileri: https://www.zelihashuette.com
İSTANBUL/PİRHA